22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Pentagon raporundan çıkanlar

Gaffar Yakınca

Gaffar Yakınca

Eski Yazar

A+ A-

Pentagon’a bağlı Rand Corporation’ın 276 sayfalık Türkiye raporu ABD’nin Türkiye’ye bakışına dair ciddi ipuçları veriyor. Ama, öncelikle raporun bizim iç siyasetimizdeki bir tartışmayı bitirdiğini tespit etmeliyiz. Muhalefetin bir kısmı tarafından hâlâ dile getirilen “Erdoğan hükümeti ile ABD arasında gerçek bir çatışma olmadığı” tezi tamamen yanlışlanmıştır. Artık Amerikalılar kendi ağızları ile ciddi sorunlar olduğunu söylediklerine göre, bu tuhaflığı bir kenara bırakmak gerekecektir.

TEMEL SORUN: MİLLİYETÇİLİK

Rapordaki ipuçlarının en önemlisi raporun isminde gizli. Türkiye’nin içine girdiği “yanlış yol”, raporun başlığında “Türkiye’nin milliyetçi rotası” şeklinde ifade ediliyor. Bu ideolojik bir göstergedir. Uzunca bir süredir Batılı düşünce merkezleri milliyetçiliği doğrudan faşizme bağlayan, manipüle edilmiş çalışmalara imza atıyorlar. Milliyetçiliğin itibarsızlaştırılması, Batının en önemli ideolojik hedefi olarak görünüyor.

Çünkü tüm dünyada küreselleşme karşısında yükselen milliyetçilik, emperyalist merkezin kabusunu temsil ediyor. Macron’un “milliyetçilik değil yurtseverlik” diyerek yaptığı kifayetsiz çıkışını anımsayın. Liberal sistem, bir yandan yükselen Doğu ile mücadele ederken diğer yandan kendi bağrından çıkan milliyetçi tepki ile uğraşmak zorunda kalıyor. Milletlerin uyanışı karşısında yaşanan ideolojik yetersizlik bu tip zoraki kavramsallaştırmalara itiyor.

Bizdeki “kiralık kafaların” milliyetçilik alerjisini de aynı perspektiften görmek lazım. Milliyetçiliğe, hele Türk milliyetçiliğine dair herhangi bir eleştiri ehliyeti bulunmayan “sözde aydınlarımızın” emperyalizmin ağızlarına verdiği sakızı çiğnedikleri anlaşılıyor.

ÖYLE DEĞİL, BÖYLE KUTUPLAŞIN

Rapordaki bir başka önemli detay da Türkiye’deki “kutuplaşma” ile ilgili. Rapor, bir ana tespit olarak “Türkiye derin bir şekilde kutuplaşmıştır” derken, birden çok noktada Türkiye’nin ana çatışması olarak ifade ettiği “Kemalist sekülerizm ile İslamcılık arasındaki” gerilimin ikinci plana itildiğini söylüyor. Rapora göre bunun temel sebebi, Erdoğan çevresinde “yerlici-milliyetçi” bir ittifakın inşa edilmiş olmasıdır. Demek ki Batı’nın rahatsız olduğu şey Türkiye’nin kutuplaşması değil, kutuplaşmanın kendi istediği biçimde olmamasıdır.

PERİNÇEK VE BAHÇELİ

Rapora göre Türkiye’nin bu noktaya gelmesinin temel sorumlusu, Ergenekon’dan “kurtulmuş” olan askerler, Perinçek grubu ve MHP’dir. Bu tespit, Türkiye’deki muhalefetin neden Ak Parti’den daha çok Bahçeli ve Perinçek’e yüklendiğini de izah etmektedir. Devlet Bahçeli ve Doğu Perinçek’e yönelik şeytanlaştırma kampanyasının işareti Pentagon ve CIA’dan gelmektedir.

‘İÇERİDEKİ’ ADAMLAR

Nitekim, rapordaki dört gelecek tahmininden ikisi, Erdoğan iktidarı sürmesine rağmen Türkiye’nin ABD yörüngesinde kalması üzerine kurulmuş. Aslında Amerikalıların, en çok istediği senaryo, CHP, HDP/PKK ve İyi Parti ortaklığının iktidarına dayanıyor. Rapor, bu durumda Türk-Amerikan ilişkilerinin “eskisi gibi” olacağını söylüyor. Ancak, ABD’nin bu olasılık olmadığında bile, Erdoğan’ı “yerlici - milliyetçi” etkiden kurtararak ilişkileri dengede tutma umudunun olduğu görülüyor. Rapor, bu umudun hangi olgudan beslendiğini yazmıyor ancak, Amerikalıların hâlâ “içerideki” bazı adamlarından medet umduklarını kestirmek pek de güç değil.

EFENDİ - KÖLE DİLİ

Alexandr Dugin, dünkü yazısında “ABD’nin bir dostu yoktur, yalnızca köleleri ve düşmanları vardır” diyordu. Gerçekten de rapora hakim olan dil, bir müttefik ile ilişkilerin onarılmasından ziyade, eski bir kölenin nasıl yeniden zincirlenebileceğini tartışıyor gibidir. Bu bakımdan, örneğin, Türkiye-İran-Irak ilişkilerin işlendiği bölümde Kürtlerin yaşadığı bölgeleri gösteren haritadaki bir detay ilginçtir. Haritada, konu ile doğrudan bir ilgisi olmamasına rağmen 1919 Paris Konferansında dayatılmak istenen Kürdistan sınırları kalın kırmızı çizgilerle gösterilmiştir. Bu anıştırma ABD’nin “kölelerine yönelik” psikolojisini göstermesi açısından önemlidir.