22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Parası egemen olanın her düdüğü çaldığı dünya mı?

Latif Bolat

Latif Bolat

Gazete Yazarı

A+ A-

Sizin de, artık duymaktan veya okumaktan gına geldiğiniz kelimeler ve konular vardır eminiz. Gözünüzün iliştiği her yerde, kulağınızın duyabildiği her kanalda, mutlaka rastlarsınız bu tür kavramlara. Bir savunma mekanizması bile geliştirmişsinizdir, bunlardan etkilenmemek için. Örneğin, duyduklarınız bir kulağınızdan girip, ötekinden çıkabilir. Bu, aslında en iyi savunma hallerinden biridir.

Bizim de, bu tür kelimeler konusunda bir “gına gelme listemiz” bulunuyor elbette. Hayatı, gözleri ve kulakları açık yaşamayı tercih etmiş herkes gibi, biz de memlekette ve dünyada olan biteni yakından takip etmeye çalışmaktayız. Bu süreçte, duymaya veya okumaya artık gönlümüzün elvermediği ve ciddi olarak artık görmek bile istemediğimiz kelimelerin, en azından bazılarını listeleyelim ve şikâyet etmek yerine, bazı öneriler getirerek sorunu hafifletelim diye kaleme aldık bu yazıyı: “Demokrasi, özgürlük, insan hakları, eşitlik, hoşgörü, cinsel kimlik…” gibi terimlerle bu liste aslında oldukça kabarıktır, ama bize konu hakkında bir fikir verecek yeterlilikte, bu kadarı bile.

DİLLER VE KÜLTÜRLER MEZARLIĞI

Dünya Anamız, üzerinde 8 milyar insanın yaşadığı, altı kıta ve 200 civarındaki bağımsız devletin oturduğu, bir ilginç yer. Bu 200 devletin içinde de, yaklaşık 7 bine yakın farklı dilin kullanıldığı kültürel çokluk bulunduğu söylenir. Dünya dillerini bünyesinde toplamayı amaçlayan ansiklopedi Ethnologue'a göre, uzun vadede 6 bin 809 dünya dilinden, sadece 600 kadarı hayatta kalabilecek. Yapılan araştırmalara göre her 14 günde bir dil ölüyor ve 2100 yılında, yeryüzündeki 7 bine yakın dilin yarıdan fazlası yok olacak. Kültür bu kadar “mahalli” karakterli ise, kültür deyince ne anlamalıyız? Kültürün bazı unsurlarını şöylece sıralamak, belki de en doğru bir anlayışa ulaştıracaktır bizi: Dil Kültürü, Yemek (Mutfak) Kültürü, Sanat ve Edebiyat Kültürü, Mimari Kültür, Gelenek ve Görenek Kültürü, İnanç Kültürü.

Parası egemen olanın her düdüğü çaldığı dünya mı? - Resim : 1

MALAZGİRT’TEN BİR YIL SONRA: DİVAN-I LUGATI’T TÜRK

Konuyu nereye getireceğimizi merak etmişsinizdir inşallah: bugün var olan hemen her kavram, aslında yukarda bahsettiğimiz mahalli anlamlar hiçe sayılarak, bize yukardan zorlamalar ile, ya Webster’s Sözlüğü ya da şimdilerde daha çok kullanılan Wikipedia, yani Batı kaynaklı yetkililerin belirlediği anlama sahiptirler. Hatta, bunun içine hayatımızın en kişisel deneylerini yaşadığımız aşk, sevgi, saygı, aile, ve ilişki meselelerini de katabilirsiniz. Bunu anlamak için, sadece bir defa bile Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lugatı’t Türk  sözlüğüne bakmak yetecektir. Türk kültürünün ana yapı taşı sayılan, bu toplumsal sözlükteki anlamlara ne denli yabancılaştığımızı hemen anlayabileceksiniz. Mahmud, 1072 senesinde yazmaya başladığı bu kültürel sözlük kitabının daha ilk sayfasında, Nişabur’lu bir bilginden duyduğu ve çok da emin olamadığı, şu “hadis”ten bahsederek, bin sene öncesinden bizleri uyardığı halde: “Türklerin lisanını öğrenin, çünkü onların saltanatı uzun sürecektir.” Aynen de Kaşgar’lının dediği gibi, Türklerin saltanatı hala sürmekte, ama kültür referanslarımızın yönü, maalesef oldukça değişmiş görünmektedir günümüzde.

PARAYI VERENİN KÜLTÜR DÜDÜĞÜNÜ ÇALDIĞI DÜNYA

Nasıl ekonomide dünya çapında geçerliliği olan en büyük para birimi Amerikan Doları ise, kültür ve sosyal hayatta da, dolara paralel ve ondan gücünü aldığı için, ve dolar dünyanın hakim para birimi olduğu sürece devam edeceğe benzeyen, bir kültürel hakimiyet söz konusudur hemen her yerde. Bilimsel yayınlarımızda da, kültürel çalışmalarımızda da, günlük basın yayın çevrelerimizde de, sürekli olarak her şeyin anlamı, strandartlaştırılmış şekilde Amerika’nın en meşhur sözlüğü Webster’s endeksli olmaktadır. İlginç bir şekilde, ABD’nin kültür olarak yükselişi ile ekonomik olarak varlığının ortaya çıkması da, Webster’s Sözlüğünün kurulduğu 1828’lerden başlamıştır denebilir. Yani parasal ve ekonomik egemenliğe sahip olan güç, kültür ve sosyal hayatta da, standartlarını cümle aleme dayatıp kabul ettirebilmiştir.

