Oyunlar Kuramı, ABD ve Avrasya -(TAMAMI)
Matematikte bir alanın özerkliğini kazanarak ayrı bir başlık altında anılmaya başlanması, o alana özgü önemli teoremlerin elde edilmiş olmasını gerektirir. Onun için von Neumann’ın iki kişilik sıfır toplamlı oyunlarda dengenin varlığına ilişkin teoremi, Oyunlar Kuramı’nın başlangıcı sayılır. İki kişilik sıfır toplamlı bir oyunda, oyunculardan birinin kazandığını diğer oyuncu yitirmiş demektir. Dolayısıyla oyuncular arasındaki çelişme “uzlaşmaz”dır. Öte yandan, sıfır toplamlı olmayan oyunlarda, oyuncuların kazançlarını birlikte artırmaları olanağı bulunur. Ancak bunun gerçekleşmesi, oyuncular arasında gerekli eşgüdümün sağlanmasına bağlıdır. Bilimsel sosyalizmin dilinden ifade etmek gerekirse, oyuncular arasındaki ilişki “halk içi bir çelişme” niteliğindedir. Küreselleşmeyle birlikte sıkça ve yerli yersiz kullanılmaya başlanan “kazan-kazan” söylemi, ancak “halk içi çelişmelerin” söz konusu olduğu durumlar için geçerlidir.
ABD gözüyle oyunlar kuramı
Küreselleşmeyle birlikte yaygınlık kazanan “kazan-kazan” söylemi, emperyalizmin dilinde “sınıfların ve sınıf mücadelesinin ortadan kalktığı” savına eşlik etmekteydi. Artık toplumsal çelişmeler uzlaşmaz olmaktan çıkmış, sınıf mücadelesi yerini eşgüdüm içinde “birlikte kazanmaya” bırakmıştı. Küreselleşmecilere göre, bunun en önemli örneklerinden birini de, ülkelerin bağımsızlığının yerini “karşılıklı bağımlılığın” almış olması oluşturmaktaydı.
Böylelikle emperyalizm ile Ezilen Dünya arasındaki ayırım buharlaştırılarak, her iki dünyanın eşgüdüm içinde yaşamasının önü açılıyordu. Ezilen Dünya, geri kalmışlığının nedenini emperyalizme yüklemeyi bırakıp kendi içinde aramalıydı. Batı Dünyası ile bütünleşerek, “geleneksel milli devlet”lerin kaçınılmaz olarak yol açtığı “kötü yönetimlerden” kurtulabilirdi. Bu Yeni Dünya Düzeni’ne oyunbozanlık ederek ayakbağı olan “serseri devletleri” yola getirmek ve “eşgüdümü sürdürülebilir” kılmak için bir “oyun kurucu jandarma”ya gereksinim vardı. O rolü de ABD’den başkası oynayamazdı.
Putin’in Ortadoğu siyaseti yetersiz mi?
İki hafta önce İşçi Partisi heyeti olarak Moskova’ya bir ziyaret gerçekleştirdik. Burada Moskova Devlet Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde Uluslararası Avrasya Hareketi’nin (UAH) Başkanı Alekbander Dugin’in de hazır bulunduğu “Taksim Direnişi Dersleri” konulu bir yuvarlak masaya katıldık. Rusya Federasyonu Komünist Partisi (RFKP) yetkilileriyle Duma’da bir görüşme yaptık. Yunus Soner, bu görüşmeleri ortaya çıkan çarpıcı görüşleri içerecek biçimde Aydınlık gazetesinde haberleştirdi. Aynı görüşmeler, Rus basınına, UAH ve RFKP’nin sitelerinin yanı sıra, Pravda gazetesi ve Russia Today televizyon kanalı aracılığıyla da yansıdı. Burada bu görüşmelerin daha önce yansımış çarpıcı haber başlığı niteliğindeki yönlerini yinelemeksizin, yalnızca hemen hemen görüştüğümüz herkesin oydaşma halinde olduğu önemli bir belirleme üstünde durmak istiyoruz. Bu ortak belirleme, “Putin’in bütünsel bir Ortadoğu siyasetinin bulunmadığı” ve “aldığı tutumların tekil ve tepkisel nitelikte olduğu” biçiminde özetlenebilir.
Oyunlar kuramı açısından Avrasya
ABD’nin artık “dünya jandarmalığı”nı yapamaz hale geldiği, “oyun kuruculuk” işlevini yitirdiği ve denetimi altındaki güçler arasında bile “eşgüdüm” sağlamada zafiyete düştüğü açıktır. Öte yandan, Putin Rusyası’nın Osetya’dan başlayarak Suriye’ye kadar uzanan süreçte, ABD’nin gerilemesine koşut olarak dünyanın yeniden çok kutuplu hale gelmesinde oynadığı rol de bilinmektedir. O zaman Rusya’da görüştüğümüz bütün Avrasyacıların Putin siyasetinin yetersizliği üstünde oydaşmalarına yol açan nedir?
Kuşkusuz burada ülke içi siyasetin oynadığı önemli bir rol de söz konusudur. Ama uluslararası düzlemde bu ortak belirlemenin ardında yatan önemli bir etken vardır. O da, ABD’nin gerilemesine koşut olarak Avrasya coğrafyasında halkların bağımsız bir güç olarak mücadele sahnesine çıkmasıyla birlikte, Avrasya Cephesi’nin yepyeni olanaklara kavuşmuş olmasıdır. Dün ABD’nin attığı adımlara karşı onu sınırlayan tepkiler yeterli ve önemli bulunurken, bugün çok daha fazlasının yapılabilir hale geldiği bir dünyada, görece tekil ve tepkisel tutumlar artık yetersiz addedilmektedir. Duyulan ihtiyaç, “kazan-kazan” durumundan daha etkili bir biçimde yararlanabilmek için, uzun erimli hedefleri olan, bu hedefler doğrultusunda gerektiğinde ilk adımı atan ve kendi içindeki eşgüdümü üst düzeylere taşıyan örgütlü bir Avrasya Cephesine’dir.