Pax Americana’nın dönüşü mü?
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri operasyonu birinci ayını doldurdu. Harekatın ardından oluşan dünya tablosu ile yeni bir dönemin başladığına herkes mutabık. Bu kapsamda, NATO’nun rolü, Avrupa güvenlik mimarisi ve küresel güvenlik başlıkları altında Atlantik mecralarında yoğun tartışmalar yapılıyor. Bu tartışmalardan biri de 14 Mart 2022’de Foreign Affairs dergisinde yayımlanan “Pax Americana’nın dönüşü mü” başlıklı yazıydı. Michael Beckley ve Hal Brands imzalı yazıda, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi ve bunun ABD ile Avrupa arasında önceki dönemde zayıflayan ittifakın onarılması için yarattığı fırsatlar tartışılıyor. Beckley ve Brands, Amerikan Girişimcilik Enstitüsü’nün (American Enterprice-AEI) kıdemli uzmanlarından. AEI, askeri/endüstriyel finansal kompleksin en şahin kuruluşlarından. Kuruluşun kadroları, oğul Bush döneminde, yönetimde tam etkinlik kazanan neocon ekibin elemanlarından oluşuyor. Bu ekip, ABD’nin, dünyada tek efendi olma iddiasını, Amerikan askeri gücünü sonuna kadar kullanarak gerçekleştirmesi gerektiğini savunuyor. Neoconlar bu iddialarını 2001’den sonraki süreçte uygulamaya koydular. İlk 10 yılda prestijlerini kaybettiler, 20 yılın sonunda yenilginin sorumlusu olarak görülüyorlardı. Ancak bu “yeni muhafazakâr” ekibin politikaları ve kadroları, “demokrasi şampiyonu, liberal” Biden’ın yönetime gelmesiyle yeniden revaçta.
Beckley ve Brands, ABD Savunma Bakanlığı kuruluşlarında görevler üstlenmişler. Öncelikleri, Çin’in durdurulması.
SÖYLEMDEN DAHA FAZLASINA İHTİYAÇ VAR
Foreign Affairs’te yazılarına şu saptamayla başlıyorlar:
“ABD, Moskova ve Pekin’e karşı büyük güç rekabeti ilan etti, ancak şimdiye kadar bu rekabette üstünlük sağlamak için gerekli olan parasal kaynağı sağlayamadı, yaratıcılığı gösteremedi ve ivedi adımları yerine getiremedi.”
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik müdahalesinin ABD açısından fırsat yarattığını savunan yazarlar, “Ukrayna'nın işgali, uluslararası düzeni şekillendirmek için yoğunlaşan mücadelede yeni bir aşamaya işaret ediyor. Demokratik dünyanın, başarı için kendini yeniden konumlandırması açısından daha iyi bir şansı olmayacak.” diyor.
Peki yazarlara göre bunun için ABD ne yapmalı? Beckley ve Brands’a göre, “şimdi yeniden birçok taraflı büyük silahlanma programı başlatmalı ve yaklaşan otokratik saldırganlık dalgasına karşı hem askeri düzlemde hem de başka alanlarda daha sağlamlaştırıcı savunmalar inşa etmeli.”
Beckley ve Brands, “ABD yıllardır büyük güç rekabeti hakkında sert konuşuyor. Ancak otoriter rakiplere karşı koymak için bir ülkenin kendini beğenmiş söylemlerden daha fazlasına ihtiyacı var.” diye ekliyor.
PARÇALANAN MİTLER
Önceki dönemde trans Atlantik ilişkilerinin gevşemesine neden olan birçok veriyi sıralayan yazarların şu saptaması da dikkat çekiyor:
“Putin ve Xi'nin, sınırlı hedefler peşinde koşan, iktidarda kalmak, ekonomik büyümeyi en üst düzeye çıkarmak ve mevcut düzen içinde daha fazla söz sahibi olmak konusunda mütevazı ve temkinli liderler olduğu varsayıldı. Rus ve Çin paramiliter güçleri, savaşın eşiğinin altında ‘gri bölge’ operasyonlarına girişebilir. Ancak baskı gelirse, Moskova ve Pekin anlaşmaları kesecek ve krizleri azaltacaktı. Ve daha agresif davranmaya başlarlarsa, Batı'nın kendisini toparlaması için zaman olacaktı. O zamana kadar ABD ve müttefikleri kendi evlerini düzene sokmaya ve kendi aralarında çekişmeye odaklanabilirdi. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali bu rahatlatıcı mitleri paramparça etti.”
