24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Parçalanmış Fransa

Michael Roberts

Michael Roberts

Gazete Yazarı

A+ A-

Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu, mevcut Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u bir dönem daha görevine devam etmesini sağladı. Macron, %41,5 oy alan sağcı milliyetçi Ulusal Cephe adayı Marine Le Pen'e karşı %58,5 oyla seçimi kazandı. Kulağa rahat bir galibiyet gibi geliyor. Ancak %72'lik seçmen katılımı 1969'dan bu yana en düşük seviyedeydi. Üstelik Le Pen, Macron'un emekli maaşlarını kesme, sağlık hizmetlerini azaltma ve işgücü piyasasını 'serbestleştirme' gibi neoliberal politikalarının ciddi bir seçmen kesimi tarafından kabul edilmediğini göstererek 2017'den daha iyi bir performans gösterdi. İlk turda, Macron oy kullananların yalnızca %28'inin desteğini alırken, Le Pen %23 oy aldı. Sol kanat aday Jean-Luc Melenchon %22 oy aldı ve yeşillerin ve diğer sosyalist adayların oyları bölmesine rağmen ikinci tura kalmaya çok yaklaştı. Melenchon'un destekçilerin çoğu ikinci turda çekimser kaldı, bazıları Macron'a, çok az bir kısmı ise Le Pen'e oy verdi.

SİYASET ÜÇE BÖLÜNDÜ

Temel olarak, Fransa siyasi olarak üç şekilde bölünmüştür. Üçte biri, Macron tarafından temsil edilen AB taraftarı, kapitalist yanlısı bir Fransa'yı destekliyor. Üçte biri, Le Pen tarafından temsil edilen milliyetçi, AB karşıtı, göç karşıtı bir Fransa'yı destekliyor. Ve üçte biri, Melenchon tarafından temsil edilen sosyalist, emek yanlısı Fransa'yı destekliyor. Bu parçalanmanın önümüzdeki parlamento seçimlerinde daha da derinleşmesi muhtemeldir. Macron'un partisinin Ulusal Meclis'teki çoğunluğunu kaybetmesi ve Macron'un politikalarına aykırı bir başbakan ve kabine atamak zorunda kalması muhtemel. Bu Fransa'nın AB'nin Ukrayna ihtilafına ilişkin politikası ve Rusya'ya yönelik yaptırımlarla ilgili üst perdeden tavır aldığı bir zamanda Fransız siyasetinin daha fazla parçalanması anlamına geliyor.

DÜNYANIN BEŞİNCİ EKONOMİSİ

Fransa, dünyanın en büyük beşinci ekonomisi ve Euro bölgesi GSYİH'sının yaklaşık beşte birini temsil eden önemli bir G7 ülkesidir. Fransa, imalatta otomotiv, havacılık ve demiryolu sektörlerinin yanı sıra kozmetik ve lüks mallarda da küresel liderlerden biridir. Yüksek eğitimli bir iş gücüne ve Avrupa'da bin işçiye düşen en yüksek fen mezunu sayısına sahiptir. Turizm ve finansal hizmetlerin başı çektiği hizmet sektörü büyüktür. Ayrıca Fransa, dünyanın en büyük tarım ve ziraat ürünleri ihracatçılarından biridir ve şarapları, alkollü içkileri ve peynirleriyle ünlüdür. Fransız hükümeti bu sektöre önemli sübvansiyonlar sağlıyor ve Fransa, Avrupa'nın en büyük tarım ürünleri ihracatçısı olmayı sürdürüyor. Fransa ayrıca ihracatının %17'sinden fazlasını ve toplam ithalatın %19'unu karşılayan en büyük ticaret ortağı Almanya ile yakından bağlantılıdır.

