29 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Pazar zembilinden çıkan sefil darbe (9)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Sezar'ın hakkı Sezar'a yazarın hakkı da yazara. Şimdiye kadar hep eleştirdiğim Taha Akyol, Hürriyet gazetesinde (27.09.2013) "Anadilde Eğitim" konusunda yol gösterici ve uygulanması mümkün bir yazı yayınladı.

Hukuki bir sakıncası olmadığı ve yararlı olacağını düşündüğüm için, söz konusu yazıyı aynen aktarıyorum:

***

"Anadilde eğitim"

Genel kavramlar konusunda hemen lehte veya aleyhte keskin tavır almayı doğru bulmam, çünkü genel oldukları için ayrıntıları belirsizdir, halbuki ayrıntılar bazen 'genel'den daha önemlidir.

Onun için tartışmaların konusu "anadilde eğitim" gibi genel bir kavram değil, içerik ve müfredat olmalıdır.

Yaşanmış tecrübelere baktığımızda şöyle iki prensip ortaya çıkıyor:

-Belli bir nüfusa sahip, yerleşik bir halkın dilini yasaklamakla sorun çözülmüyor, aksine bastırılmışlık duygusu tepki birikimi yaratıyor, ayrılıkçı duyguları besliyor.

-Anadilde eğitimden kasıt "ayrı okul" demekse bu, uzun vadede iç barışı sağlamıyor, aksine çatışmayı körükleyen sonuçlar doğuruyor.

Çözüm ararken bu iki uçtan sakınmak gerektiği açık.

Şimdi bu alanda yaşanmış deneyimlere bakalım.

Mesela Kuzey İrlanda

İrlandalı Katolikler de, 'İngiliz' diyebileceğimiz Protestanlar da yakın zamana kadar çok kan döktüler. Bugün kan akmıyor ama tam da barışmış değiller. Niye bu kadar köklü bir ayrışma hali var?

Anthony Birch'e göre, sebep, "ayrı okullar"dır! Geleneksel olarak okulları kilise cemaatleri kurmuştu. Çocuklar böylece ayrı okullarda "birbirlerine karşı sosyalleşmişler" ve iki tarafta da "ayırımcılık ve çatışma" duygusu kökleşmiştir. Birch 1989'da yayınladığı kitabında, bunun sakıncalarının görüldüğünü, "entegre eğitim"in geliştirilmeye çalışıldığını yazıyor. (Nationalism and National Integration, s. 111)

Osmanlı tecrübesi

Geleneksel toplumlarda devletlerin halkı eğitmek gibi bir işlevi yoktu. Bu işi bir ölçüde cemaatler yapardı. Osmanlı'da da Rum, Ermeni ve Bulgar kiliselerinin açtığı okullarda "kendi" dilleriyle, kendi din ve kültürlerini öğrenirlerdi. Modernleşmeyle birlikte bu "ayrı okullar" milliyetçiliklerin karargâhları oldu.

Tarihçi Anastasia Karakasidou, Osmanlı Makedonyası'nda Yunan ve Bulgar komita örgütlerinin militanlarını bu okullardan devşirdiğini, öğretmenlerin çoğunun da zaten görevli olduğunu anlatır. Balkan Harbi'nden hemen sonra bölgeye araştırma komisyonu gönderen Amerikan Carnegie Vakfı'nın 1914'te yayınladığı raporda da Balkanlar'daki etnik boğazlaşmayla ayrı okullaşma arasındaki ilişki çok net olarak ortaya konulmuştu.

Bu konuda benim "Rumeli'ye Elveda" adlı kitabımda ayrıntılı bilgi ve istatistiksel veriler mevcuttur.

Kürtçe dersler

Kürtçenin yasaklanmasının toplumsal barışa nasıl zarar verdiği ortada... Hele de günümüzde dil yasakları ve büyük bir nüfusun dilinin okul sisteminde yok sayılması çağımızın insan hakları anlayışıyla da bağdaşmaz. Mesele "inkârcı" olmadan ve "ayrı okul" tuzağına da düşmeden okul sistemi içinde Kürtçenin nasıl yer alacağıdır.

Seçimlik derslerde Kürtçe derslerin sayısını makul düzeye ulaştırmak ya da statüsü belirlenmiş özel okullar gibi ılımlı formüller de düşünülebilir. Ayrıntılar hayati derecede önemlidir.

Tabii ortak dil olarak Türkçe, bütün okullarda iyi öğretilecektir.

Elbette dil, sadece okul meselesi değildir, iktisadi hayatın gerekleri de dile yönelişi önemli ölçüde etkiler; ayrı bir yazı konusu...

Eğitim sisteminde dil meselesi hem demokrasinin hem birlikte yaşamanın gerekleri açısından dikkatle düşünülmelidir. Kürt milliyetçileri "ayrı okul" demek olan formüllerde ısrar ederse, bunun anlamı, Türk ve Kürt çocuklarının okul arkadaşlığını, dostluğunu, birbirlerine âşık olmalarını engellemektir. Bunu insani duygularla savunmak mümkün değildir."]

***

Taha Akyol'un yazısını okudunuz. Bu konuda onlarca yazı yazdım. Kürt liderlerin belirsiz dilini eleştirdim. PKK'ın yöneticilerinden Murat Karayılan, AKP'nin Demokratikleşme Paketi'ni değerlendirirken ilk kez açık seçik konuşuyor:

"Bundan sonra hükümet çözüm için yasal ve anayasal adımlar atmalı. Kürt sorunu ayaküstü oluşturulmuş paketlerle tek taraflı çözülemez. Bu şekilde olan paketler boştur. Kürt sorununda devlet yasaları değiştirmeli ve anayasal bir çözüm getirmeli. Anadilde eğitim hakkı olmazsa ve devlet iki dilli olmazsa nasıl çözüm olacak? Eğer Kürt dili üzerindeki yasaklar devam ederse nasıl çözüm olur ki? Öcalan başta olmak üzere, soykırıma karşı direnen, insanlık mücadelesini yürüten herkes özgür olmazsa çözüm nasıl gelişecek? Eğer Kürt halkı kendi kendini yönetmezse, şehirlerini kendisi yönetmezse nasıl çözüm olacak?" diyor.

***

Her şey açık artık: Karayılan sorularıyla en azından federasyon istediklerini dünyaya ilan ediyor. "Anadilde eğitim hakkı"nın siyaset dilinde karşılığı da bu zaten!

(Devam edecek).