YA BENİM TANIMIM YA DA HİÇ!

Mesela, bugün demokrasi denilince, sizin-bizim Türkiye’de anladığımız şey anlaşılmaz. Ya da Endonezya’daki Java adasının yerlilerinin anladığı demokrasi kastedilmez. İlle de, siyasi olarak egemen güç olan Amerikan demokrasi tarifine uymanız gerekir. Uymazsanız, hemen diktatör ya da gerici yapılıverirsiniz. İnsan hakları konusu gündeme gelirse, sizin milletinizin, ikibin senedir geliştirdiği ve zaman içinde test edilmiş olan hümanizminiz filan geçer akçe sayılmaz. İlle de Amerikan Webster’s sözlüğündeki insan hakları maddesine uyup uymadığınıza bakıverirler. Yani LGBT’yi de sokarlar işin içine, MeToo’yu da katarlar, kendi kafalarında uydurdukları ve hayata hiç de uymayan bir Feminizm de ekleyiverirler. Sizin insan hakları tanımınız, bu özelliklere sahip değilse, size bol şanslar dilemek gerekir. Çünkü, anında baskıcı, diktatör, gerici, muhafazakar, sağcı filan gibi, ne kadar çirkin sıfat varsa Websters’te, onları da üzerinize boşaltacaklardır.

FALKLAND NİRE, İNGİLTERE NİRE!

Hele hele de özgürlük kelimesi, onların en sevdiği, en esnek ve en sündürülebilir bir kavramdır. Sizin tarihinizde özgürlüğünüz için yaptığınız onca mücadeleler, kazandığınız savaşlar, bu konuda diktiğiniz anıtlar, yaktığınız ağıtlar, çığırdığınız türküler, sıfır değere sahiptir onlar için. Bakmayın onların “senin özgürlüğün, benim özgürlüğümün başladığı yerde biter” türünden safsatalarına. Tüm bu tanımları bir siyasi amaç ile yaptıkları için, ille de ülkenizde onların tanımına uydurdukları bir “azınlık” bulup, onlara kendi devletlerini kurma “özgürlüğü” vermenize zorlayacaklardır. Çünkü, gerçek özgürlük budur “Webster’s”e göre. Siz de, çıkıp “o zaman neden Hawaii’ye, Virgin Island’a, Guam’a, Falkland Adalarına, Fransız Guyanasına özgürlük ‘bahşetmek’ büyüklüğünü göstermemektesiniz?” deseniz, hemen bir yığın “think tank”, bir sürü teorik ve pratik açıklamalarla, zaten cılız çıkan sesinizi kesivereceklerdir.

Webster’s Sözlüğünde 470 bin kelime olduğu söylenir. Emin olunuz ki, özellikle de siyasi olarak kullanılmaya açık tüm kelimelerde, yukarda bahsettiğimiz ikiyüzlülük ve keyficilik bulabilirsiniz. Türklerin, İranlıların, Hintlilerin, Arapların, Afrikalıların binlerce senedir, kendi yaşam pratikleri içinde geliştirdikleri kelimelerin ve kavramların karşılığı, bu tür “emperyal sözlüklerde” yer almaz, alamaz, alamayacaktır. Bunun yerine, ekonomik, askeri ve siyasi güçlerini kullanıp, Batı tanımlarını kabul etmemizi ve kurtuluşu onlarda bulmamızı öğütleyeceklerdir bize.

BU KISIR DÖNGÜ NE ZAMAN KIRILIR?

Elbette, hayatta olan ve olamayan her şeyin bir sebebi olduğu gibi, Webster’s Sözlüğünün de varlığı Amerikan hegemonyasının varlığı ile paraleldir. 1900’lerden beri yükselen Amerikan egemenliği nasıl dünyada rezerv ve tek geçerli para haline getirdiği “dolar” sayesinde dünyaya hükmedebiliyorsa, kültürel ve sosyal alanda da, doların yükselişi ve egemenliğine bağlı bir şekilde, “ Webster’s Sözlüğü” etkisini sürdürecektir. Sonsuza kadar mı? Elbette değil. Doların dünyadaki egemenliğinin sarsıldığı günlerdeyiz şimdilerde. Bunun devamında, biraz acılı şekilde de olsa, doların yerine başka bir ortak para biriminin egemen hale geldiği gün, Webster’s tarzı tanımlamaların ve zorlamaların baskısından da kurtulacaktır dünya. O zaman, yeryüzündeki 7000 kültürden varlığını sürdürebilenler, binlerce senedir geliştirdikleri tanımlar aracılığı ile, belki de demokratik şekilde herkesin üzerinde anlaştığı yeni bir “Evrensel Sözlük” yaratıp, daha adaletli ve eşitlikçi bir yeni dünya kurabileceklerdir.