Papaz pilav yemiyor artık ama 'Amerikalı aşçı'nın niyeti kötü'
Küresel sol muhalif Global Research sitesinin kurucusu ve yöneticisi Kanadalı Profesör Michele Chossudovsky, 1973’te Şili’deki Katolik Üniversitesi’nde ekonomi dersleri veriyordu.
Amerikancı faşist Pinochet darbesini, bire bir olayların içinde yaşadı.
Hatta 1976 yılında Arjantin’deki “Kondor Operasyonu” ismiyle anılan kirli Amerikancı askeri darbeyi de yaşadı.
O bakımdan Profesör Chossudovsky’nin Venezuela’da olan bitenler hakkındaki görüşleri bir kat daha kıymetli benim için.
Çünkü olayları hem teorik hem pratik açıdan gözlemleme şansını bulmuş.
Sitedeki son yazısında da zaten bunları anlatmış.
Özetle şunu söylüyor Kanadalı Akademisyen; ABD’nin arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika’daki darbelerin tamamı, Chicago Okulu’ndan (Chicago Boys) çıkma neo liberal programların uygulanmasıdır.
Chossudovsky, General Pinochet’nin darbe yaptıktan sadece birkaç hafta sonra ekmek fiyatlarının yüzde 264 oranında artırıldığını hatırlıyor. Süngü gölgesinde, fiyatlar artarken, ücretlerin dondurulduğunu, Şili halkının birkaç gün içinde iki üç kat fakirleştiğini anlatıyor. O dönem buna “Şok Ekonomik Tedavi” dendiğini de anımsıyor.
1973 Şili ve 1976 Arjantin darbelerinin arkasındaki ismin de, o dönem Dışişleri Bakanlığı yapan Rockefeller ailesinin avukatı Henry Kissinger olduğunu vurguluyor.
Chossudovsky, Kissinger’in darbeler konusunda CIA’yı bizzat yönettiğini söylüyor.
1970’lerdeki Latin Amerika darbeler zincirine Türkiye’deki 12 Mart ve 12 Eylül Amerikancı darbelerini de katabiliriz.
Türkiye de en az Şili kadar, ABD’nin arka bahçesi olarak gördüğü ülkeler arasında.
Venezuela’ya dönecek olursak…
Chossudovsky ile Venezuela Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro, 1970’lerde darbe işlerinin başında Kissinger varken, bugün ise bu kirli darbe işlerinin başında Trump’ın “Ulusal Güvenlik Danışmanı” faşist John Bolton’un olduğunu teyit ediyor.
Tabii ki (Neocon Hawk: neocon şahin) Bolton yalnız değil, yanında mahşerin diğer iki atlısı; eski CIA Direktörü, yeni Dışişleri Bakanı (Evanjelik: Siyonist Hristiyan) Mike Pompeo ile eski Latin Amerika Kontra katliamları mimarı yeni ABD’nin Venezuela Özel Temsilcisi (Neocon) Elliot Abrams da var.
Bu faşist tripod/troykanın üzerinde ise Trump gibi bir saçmalık abidesi yükseliyor.
Ancak papaz bu kez 1970 ve 80’lerdeki gibi pilav yemiyor.
Amerikalı faşist darbeciler, Suriye’de ellerine aldıktan sonra şimdi de Venezuela’da şapa oturdu.
Kissinger’in (make economy scream: ekonomiye çığlık attırın) ekonomik krize uğratma formülüyle başladılar ve elektrik kesintileriyle devam ettiler.
Ama nihai operasyonu bir türlü başaramadılar.
Darbecilerin kuklası Guaido büyük bir fiyasko oldu, onun yerine sürmeye çalıştıkları bir başka faşist figüran Leopoldo Lopez de çareyi İspanya Büyükelçiliği’ne sığınmakta buldu.
Ayrıca Şili’de olduğu gibi ordu Amerikancı değil, birkaç fire verse de Venezuela ordusu Sosyalist Bolivarist hükümetin yanında sağlam duruyor.
Şili 1973’te yalnızdı. Gerçi Avrupa ülkeleri o zaman ABD’nin Şili’deki darbesine karşı çıkmıştı ama bu sadece politik manifestolar seviyesinde kalmıştı. Ama şimdi Venezuela yalnız değil. Çin ve Rusya Venezuela’yı destekliyor. Zaten Venezuela’da hayati çıkarları da var. Hem petrol ve doğal gaz hem de, yeni nesil pil yapımında kullanılan koltan madeni. Çin’in Venezuela’da büyük koltan yatırımları var. Koltan madeni ileri teknolojide çok önemli bir materyal. Altından bile değerli işlevsel olarak.
Çin’in liderliği ele geçirdiği dron, tablet ve akıllı telefonlarda lityum pil ile birlikte kullanılan tantalumun ana maddesi bu koltan. Savaş sektöründe de silahların aşırı ısınmasını önleyecek yegane madde.
İşte bu yüzden Çin ve Rusya, eylemli olarak Maduro’nun yanında.
Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun son çare olarak doğrudan askeri müdahale açıklamasına, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, hem onunla bire bir telefon konuşmasında hem de sonrasında sert yanıt verdi: “ABD’nin Guaido’yu sahiplenmesi yıkıcı etkilere yol açıyor. Bu tip (ABD’nin askeri müdahalesi) saldırgan adımlar endişe verici sonuçlar doğurur.”
Pompeo ve Bolton, Rusya, Küba, Nikaragua ve Venezuela’yı aynı hedef kefesine koymuş durumda.
Rusya’nın Venezuela’dan desteğini çekmesini istiyorlar ama bu olmayacak.
Venezuela, Türkiye, İran ve Suriye, ABD’nin (ve İsrail/Suudi ikilisinin) hedefinde.
Venezuela’ya uygulanan insanlık dışı ambargolar yüzünden (doğrudan veya dolaylı) şimdiye kadar 40 bin kişinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor.
Rockefeller’in adamı Kissinger ve benzerleri için Türkiye veya Venezuela fark etmiyor.
Boyun eğdirmek için her şey mübah.
Ekonomik kriz, terör, vekalet savaşları, sabotajlar, darbeler…
Buna biz 'kirli savaş' diyoruz.
O yüzden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın (biraz gecikse de) Venezuela’ya güçlü destek mesajını önemsiyorum.
TÜRKİYE ABD’NİN HEDEFİNDE
Doğu Akdeniz, Karadeniz, Rusya/S-400, Güneydoğu PKK/Suriye Fırat’ın doğusu, Çin’in Kuşak ve Yol girişimi…
Tüm bunlar ABD’nin Türkiye’yi hasım konumuna alması için fazlasıyla yetiyor.
2015’ten bu yana Türkiye, ABD’nin arka bahçesi olmaktan çıktı.
PKK’ya binlerce tır dolusu ileri teknoloji silah ve ekipman, Doğu Akdeniz’de İsrail-Yunan eksenli Türk karşıtı koalisyon, Romanya ve Bulgaristan üzerinden Karadeniz kışkırtmaları, 2016 darbe girişimi, ekonomik yaptırım hamleleri, iç siyasette ve güvenlik bürokrasisinde operasyonlar, son olarak da seçim sonrası (AKP’nin de basiretsizliğiyle) ortaya çıkan karmaşadan faydalanma hesapları ve KuşakYol’a karşı IŞİD planları...
Komplo teorisyenliği yapmayı sevmiyorum ama ortada komplo dönünce de bunları yazmamak olmuyor!
Son günlerde gözüme çarpan üç fotoğrafı örnek verirsem belki ne demek istediğimi anlatmış olurum:
1-CIA’nın ilk instagram fotosundaki nazar boncuğu... Nazar boncuğu genel bir sembol olsa da, mavi renk içine beyaz ve siyah versiyonu Türklere aittir. Özellikle de mavi kem gözlerin nazarından korunmak içindir. CIA fotosundaki haritanın üzerindeki kocaman mavi nazar boncuğu, Çin ve İran haritalarıyla birlikte bir bütünlük taşıyor. Türkiye’ye bir nevi ihtar olarak yorumlanıyor.
2- IŞİD’in (tıpkı Irak El Kaidesi’nin öldürülen lideri, Ürdünlü eski kadın ve uyuşturucu satıcısı Zarkavi gibi, Iraklı bir Mossad ajanı olduğu iddia edilen) lideri El Bağdadi’nin yeni videosunda, elinde tuttuğu, Arapça “Türkiye Vilayeti” yazılı dosya. Son ses kaydı Ağustos 2018'de yayınlanan Bağdadi, yeni videosunda "halifeliğine" yeni katılanları kutluyor. Bunların arasında Mali, Burkina Faso ve Sri Lanka'daki bağlantılı örgütlerin adını sayıyor. Video ayrıca IŞİD'in Türkiye'de ilk defa "resmi" bir varlık sağlamayı hedefleyebileceğine işaret ediyor. Bağdadi, elinde "Türkiye Vilayeti" yazan bir belgeyi incelerken görülüyor. Bu, Yeni Zelanda, Sri Lanka, Pakistan ve İran gibi Kuşak ve Yol ülkesi Türkiye’nin de IŞİD’nin yeni nesil terör saldırılarının hedefi olacağının bir işareti bence.
3-Önceki gece Tuzla tersanesinde yapım aşamasında olan Türkiye’nin ilk uçak gemisi niteliğini de taşıyan TCG Anadolu’da çıkan ve erken farkedilerek söndürülen yangın... Bu da Mavi Vatan ve özellikle Doğu Akdeniz’de kendi milli gemileriyle öne çıkan Türkiye’ye karşı bir sabotaj mı? Yoksa sıradan bir iş kazası mı? Bu da iyi araştırılmalı.
Bu işaretler tehlike sinyalleri veriyor.
Trump’ın Türkiye ziyareti ve Berat Albayrak’ın Washington temasları bir an önce netleşmeli ve Türkiye, milli hükümet cephesine girerek, yakın ve mevcut ABD tehdidine karşı gerekli önlemleri almalı.