NEOLİBERALİZM VE KAMUNUN ROLÜ

Mitterrand hükümetinin 1980'lerin başında küresel bir çöküşün pençesinde Keynesyen politikaları sürdürme girişiminin başarısız olmasının ardından, ardışık hükümetler, işçi sınıfı hareketlerinin ve sendikaların muhalefetine rağmen, kârlılığı artırmak için neoliberal özelleştirme, vergi ve sosyal yardım kesintileri politikaları uyguladılar. Hükümetler, Air France, France Telecom ve Renault dahil olmak üzere birçok ulusal endüstriyi kısmen veya tamamen özelleştirdi ve bugün, Fransa'nın liderleri kapitalizme bağlılıklarını sürdürüyor. Bununla birlikte, Fransız hükümeti, tarım gibi belirli kilit ulusal sektörlerde hala bir rol oynamaktadır ve belirli “ulusal çıkarları” sürdürmek için piyasaya müdahale etmeye devam edecektir. Örneğin, enerji şirketleri kamuya aittir ve petrol ve gaz fiyatlarındaki artışlar bu yıl fiyat artışlarını sadece %4'te tutmaya yönlendirilirken, özelleştirilmiş İngiliz şirketlerinin tarifeleri yaklaşık %60 oranında yükseltmesine izin verilmiştir.

YAVAŞ BÜYÜME VE İŞSİZLİK

Son yıllarda, birçok Batı Avrupa ülkesine benzer şekilde Fransa, zayıf bir reel GSYİH büyümesi yaşadı. Fransa'nın reel GSYİH'si, Covid’den hemen önce 2011'den 2019'a kadar yılda sadece %1,27 büyüdü ve işsizlik oranı yüksek kaldı. Fransız ekonomisi, 2021'de Almanya, İtalya ve İspanya'dan daha yüksek olan %6'lık büyüme ile Covid krizinin yıkıcı etkilerinin ardından beklenenden daha iyi bir performans sergiledi. İşsizlik, 2021'in dördüncü çeyreğinde, 2008'den bu yana en düşük oranı olan %7,4'e geriledi. Ancak yavaşlayan küresel büyüme ve Ukrayna'daki savaş, bu yıl çok daha zayıf bir toparlanma sağlayacak.

Diğer G7 ekonomileri gibi, Fransız ekonomisi de küresel tedarik zinciri çöküşünden, artan enerji ve gıda fiyatlarından ve Ukrayna savaşından zarar görüyor. IMF, bu yıl reel GSYİH büyümesinin sadece %2,9 ve gelecek yıl sadece %1,4 olacağını tahmin ediyor. Bu iki yıl içinde sadece İtalya'nın G7'de daha yavaş büyümesi bekleniyor.

Gerçekten de, Fransız kapitalist ekonomisi 21. yüzyılda diğer G7 ekonomileriyle aynı modeli izledi: yavaşlayan ekonomik büyüme, ardından 2008’de Büyük Durgunluk, ardından daha da zayıf büyüme, yatırım ve yerinde sayan üretkenlik takip etti.

AZALAN KARLILIK ORANI

Her zaman olduğu gibi, bu göreli durgunluğun arkasında sermayenin düşen karlılığı yatmaktadır. Fransız sermayesinin kârlılığı 21. yüzyılın başında zirve yaptı ve o zamandan beri düşüş eğiliminde. Büyük Durgunlukta keskin bir düşüş oldu ve son on yılda herhangi bir iyileşme olmadı, bu da Covid 2020 çöküşünde bir başka keskin düşüşle sonuçlandı.

Gelir ve servet eşitsizliği, ABD veya Birleşik Krallık'takinden daha düşük olmakla birlikte, son 40 yılda nispeten yüksek ve değişmeden kalmıştır.

Ardışık hükümetler, ister merkez sol ister merkez sağ olsun, artan refah, tam istihdam ve eşitsizlikte azalma sağlamada başarısız oldular. Küresel kapitalist ekonomi yeni bir resesyon beklentisiyle birlikte kötüleşirken, bir Macron hükümeti en iyi ihtimalle bu kötü gidişi değiştirmeyecektir, ancak daha da kötüleştirmesi muhtemel.