28 Eylül 2024 Cumartesi
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Pazar zembilinden çıkan sefil darbe (5)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

AKP tarikatı hükümetinin reisi R.T.Erdoğan 13 Ekim günü Adana'da yaptığı konuşmada özetle şunları söylemiş:

- 'Milliyetçiyim', 'ulusalcıyım' diyenler bu ülkenin pasaportunun, liramızın itibarını yerlerde süründürdü, biz yücelttik.

-Biz slogan milliyetçisi değiliz. Bizim için milliyetçilik millet için hizmet üretmek, milletin itibarını yüceltmek, milletin ihtiyaçlarına cevap vermektir.

-Her sabah çocukları sıraya dizip, yağmurun, karın, soğuğun, sıcağın altında o çocuklara ta 33'lü yıllardan kalma, geri kalmış ülkeleri çağrıştıran, soğuk savaş döneminin demir perde ülkelerini hatırlatan sloganlar attırmak milliyetçilik değildir. Öyle kafatası milliyetçiliğiyle ülkeler kalkınmaz.

- Türküm' dediler, ama Türkiye'nin itibarını yerlerde süründürdüler.

-'Doğruyum' dediler Türkiye'yi yolsuzluğa mahkûm ettiler.

-'Çalışkanım' dediler, yıllarca yan gelip yattılar."

***

Türkiye'nin yakın tarihini bilenler R.T.Erdoğan'ın bu iddialarına burunlarıyla gülerler. R.T.Erdoğan'ın işaret ettiği dönem 1923-1950 arasıdır. Cumhuriyet'in o dönemde yapmış olduklarının sayısına, kalitesine, ulusal ekonomiye katkısına, kalkınma hız ortalamasına erişmek için R.T.Erdoğan'ın ve partisinin kırk fırın ekmek yemesi gerekir. O dönemde kaç ülke Türkiye'den vize istiyordu, şimdi kaç ülke vize istiyor. 1923-1950 arasında dolar/Türk lirası paritesi ne idi, şimdi ne?

CHP'nin bu türden fos iddalara vereceği cevaplar, R.T.Erdoğan'ı yalancı çıkartır.

"Türküm" demişler, ama Türkiye'nin itibarını yerlerde süründürmüşler; "Doğruyum" demişler Türkiye'yi yolsuzluğa mahkum etmiştir; "Çalışkanım" demişler, yıllarca yan gelip yatmışlar.

Bu türden fos iddialarda bulunmak için insanın utanma duygusu ve vicdandan yoksun olması gerekir. Bunun da cevabını CHP vermelidir. Ancak şu sorulabilir:

Türkiye'nin itibarı yerlerde süründüğü için mi Birleşmiş Milletler'in, UNESCO'nun, Avrupa Parlamentosu'nun kurucu üyesi oldu?

1923-1950 yılları arasında, AKP döneminde yapılan yolsuzluğun binde biri yolsuzluk olmadı. Dönemin siyasetçileri ve aileleri on yıl içinde köşe dönüp sınıf atlamadılar; çoğu kuru emekli maaşı yoksulu olarak siyaseti bıraktı, öldükleri zaman çoğunun cebinde sadece 5-10 lira vardı.

Soğuk savaşın 1945 yılında başladığını ve Demir Perde deyiminin bu tarihten sonra icat olduğunu bilmeyen biri gerçekle yanlışı böyle birbirine karıştırır.

1994 yılında bir söyleşiye verdiği cevapta (Metin Sever-Cem Dizdar, İkinci Cumhuriyet Tartışmaları, Başak Yayınları, s.430) "Türkiye'nin emperyal bir vizyon taşıyacak bir gücü vardır" diyen R.T.Erdoğan kendi ağzıyla yan gelip yattılar iddiasını yalanlamaktadır. 1994 yılında "Emperyalist bir güç olabilir" dediği devleti yan gelip yatanlar kurmuş olamaz. Ayrıca iktidara geldiklerinden bu yana sata sata bitiremedikleri fabrika, kuruluş ve kurumları kim kim yaptı, kim yarattı? Kendi ağzıyla kendini yalanlayan bir tuhaf insan!

***

R.T.Erdoğan, imam-hatip mezunu olduğu için kendini ulema sayıyor, daha doğrusu sanıyor ve Cumhuriyet'in ortadan kaldırdığı asalak ve gerici Ulema (İlmiye) Sınıfını yeniden ihya etmek ve canlandırmak istiyor. Amaç: Bu sınıf ve tarikatlar marifetiyle toplumu denetim altında tutup gütmek. Başta eğitim-öğretim kurum ve kuruluşları olmak üzere, her bakanlığa ve devlet kurum ve kuruluşlarına din adamı atanması bu kirli ve tehlikeli amacı ele veriyor.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof.Dr. Burhanettin Kaya, AKP hükümetinin son yıllarda "Din Psikolokluğu" diye yeni bir kavram icat ettiğini ve bunu klinik hizmetlerine sokmaya çalıştığını belirmiş. (Cumhuriyet, 28.09.13)

Çağa uyumsuzluğu ve sapkınlığı kanıtlanmış selefi kafanın pek yakında İslami fizik, kimya, tıp,uzak geometrisi ve çarpım tablosu icat etmesi beklenir.

Bütün valilerin, kaymakamların, yargıçların, savcıların ve avukatların, öğretmenlerin, üniversite öğretim üyelerinin, aklınıza gelen bütün sivil ve teknik meslek mezunlarının, polislerin ve hele subayların; meslek sahibi ve ev kadını kadınların tamamının imam-hatip okullarından mezun olduğunu düşünün: Hurafelerle sıvanmış bir sığ din bilgisi almış tarikat şeyhlerinin rehberliğinde cehalet bataklığında debelenen bir kitle.

R.T.Erdoğan bu kitleyi elbette kolayca yönetir ama bu kitlenin egemen olduğu bir toplum önce manyaklaşıp travmaya girer; sonra kudurur.

***

Atatürk 16 Mart 1923 günü Adana'da bu konuda şunları söyler:

"Tarihimizi okuyunuz.. görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden. Harab eden fenalıklar, hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir. Onlar (din adamları) hür türlü hareketi dinle karıştırırlar." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Türk İnkilap Tarihi Enstitüsü Yayınları, 1952. S.127)

Cumhuriyet Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nu bu nedenle çıkarmış, medreseleri bu nedenle kapatmış ve imam-hatip okulları ile ilahiyat fakültelerini "aydın ve çağdaş" din adamı yetiştirmek izin kurmuştu. Cumhuriyet'in bu konuda başarılı olduğunu söylemek ne yazık ki mümkün değil. Din adamı kitlesi sınıf haline gelecek ve yamandığı iktidardan pay istemeyecek! İşte bu mümkün değil. Cumhuriyet 1950'ye kadar böyle bir oluşuma izin vermedi. Din adamları işte bu nedenle camileri siyaset meydanına çevirdi ve 1923-1950 döneminde bile CHP aleyhinde çalıştı.

AKP, türbanı kamusal alanda, devlet dairelerinde ve okullarda serbest bırakarak, ulema sınıfına dindarlığı müemmen ve müseccel bir memureler ve muallimeler alt sınıfı eklemek istiyor.

Ulemanın ve ilmiye sınıfının 19 ve 20 yüzyıllarda istibdat borusu ötmüş olabilir. Ama 21.yüzyılda laikler şu ya da bu şekilde dinci yönetimin istibdadından kurtulabilir. Fakat başta dinci hatunlar olmak üzere din zaptiyelerinin tamamı çağa uyumsuzluktan dolayı kafayı oynatır! (Devam edecek).