OLMAYACAK DUAYA ‘AMİN’
Amerikan şahini yazarlar, Ukrayna krizini fırsata dönüştürmeyi tartışıyor ancak daha çok temkinli bir dille kaleme aldıkları yazıda, “aciliyet ve pervasızlık arasında ince bir çizgi vardır” diye uyarıyorlar. Yazıda net olarak bu şekilde vurgulanmıyor ancak yazarlar sıraladıkları verilerle, ABD’nin başta ekonomik olmak üzere bütün boyutlarıyla dünyadaki gücünün “daha fazla yayılmayı” karşılayacak çapta olmadığına işaret ediyorlar.
Yazarlar, “ABD ve müttefikleri, Ukrayna krizini ele almak için kurulan koalisyonu geliştirmeli ve onu Çin'e karşı yeniden konuşlandırmaya hazır olmalıdır.” diyor ve sonuç olarak Ukrayna krizinin Çin ile rekabete etkilerine odaklanıyor. Beckley ve Brands, şu önerileri gündeme getiriyor:
“Washington Ukrayna'ya doğrudan askeri müdahaleden kaçınmalıdır. Demokratik dünyanın katlanabileceği bir maliyetle başarma gücünden yoksun olduğu bir hedef olan Rusya veya Çin'de rejim değişikliğini sürdürmeye yönelik ateşli çağrıları görmezden gelmelidir. ABD, Moskova ve Pekin ile en güçlü şekilde rekabet ettiği yerler konusunda da seçici kalmalıdır.”
“Bütün bunlar, demokrasilerin barış zamanlarında bulmakta zorlandığı, ancak savaş tehdidi altında harcamaktan çekinmediği türden bir parayı gerektirecektir.” diyen Beckley ve Brands, önümüzdeki 10 yılda ABD’nin savunma harcamalarını GSYİH’nin yüzde beşine çıkarması gerektiğini, Avrasya’nın her iki tarafındaki müttefiklerinin de benzer savunma harcaması için bütçe artışlarını gerçekleştirmesi gerektiğini savunuyor.
FANTEZİ VE GERÇEK
Beckley ve Brands, “bu bir fantezi değil” diye başladıkları makaleyi şu satırlarla bitirerek, ABD’nin dünya efendiliği iddiasının ifadesi olan “Pax Americana” sisteminin geri dönme olasılığı olmadığını itiraf etmiş oluyor:
“Ekonomik olarak harap olmuş, askeri olarak kısıtlanmış bir Rusya bile jeopolitik sorun çıkarma yeteneğini elinde tutacaktır. Çin, Hint-Pasifik ve ötesindeki güç dengesini alt üst etmesi engellense bile, onlarca yıl boyunca zorlu bir rakip olacak.”
Tercümesi böyle ama meali şu: Bunları yapıyoruz ama Avrasya’yı zayıflatsak bile engelleyemeyeceğiz.
Dünyadaki yeni durumu incelerken şunu saptamalıyız: Birçok gerçekçi Atlantik uzmanı, ABD ve müttefiklerinin, “hür dünyanın” efendisi rolünü sürdürecek ve Avrasya’ya karşı üstünlük sağlamaya yetecek askeri, ekonomik ve psikolojik gücünün olmadığı tespiti üzerinde birleşiyor. ABD, Ukrayna krizi dolayısıyla müttefiklerini aynı çizgide buluşturdu ama birçok nedenden dolayı bu sürdürülebilir değil. En başta Avrupa’nın durumu. ABD, Avrupa’yı kısa vadede arkasına takabildi. Fakat, Avrupa’nın nesnel çıkarları, Amerikancı iktidarlara rağmen orta vadede Atlantikçi politikalardan uzaklaşmayı zorunlu kılıyor. Avrupa halkları, ülkelerindeki artan ekonomik sorunların faturalarını Rusya’ya ya da Çin’e değil kendi ülkelerindeki Amerikancı iktidarlara kesmeye başlıyor. Bu durumun önümüzdeki dönemde, ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda Avrupa’daki iktidarları belirleyecek ölçüde sonuçları olacağını öngörebiliriz. Sonuç: Pax Americana dönemi çoktan bitti ve geri dönüşü mümkün değil. “Avrasya barışı” dönemi için şartlar olgunlaşıyor.