Özel mülkiyete kim müdahale ediyor?
Mülkiyet ilişkilerine ve üretim araçlarına müdahale, devrimle veya karşı devrimle sonuçlanabilir. Devrim, eskinin sömürü sistemini ortadan kaldırarak ilerleyebilir.
Karşı devrimin ayakta kalma şansı ise, mevcutun daha gerisindeki bir sömürü biçimiyle olabilir. Yeni bir toplumun doğması, ancak bir öncekinin üretim biçiminden kat be kat üstün ve ileri olmasıyla mümkündür.
Yaşadığımız zaman diliminde, tarihte örneği olmayan bir sınıfın müdahalesiyle karşı karşıyayız. Müdahalenin “ileri ve geri” unsurları da dikkate alınmalı. Birazdan izah etmeye çalışacağız.
BU MÜDAHALENİN ÖNCEKİLERDEN FARKI NEDİR?
Birincisi; teknolojiye ‘öncülük’ eden sınıf, içinde bulunduğumuz çağın “dijital devrimiyle” aynı anda insan, doğa ve teknolojiyi kıtalararasında birbirine bağlıyor. Zaman ve mekandan bağımsız herkese, her an, her yerden, her şeye erişebilme ‘üstünlüğünü’ sağlıyor.
Tarihteki dönüm noktaları ise tek merkezliydi. Tarım, sanayi ve kültür devrimleri kıta merkezli çıkışlarıyla, uzun süreçler sonucu dünyayla bağ kurabilmişlerdir. Uygarlık da insanlık tarihinin dönüm noktalarında yer değiştirebilmiştir.
İkincisi; yeni müdahalenin geleneksel kapitalist toplumun çözülebileceği sinyalini veriyor. Sanayi Devrimi’nin ürünü olan kapitalist toplumun merkezinde, analog teknoloji yer alıyordu.
Arkada kalan 250 yıldan sonra, kapitalist analog yapıdan doğan dijital teknoloji, sistemin merkeziyle yer değiştiriyor ve Yapay Zeka’nın sıçramasıyla, kapitalizmin toplumsal üretim biçimini adım adım geride bırakıyor. Teknolojiye “öncülük” eden sınıfın uygulamaları, kapitalist üretim biçimi sonrası döneme, yol açıyor.
“Sosyalist Dijital Toplum” adlı kitap çalışmamızda 21. yüzyılın üretim ilişkilerini analiz ederek, kapitalizm sonrası aşamaya dikkat çekiyoruz.
Geleneksel serbest piyasa, rekabet, kâr ve özel mülkiyet gibi ‘değerlerin’, özelliğini yitirdiğini görüyoruz.
Üretim ilişkilerinde teknoloji temelli büyük değişimi ve beraberinde getirdiği yeni sömürü sistemini ayrıca saptıyoruz.
HANGİ SINIFLAR KARŞI KARŞIYA?
Eski dünyadan yeni dünyaya, analogdan dijitale ve fizikiden sanala doğru devam eden süreç “kendiliğinden” gelişmiyor.
Marx’ın “şimdiye kadar ki bütün toplumlar tarihi sınıf savaşımları tarihidir” tezinden yola çıkarak, 21.yüzyılın karşıt sınıflarını tahlil etmeliyiz.
Sınıf savaşı; araç, yöntem ve biçim değiştirse de, üretim fazlası bir “değer” üzerine odaklıdır.
En ‘çağdaş’ sınıflar bile var olduğu sürece, o çağa damgasını vuran kaynakların sınıflararası “adil” bölüşümü imkansızdır.
İçinde bulunduğumuz dönemi bu açıdan analiz etmeye çalışalım.
Bir tarafta “Evrensel Dijital Kompleks” diye tarif edebileceğimiz çağın egemen sınıfı var. Diğer tarafta ise dijital ağa bağladığı (zincirlediği) “kullanıcı sınıf” var.
Evrensel Dijital Kompleks 5 küresel tekelden oluşuyor. Kullanıcı sınıf ise dünya nüfusunun yarısını kapsıyor.
Sanal dünya içerisinden değerlendirecek olursak, dijital tekeller ile kullanıcı sınıf arasında ‘paylaşılması’ mümkün olmayan değer nedir?
