Paris’te enerji savaşı
Cumartesi günü Paris’te iki miting düzenlendi. Haberlere göre yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı “Sarı Yelekler” mitingi, hem dördüncü yürüyüş olduğu hem de polisle çatışmalar içerdiği için manşetlere taşındı.
Kendi ifadelerine göre, “Sarı Yeleklerin tehditlerine rağmen” 17 bin kişinin katıldığı çevreci mitingi ise Türkiye’de haberlere yansımadı.
Oysa bu iki mitingin katılımcıları, Fransa topraklarında yaşanan, ama Fransa ile sınırlı olmayan büyük bir çatışmanın parçası. Çatışmayı kavramak için, Sarı Yelekler’in ilk talebi olan, akaryakıt zammının önemini kavramak gerekiyor.
Yakın mercekle bakıldığında, hayat koşulları nedeniyle otomobile bağlı olan kişiler, benzin fiyatlarının artmasına karşı isyan etti.
Ancak Fransız Hükümetinin çok kısa bir sürede vergi artışını önce ertelemesi, sonra iptal etmesi, ABD Devlet Başkanı’nın Twitter üzerinden konuya müdahil olması, tüketici harcamalarının ötesinde bir çatışmaya işaret.
EMPERYALİST REKABETE SERT MÜDAHALE: İKLİM ANLAŞMASI
Fransa’da biriken öfkeyi eyleme dönüştüren, akaryakıt fiyatlarına eklenen çevre vergisi oldu. Vergi, Birleşmiş Milletler 2015 Paris İklim Anlaşması’nın sonucu.
Çok kısa özetlemek gerekirse: İklim Anlaşması ile BM üyeleri, ülke bazında karbondioksit salınımını azaltma sözünü verdi. Hem enerji üretiminde, hem de enerji kullanımında bu anlaşma, petrol ve kömür ağırlıklı sektörlerin aleyhine, yenilenebilir ve atom enerjisi sektörlerin lehine sert dönüşümler yaratacak.
Anlaşma çerçevesinde örneğin Danimarka 2030, Fransa, İngiltere ve İspanya, 2040 yılına değin benzin ve dizel kullanan araçları yasaklamaya hazırlanıyor.
VATANDAŞIN CEBİNDEN ÇIKAN SERMAYE
Öngörülen sanayi dönüşümü için gerekli yatırımlar, işte Fransa’da uygulanan akaryakıt vergisi ile vatandaşın cebinden çıkan paranın sermaye ve sübvansiyona dönüşmesi ile sağlanacak.
Enerji kaynaklarında da dönüşüm söz konusu. Anlaşmanın itici gücü, fosil enerji kaynakları sınırlı olan Avrupa Birliği ülkeleri. Bu ülkeler yenilenebilir enerji teknolojilerini geliştirdi ve anlaşmanın getirdiği sınırlamalar ile hem birbirlerine, hem de üçüncü taraflara dayatmaya çalışıyor.
Daha açık belirletelim: İklim Anlaşması, örneğin ABD’yi de petrol tüketiminden uzaklaşmaya, yenilenebilir ve atom enerjisine yönelmeye zorluyor. Dolayısıyla özellikle gelişmiş ve enerji üreticisi olan ülkelerin milli enerji politikalarına sert bir müdahale.
ABD Devlet Başkanı Trump, buna muhalefetini dün değil, 29 Haziran 2017’de ilan etti. “Amerikan enerjisini zincirlerinden koparmak” başlıklı konuşması ile ABD’nin İklim Anlaşması’ndan ayrıldığını açıkladı.
Trump’a göre ABD “sınırsız enerji kaynaklarına sahip ve bütün dünya bu kaynaklardan faydalanmalı”.
TürkAkım’ı sabote etmek için Kırım’da kriz yaratan, Doğu Akdeniz’de Amerikan şirketlerinin petrol ve doğalgaz araması için tatbikatlar düzenleyen, OPEC’te petrol fiyatının düşük kalması için mücadele veren (ve başarısız olan) ABD Hükümeti’nin, Avrupa Birliği’nin göbeğindeki bu protestoları sadece twitter yorumcusu olarak izlemesi akla yakın değil.
ABD Hükümetinin AB’nin iç siyasetine doğrudan ve örgütsel müdahalesini başka bir yazıda ele alacağız.
AMERİKAN HÜKÜMETİ VE AVRUPA HALKLARI
Nitekim ABD Devlet Başkanı kendisini, Sarı Yeleklilerin siyasi sözcüsü konumuna getirmeye çalışıyor. Akaryakıt vergisinin iptalinden memnuniyetini dile getiren Trump, İklim Anlaşması’nın bütünüyle iptalini talep ediyor. ABD Dışişleri Bakanlığı G20 hükümetlerini “halkın umutlarını yeşertmeye, hayallerini gerçekleştirmeye” çağırıyor. 4 Aralık’ta NATO’da yaptığı konuşmada ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Avrupa hükümet ve halklarını Brüksel’in siyasetlerini sorgulamaya çağırıyor.
42 talep öne süren Sarı Yelekliler, geçtiğimiz hafta içinde Varşova’da düzenlenen İklim Zirvesi’ne Fransız Başbakanı’nın katılımını engelleyerek ve vergi artışını iptal ettirerek ilk başarılarını elde etti.
Bu hafta içinde Fransız Devlet Başkanı Macron’un, akaryakıt vergisi ve İklim Anlaşması ile ilgili yapacağı açıklamalar sadece Fransız halkı değil, tüm anlaşma taraflarınca ilgiyle izlenecek.
Diğer yandan eylemlerin sürmesi, Birleşmiş Miletler Göçmen Anlaşmasını hedef alarak Hollanda ve Belçika’ya taşması, Atlantik’te yaşanan çatışmanın sadece enerji ile sınırlı olmadığını gösteriyor.
AB KARAR VERECEK: AVRASYA YA DA DAĞILMA
ABD Hükümetinin Avrupa halklarının sözcülüğüne soyunduğu günlerde Avrupa Birliği de büyük kararın eşiğine geldi: Ya rotasını kararlı bir şekilde Avrasya yönüne çevirecek, ya da dağılma sürecinde ilerleyecek. Sarı Yeleklerin arasında İngiltere’ye gönderme yapan “FREXİT” sloganının görülmesi, Brüksel ve Avrupa başkentleri için uyarıcı olmalı.