21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Pavyon kültürü

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Yılmaz Erdoğan’ın Perşembe gecesi yayınlanan İnci Taneleri adlı dizisi pavyon kültürünü gündeme taşıdı. Düşünce dünyamızın her zamanki yüzeyselliği içinde, pavyon (müzikhol) olgusunu var eden trajedik temel yerine, ortada kıvırtan kadın ilgi odağı oldu. Gördüğüm kadarıyla bir tek sanatçı Aydilge, konsomatrislerin çektikleri acılara dikkat çekti.
Pavyon, meyhaneden birahaneye doğru değişen erkek alt kültürünün, 1990’larda ulaştığı ve daha çok taşra eğlence tarzıyla özdeşleşmiş yoz bir türü olarak gelişti. Meyhane, tarih boyunca erkek alt kültürünün mekânıydı. Fakat kendine özgü teamüller içinde işlerdi. İçkinin mezesi olurdu fakat içkinin kendisi de sohbetin mezesi olarak işlev görürdü. 1970’lerden sonra fıçıların başında ayakta dikilerek bira içilen “fast-food” benzeri birahaneler türedi. Buralarda gürültülü bir arabesk eşliğinde bağıra bağıra konuşmanın, “fondip” yapmanın, olabilecek en kestirme yoldan kafayı bulmanın yolu aranıyordu.
Pavyon olgusu ise, 1990’larda taşradaki içkili lokanta ile şehirdeki birahanenin çirkin bir kırması olarak gelişti. Şehirlerdeki bazı birahanelerde kadınlar garsonluk yapmaya başlamışlardı. Taşranın pavyonları garson kadınlara müşterilere daha çok içki tükettirmek diye yeni bir işlev yüklediler.
Pavyon gerçeğini anlamak istiyorsak başlangıç için kasaba olgusu akılda tutmamız gerekiyor. Çünkü şehirle köy arasına sıkışmış olan kasaba, sadece düşük eğitim düzeyini, homojen toplumsal ortamı, rafine olmayan kültürel değerleri temsil etmiyor, aynı zamanda kadın-erkek arasında daha kalın çizgilerle çizilmiş bir eşitsizliği, hiyerarşiyi ve gönülsüzlüğü temsil ediyor. Kasabada erkek, şehirle köy arasına sıkışmıştır. Şehirdeki kadın-erkek ilişkilerinin demokratik ve eşit yapısına öykünür. Kadınlar tarafından tercih edilebilecek bir dış görünüş ve sosyal statüye sahip olan şehirli erkek gibi olmamasının sıkıntısı içindedir. Kendi eşini seçememiştir. Hayalindeki bakımlı, güzel, cazip yani “kadınsı” kadına ulaşamamıştır. Dahası, çocuklarının anası ile dertleşememekte, muhabbet edememekte, içini dökememektedir. Kendisi de derin birisi değildir. Yani karısının bakış açısından o da ideal bir erkek modeli olmadığı gibi, karısı ile muhabbet edebilecek biri değildir. Ancak cinsiyet rolleri eşitsizdir ve kadının mutsuzluk karşısında seçenekleri sınırlı iken, erkeğin cinsel hayal kırıklıklarını dengeye getirecek kamusal mekânlara “kaçma” şansı vardır. Pavyon, erkeklerin birbirleriyle muhabbet ettikleri bir mekân olarak doğmadı. Kasabadaki erkeklik halinin cinsel özlemlerini dengeye getirmek, tamamlanmamış bir erkekliği tedavi etmek için biçimlendi. Buraya gelen erkekler, güzel ve çekici buldukları kadınları masalarına davet ettiklerinde terslenmezler. Kadınlar tarafından, üstelik güzel, bakımlı ve çekici kadınlar tarafından, kabul görürler. Dereden tepeden de olsa karşılıklı konuşurlar. Şakalarına kahkaha atan, sözlerine karşılık veren, kendilerini insan yerine koyan kadınlar görürler. Ali dayının bir gecede tarlanın parasını yemesini sağlayan işte bu insan yerine konulma yanılsamasıdır. Bu psikolojik rehabilitasyon o kadar önemli ve belirleyicidir ki, masadaki ilişkinin cinsel bir sonuca gitmesi gerekmez. Çoğu zaman da öyle olmaz. Öyle ki, kocaları tarafından akşam pavyona bırakılıp, gece pavyondan alınıp götürülen evli barklı konsomatris kadınlar bile vardır. Bu işin bir yönü.
İşin diğer yönüne baktığımızda, konsomatrislerin trajedisini görürüz. Onları bu işi yapmaya yapmaya zorlayan şartlar ayrı bir meseledir, belalılarına kaptırdıkları kazançları ayrı, sarhoş muhabbetlerine meze olmak ayrı… Evdeki mutsuzluklarını ve erkeklik komplekslerini her zaman sohbet ederek değil, bolca da hakaret ve taciz ederek, o alımlı kadınları bile nasıl aşağılayabildiklerini kendilerine ve çevrelerine kanıtlayarak ruhsal dengeyi bulmaya çalışan tiplerle muhatap olmaları ayrı…
Pavyon müşteri profilinin değiştiği ve artık “doktorların, mühendislerin de” buralara gelmeye başladığına ilişkin tespit, pavyonların düzeyli eğlence mekânlarına dönüşmesinden değil, toplumsal ilişkiler ve kültürel değerler dünyamızdaki çölleşme ve taşralaşmadan kaynaklanıyor. Şehirlerimiz kasabalara irilerine dönerken, seçkinlerin “Ali dayılar” haline gelmesi kaçınılmaz oluyor. Pavyon olgusunun neden sadece eğlence kültüründeki değişmenin sonuçlarından biri olmadığını gösterir. Çok daha temelde, kadın-erkek ilişkilerini demokratikleştirme gereğine işaret eder. Kadının kurtuluşunun erkeği de kurtaracağını anlatır.

Pavyon Yılmaz Erdoğan