21. yüzyılın en büyük değeri veridir. Peki bu verilerin kaynağı kimdir? Veriyi üreten milyarlardan oluşan kullanıcı sınıftır, yani insandır.
Ancak kullanıcı sınıf, ürettiği yazılı, sesli ve görsel verinin karşılığını alamıyor. İşte yeni sömürü tarzı tam da bu noktada patlak veriyor. Kullanıcı sınıfın düşünce, davranış ve tüketim alışkanlıklarını da kapsayan veriler, muazzam bir sermaye birikimine dönüşüyor.
Düşünce insanda kaldığı sürece kendi “özel mülkiyetidir” ancak sistem ağlarına aktarıldığında, veri şeklini alıyor ve dijital tekellerin erişimine hazır oluyor.
Ve bu mülkiyete zaman ve mekandan bağımsız, büyük bir müdahale var.
Dijital tekeller insanın ürettiği milyarlarca veriyi, Yapay Zeka aracığıyla metaya, değere ve kâra dönüştürüyor.
Yarının felsefesi gibi algılanabilir, ancak biz yeni tip sömürü sistemine karşı, kullanıcı sınıfın dikkatine “Sosyalist Dijital Toplum” tezini, sunuyoruz.
Evrensel Dijital Kompleks insanları küresel ve ulusal yapılarla olan bağlarınıda koparıyor.
Zaman, mekân, mesafe ve hızdan bağımsız hareket eden dijital sistem; sınır, coğrafya, merkezi yapıları ve yerel düzenleri atlayıp ilerlemeye çalışıyor.
MÜLKİYETSİZ OL MUTLU OL
Bu yapının aktörlerinden biri “mülkiyetsiz ol mutlu ol” felsefesini yazmaya başladı. Mottonun içerisinde mülkiyet ilişkilerine müdahale yatıyor. Zaten nesneler kapsamında özel mülkiyete müdahale başladı. Satın aldığımız akıllı telefondan, beyaz eşyaya ve otomobile kadar, yani nesneler üzerinde bizim %100 hakimiyetimiz var mı? Hayır!
Dijital ürünleri satın alsanız bile, sahibi olmanıza müsade edilmiyor. Çünkü dijital nesnenin yazılım kısmı yani beyni dışarıya bağımlı. Dijital nesnenin beyni size kapalı! Fiziki müdahaleyle de akıllı telefonun elektronik kısmına erişemezsiniz. Kapalı kutu. Beyin çalışmadığında nesnenin hiçbir faydası olmaz. Beyin sadece üreticisi olan dijital tekellerin erişimine “açık”. Dolaysıyla elimizdeki akıllı telefonun ipi dışarda. Dış müdahaleye açık ancak “sahibine” kapalı bir nesne “özel mülkiyet” olabilir mi?
Uzaktan yazılım yüklenmesi veya uzaktan bakımın yapılmasını anladık, ancak dijital nesneyi uzaktan bozabilmek veya ‘silaha’ dönüştürmek, bunu üretenler tarafından zor olmasa gerek. Tekrar ediyoruz: dijital beyini dışarıya bağlı olan nesne, özel mülkiyet olabilir mi? Ve bu soru sadece kamuoyuna değil, devlet yönetimlerine de sorulabilir. Dijital sisteme entegre edilen üretim, ulaşım ve iletişim araçları, %100 devlet mekanizmasının kontrolünde mi?
Savunmada kullanılan uçakların, jetlerin, silahların, kameraların vs. yazılımlarına müdahale yetkisi kimde? Beyin merkezi “milli devlete” kapalı, ancak dış müdahaleye açık olan nesne, kamu mülkiyeti olabilir mi? Örneğin F-16’ların yazılımına NATO dışında, kimin müdahale etme yetkisi var?
DIŞ MÜDAHALEYE AÇIK OLAN BİR SİSTEMLE BAĞIMSIZ OLUNABİLİR Mİ?
Örneğin bir Asyalı ülke kendi füzelerini test ettiğinde, Batı silah sanayi panik atak geçiriyor. Çünkü ilgili ülkenin savunma sistemi Batının kontrolünde değil.
Sonuç itibariyle size ait olan dijital nesneye yani özel mülkiyetinize, dışardan bir müdahale yapılabilir ve size karşı kullanılabilir.
Çünkü sistemi yöneten akıl, kendisine zarar verecek bir şey üretmez.