Perinçek, Fenerbahçe, CAS ve Arslan
Geçtiğimiz günlerde TMOK (Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi) bir açıklama yaptı. Buna göre Türker Arslan Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) hakemliğine 4 yıl için yeniden seçilmiş. 2007 yılından beri CAS’ta görev yapan Arslan böylece bu görevine 2018 yılının sonuna dek devam edecekmiş. Türker Arslan kardeşimize hayırlı olsun, hukukçuluğuna, kariyerine, çalışmalarına yakışır bir görevi sürdürüyor.
Ancak kafama takılan bir soru var. Galatasaray Lisesi mezunu, kongre üyesi ve yönetim kurulu üyelikleri yapmış olan Arslan’ın 3 Temmuz sürecindeki aşamalarda ne yaptığı ya da yapmadığını bilemiyorum. Fenerbahçe’nin ise CAS davalarında ve UEFA’da hep karşısına duvarlar çıktı. Evet, ben de biliyorum, Türkiye’nin içinde olduğu davalara Türk hakemi dahil edilmez. Ama görevli olanların birlikte çalıştıkları arkadaşlarına durumu sormayacaklarını düşünmek biraz fazla saflık olur.
Bu satırları yazarken inanılmaz heyecanlıyım. Ulusal Kanal’ın naklen yayınında Doğu Perinçek ve kalbi Türkiye için atanların Strazburg’da Ermeni soykırımı iddiaları konusunda neler yaptığını seyrediyorum. Bir Türk olarak gururlanıyorum, hakkımızın arandığını, korunmaya çalışıldığını görüyorum. Ve de bu ülkenin her insanından, futbolda bile olsa Perinçek ve diğerleri gibi davranmasını istiyorum. Bu yalnız vicdan değil bir görevdir.
İÇ DENETİM VE KURUMSALLAŞMA PANELİ
Eskiler “Dünya öküzün boynuzunda duruyor” derlerdi. Çocukken çok şaşardım, bu öküz hiç bir yere gitmez mi, altımızdan çekilirse dünya nereye yuvarlanır diye. Sonraları bu sözün bağnaz beyinlere verdiği anlamın dışında, ironik olarak nerelere gittiğini anladım. Türkiye’nin ve insanlığın “onlar sayesinde ayakta duruyoruz” dediği gerçek durumlarla karşılaştım ve işler iyice karıştı, başkalaştı. Evet, Türkiye bizlerin “Ne yapıyorlar yaaa...” dediğimiz ama karınca örneği bir şeyler yapan insanların sayesinde ayakta duruyor.
Konu nereden mi çıktı. Önceki gün konuşmacı olarak davet edildiğim Türkiye İç Denetim Enstitüsü’nün “Sporda Kurumsallaşmanın tam saha güvencesi: İç Denetim Paneli”ndeydim. Ve de iç denetim ile kurumsallaşmayı ülkemin güzel insanlarının mantığına kabul ettirmenin ne kadar zor olduğun bilen ama bunun için bıkmadan usanmadan çalışan insanları tanıdım. Ben kendi payıma spor yazarlığında kurumsallaştırmayı anlatırken eski günlere döndüm. Bunu da açılış konuşması yapan Kulüpler Birliği Başkanı Göksel Gümüşdağ’a ayaküstü özel sohbetimizde anlattım. Kendi meslektaşlarımın basın tribününe akreditasyonla girmesi zorunluğunu getirdiğimizde nasıl ayaklandıklarını anlatırken gülüyordum. Ama o günlerde sevgili Nail Güreli üstadımızın Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı ve benim de yönetim kurulu üyeliği ile aynı zamanda yürüttüğüm TSYD Başkanlığı olmasa durum hiç de gülünecek gibi değildi. Basın kartı sahibi arkadaşlarımız protesto için vilayete yürüyüş yapmışlardı. Şimdi medyayı engellemeye çalışan işgüzarların dışında kendi görev yerlerinde ne rahat çalıştıklarının farkındalar mı acaba?
Ya da birlikte panelist olduğumuz başarılı hakemimiz sevgili Bülent Yıldırım’ın Ekonomi Bakanlığı İç Denetim Birim Başkanı olduğundan kaçımızın haberi var. Ona ağız dolusu protestolar yağdırırken, insani değerini düşünüyor muyuz? Panel’in başkanlığını yapan ve olgun yönetimi ile değerini gösteren Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Cüneyt Sezgin ile paneli oluşturan TİDE Başkanı Gürdoğan Yurtsever’i özel olarak kutlarım.