22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Pirüs Zaferi’ ve bardağın diğer yarısı!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Seçim sonuçları, geçen yıl yapılan referandumda da açıkça görülen oyların ve toplumun hem siyasal, hem de sosyo-kültürel olarak kabaca 2’ye ayrıştığının bir başka göstergesi niteliğinde adeta. Elbette ya hep ya hiç olarak bakılamaz bu sonuçlara. Bardağın dolu olan diğer yarısını da gözardı etmemek gerekir.

AKP yıllardan beri ilk defa yüzde 42 oy oranı ile TBMM’de tek başına çoğunluk olamadı.

T. Erdoğan ise MHP oyları sayesinde ilk turda 52’yi aşabildi.

Ülke ekonomik resesyonun eşiğine gelmiş vaziyetteyken T. Erdoğan’ın kazanmış olduğu bu seçim, sonuçları itibarıyla, tam anlamıyla bir “Pirüs Zaferi” olarak nitelendirilmelidir.

Yaklaşık 8 ay sonra yerel seçimlere doların 6 TL’ye, benzinin 10 TL’ye, patates-soğanın 8 TL’ye yükseldiği, enflasyonun ve faizlerin çift hanede seyrettiği, ağır işsizlik ve stagflasyonun (enflasyon ve durgunluk bir arada) hüküm sürdüğü koşullarda gitme riski çok büyük olasılık.

Toplumsal bir fedakârlık süreci, yani kemer sıkma, zamlar ve vergi yağmuruyla ekonomideki aşırı ısınmayı soğutmaya çalışmanın ve bunun vatandaşa vereceği sıkıntıların yerel seçime mutlaka olumsuz yansımaları olacaktır.

Yok, bugünkü kafayla -inadım inat- diyerek, ekonomide akıl ve bilime aykırı ideolojik ve keyfi kararlar ve adımların atılması sürdürülürse, hiper enflasyona sebep olma ve sonunda IMF’lik olma riskimiz var.

Sıklıkla söylediğim ve yazdığım gibi “Tarzan zor durumda”.

Diğer yandan, Sn. Muharrem İnce yıllardan beri ilk kez CHP’nin yüzde 25 dolayında takılan oy oranının çok üzerine çıkarak yüzde 30’u aştı.

Milli duruş ve ulusal çıkarlardan yana olan kişi -oluşum ve partileri yok sayan, düşük profilli- adaylarla seçime giren, Soros zihniyetli anlayış ise bir kez daha sandıkta hayal kırıklığına uğradı.

Türkiye’nin, yobaz olmayan ama milli ve manevi değerlere bağlı olan, Atatürk ve Cumhuriyet değerlerine gönülden bağlı, sağ-sol demeden, köken-mezhep ayırmadan, demokratik bir Kuvayi Milliye anlayışıyla toplumun en geniş kesimlerini kucaklayabilecek liderler ve parti listelerine ihtiyacı olduğu yine yeniden görüldü.

Sadece “demokrasi” söylemlerinin yeterli olmadığı, milli duruş ve ulusal çıkarlardan yana kararlı tavır ve adayları gösteremeyen partilerin ve liderlerinin yetersiz kaldığını gördük hep birlikte. FETÖ ve PKK/PYD’yle olan ilgi ve iltisakları nedeniyle ABD’yi yarım ağızla bile eleştiremeyen muhalefet partilerinin yanıldığı anlaşıldı.

Atatürk’ün kapsayıcı ve kucaklayıcı milliyetçilik anlayışını yok sayıp, terk ederek, ihvancı-ülkücü zihniyetin hamasetten ibaret olan ve toplumu kamplaştıran ve ayrıştıran sözde milliyetçilik şovlarına meydanı terk etmenin faturası bir kez daha görüldü.

***

HER ŞEYE RAĞMEN YÜZDE 48 VAR!

Yolsuzluklardan hesap sorulacağı konusunda, inandırıcı ve kararlı bir söylemin ortaya konulmaması büyük bir eksiklikti maalesef muhalefet partileri açısından.

“Hırsızları, yolsuzları, haramzadeleri, ürkütmeyelim” düşüncesinin son derece hatalı olduğu kanıtlandı.

İktidarla, ekonomik vaat yarışına girerek, bol keseden parasal ve mali vaatler vererek, bir manada “ekonomizm” yapmak da doğru bir iş değildi bana göre.

Yurttaşlara ülkenin bir rejim değişikliğine gittiği, derhal ve gecikmeksizin parlamenter demokratik rejimine geri dönülmesi gerektiği hususunun anlatılması ikinci plana itildi. Böylece Başkanlık rejiminin zımni olarak kabul gördüğü yolunda bir izlenime yol açıldı.

Türkiye ve halkımız çok uzak olmayan günlerde, belki de birkaç ay sonra, acı ve ağır ekonomi-politik gerçeklerle yüzleşecek maalesef.

Adil ve eşit olmayan koşullarda, devletin gücü ve imkanları alabildiğince istismar edilerek, çok kanallı ve tek sesli medya ve partizan bürokrasiye rağmen, muhalefetin aldığı sonucu da küçümsememek gerekir.

O nedenle, her şeye rağmen umudumuzu yitirmemek, toplumun yarısının her şeye rağmen muhalefette kaldığını ve demokratik direnişini sürdürdüğü görerek, hızla toparlanmak gerekiyor.

Çünkü bu ülke hepimizin, bu gelecek çocuklarımızın, bu vatan da ebed-müddet bizimdir...

Ne demişler, yiğit düştüğü yerden kalkar. Öyleyse, milli duruş ve ulusal çıkarlardan yana olanların sağ-sol demeden, köken-mezhep ayırmadan bir ve beraber olmaya bugün dünden daha çok ihtiyacı var.