22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Pek manidar gelişmeler ve tetiklediği eğilimler!

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Ekonomi cephesindeki gelişmeler açısından heyecanı bol ve gerginliği oldukça yüksek bir haftayı geride bıraktık. Geleceğe yönelik beklentilerin seri bir şekilde olumsuzlaştığına ve güvensizliğin daha etkili olmaya başladığına tanık olduk. Küresel koşullardaki bozulma, uluslararası kurumlardan gelen karamsar değerlemeler, Türkiye ekonomisine ilişkin verilerdeki kırılganlığın arttığı anlamına gelen aşırılıklar ve siyasi iradenin oy dağılımını etkilemeye yönelik maliye politikası tasarımları söz konusu eğilimler üzerinde belirleyici oldu. Sonuçta, beklentiler ve piyasa eğilimleri yönlendirilebilir olmaktan uzaklaşmaya devam etti; sistemi oluşturan kurumsal yapıdaki yıpranma eğilimi hızlandı.

Yaklaşık iki hafta önce birileri çıkıp, para otoritesinin ek sıkılaştırmaya giderek faizleri yüzde 0.75 oranında yükselteceğini ve buna rağmen Türk Lirasının yüzde 4 düzeyine yakın oranda değer kaybedeceğini söylese idi, herhalde pek itibar eden çıkmazdı! Fakat oldu! Türk Lirası ve bu para cinsinden yatırımlar seri bir şekilde yıprandı, bilançolardaki tahribat öngörüleri aştı. Yaşamak zorunda kaldığımız olumsuzlukların sorumlusu ise, siyasi iradeyi temsil edenlerden başkası olamaz.

Ocak ayının son günlerinden bu yana küresel koşullar olumsuzlaşıyor ve riskten kaçınma eğilimi giderek daha belirleyici oluyor. Tahvil faizlerindeki yükselişler ve doların yeniden değerlenme eğilimi bu sebeple dikkat ve endişe ile izleniyor. Türkiye ekonomisinin de net yabancı kaynak girişine aşırıya kaçan oranda bağımlı olduğu bilindiği için olumsuz baskıların yoğunlaşmasını sürpriz saymamak gerekiyor. Öncelikleri bu kırılganlığı hiç hesaba katmadan belirlemek, sarsıntılara davetiye çıkarmak anlamına geliyor.

Uluslararası Para Fonu’nun ekonomimizin aşırı ısındığı yönündeki değerlendirmesini ve önemli bir kredi derecelendirme kurumunun yabancı para cinsinden borçlanma notumuzu düşürmesini de yadırgamamak gerekiyor. Siyasi iradenin, küresel koşulların biraz olumsuzlaşmaya başlaması ile birlikte bu değerlemelerin ön plana çıkacağını biliyor ve eylemlerini buna göre şekillendiriyor olması gerekiyordu! Son açıklanan dış ticaret ve enflasyon verileri, IMF’nin ısınma değerlendirmesini teyit ediyor; hesapsızca aldığımız kur riski toplamının yönetilebilir olmaktan çıkmış durumda olduğunu ise, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı iyi biliyor. Baskın seçim kararının da, ağırlaşmış sorunlar ve aşırılık sınırını zorlayan kırılganlıklar sebebiyle alındığını herkes tahmin edebiliyor!

Para otoritesi ve piyasalar gelişmelerin kontrol dışına çıkmasını önlemek adına açık veya örtülü her yolu denerken, siyasi iradenin bunları sabote edecek şekilde maliye politikası tasarımları hazırlayıp yürürlüğe koyması olumsuzluklar bardağını taşırıyor! Ortalığın karışması kaçınılmaz hale geliyor! Gelişmeler kontrolden çıktıktan sonra, olumsuzlukların faturasını başkalarına çıkarmaya çalışmak kayıpları geri getiremiyor!

Net yabancı kaynak girişi gerekli ve yeterli düzeyin üzerinde iken doğru imiş gibi algılanan yanlışlar, bugünün koşulları değiştiği için sırıtıyor. Her şey olumlu iken çıkar ortaklığı yaparak birbirlerini kullananların yolları kaçınılmaz olarak ayrılmaya başladığında hesap vermek kolay olamıyor! Yanlışlara bağlı hesapsızlıkları ve başarısızlığı kabullenmenin maliyeti göze alınamadığı için daha büyük yanlışlara abone olunuyor! Baskın bir seçimle kurallarını tam bilmedikleri bir oyundan kendi kurguladıkları bir başkasına geçmeye çalışırken, kontrol kaybı ve yıpranma kaçınılmaz oluyor! Bu açmazdan çıkışı kendi yanlışlarında aramak yerine rejime fatura etmeye çalışmanın, geleceğimiz üzerindeki maliyeti gözlerden uzak tutulmaya çalışılıyor; fakat olmuyor!

Heyecan ve gerginlik artıyor, canı yananların öfkesi büyüyor. Herkese duymak istedikleri şeyleri söylemek veya vermek yeterli olamıyor; yan tesirlerin daha baskın çıkması engellenemiyor. Nereye koşulduğunun farkında olanların tercihi, uyuyanları da gaflet uykusundan kaldırıyor. Baskın seçim tercihi, olası eğilimleri hızlandırıyor.