Özüm’le ilk gezinti
Özcan ve Behiç sözlüdür. Aydoğanların Salacak’taki evinin civarında ilk defa gezerler. Şimdi takvimlere konu olan “Kırmızı Yalı’nın önünde babam sehpalı makinasıyla ilk pozlarını çeker. Çifte Kayalara, oradan Salacak İskelesine geçer ve tekrar eve dönerler:
Bir günün öğlesinde çıktık evden ikimiz;
Bir günün neş’esinde sevinçliydi kalbimiz
Yürüdük konuşarak seninle bir tepeye.
Güneşten kaçınarak Sığındık bir gölgeye.
“...Dur!” Dedim de Sana ben, resmini çekmek için;
“Ya Sen?!” dedin bana Sen. Sevindim için için...
Gök kubbenin altında; gönlümüz yana yana..
Makine karşısında hemen geldik yanyana...
Bu ilk pozumuzdur ki bizi bağlar ezele
Bu ilk pozumuzdur ki götürecek ebede...
Seyre daldık denizi Çamlı yarlar üstünden.
Görenler anlar bizi: “Bir çift eş, der, bu günden”
Oturduk aynı hisle Salacak Cennetinde;
Mavi renkli bir sisle çevrelendik enginde.
Terk ettik yerimizi, sonra indik sahile.
Unuttuk gerimizi uzandık bile bile...
Köpüklü engin sular öperken sahilleri,
Gönülden gönle dolar sevginin nameleri
Çıktık çifte kayaya vererek el ele biz,
Dalınca ben rüyaya ninni söyledi deniz:
-”Asumandan bir peri, iniyor süzülerek..
Asumandan bir peri seni yalnız görerek”
-”Yüksel! Göklere çık da, eş ol Aya Güneşe!..
Yüksel! göklere çık da, duy saadet bol neş’e!..”
Uyandım ben rüyadan.. Yine deniz sesiyle;
Uyandım ben hülyadan... Bir sevgi neş’esiyle...
Otururken kayada bakındım sağa, sola
Sendin, ey kız! Rüyamda. Seyrettim doya doya.
“Haydi, dedim, gidelim! Semtin iskelesine
Biraz daha gezelim, uzanalım da yine...”
Yolda girdin koluma yavaşcacık, a canım!
Kanat taktın ruhuma bu jestinle Özcan’ım!
Gönlümüzde bir halka Kollardaki bağlantı..
Yönümüz dönük Hakka dolaştık semavatı.
Hayal ufuklarında kanat çırpan gönüller,
Sevdalar diyarında bir yuva kurmak diler.
Şimdi iskeledeyiz.. Yürüyoruz yan yana...
Şarkılı içli deniz: “Gelin!” diyor, bu yana...
Yorgun yolcular gibi, yaslandık bir kenara.
Hülyaya dalar gibi, bakındık uzaklara...
Sonra ayıldık da biz yeni bir karar verdik.
Ve kolkola ikimiz hemen yürüyüverdik.
Çıkıyoruz yokuşu..Bir çift söz konuşmadan;
Karşıdan gelen komşu lafa tuttu durmadan.
Şimdi de bahçedeyiz.. Issız... loş bir bahçede
Yine biz bizbizeyiz. Gönüller eğlencede...
Çok gezindik çok eğlendik... Kurduk otağımızı,
Gördük, sonra beğendik..Bu son durağımızı
Set üstünde bir masa bir kenarda durmakta.
Gönüllerde yok tasa, gözler hep konuşmakta.
Bahset, dedim, sana ben sükutu yırtmak için.
Sustun, bilmem ki neden? Pek sustun, söyle! Niçin?
Bir aralık konuştun: “Ne anlatayım?” dedin
Ta içinden tutuştun ve yandın derin derin.
Bu halini görünce, ümitle çırptı kalbim.
Bir ümide düşünce, cesaret verdi Rabbim:
Sarsılmaz bir imanı, taşıyan bu gönüller!
Bilmemki, hangi zamanı, sessizce bekler, gözler?!..”
Kur. Binbaşı Ali Behiç Ergenekon ANKARA 3 Eylül 1948
Eşine yazılmış koşuk anılar El Yazması Şiir Defteri s. 54-61