08 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

PKK’nın yeni propaganda stratejisi

Aykut Diş

Aykut Diş

Site Yazarı

A+ A-

Terör örgütü PKK’nın Taksim’deki saldırısının üzerinden 5 gün geçti.

İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Müdürlüğü hızlı bir şekilde eyleme karışanları ve şüphelileri ele geçirdi. Bombayı bıraktığı kamera görüntüleriyle belirlenen şahıs suçunu itiraf etti.

PKK’nın özel istihbarat birimine çalıştığı, temasta ve bağlantıda olduğu kişilerin de PKK’lı olduğu ortaya çıktı. İstiklâl Caddesi’ni kana bulayan teröristin örgüte nasıl katıldığına kadar ifadesi de yayınlandı.

Ancak CHP, İyi Parti ve altılı masa yörüngesindeki ‘medya’ terör eylemini PKK’nın gerçekleştirdiğine inanmadı.

PKK’YA İNANIYOR AMA DEVLETE İNANMIYOR

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay “Bu cani terörist, hangi terör örgütüne mensup? Bu, kafalarda muamma. 7 Haziran-1 Kasım 2015 senaryosu yeniden sahnede mi?” diye sordu. İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erozan da “Bu kadının terörist olarak tanımlanması için elde ne delil var” ifadelerini kullandı.

CHP neredeyse tam kadro benzer bir yaklaşım içinde.

Altılı masa ‘medyası’ ise ‘fecaat’ olarak niteleyebileceğimiz bir militanlıkla, 1 Kasım 2015 seçimlerine atıf yaparak, yaklaşan seçimleri öne sürerek, terör eylemini hükümetin yaptırmış olabileceğini ima ediyor.

Dayanakları ise PKK’nın ‘Biz yapmadık’ çıkışı.

Medyanın olayın gövdesi açıklığa kavuşmuşken böyle bir yayın politikası izlemesine geleceğiz ama siyasilerin bunu yapması akıl kârı değil.

TÜRKİYE’YE VERİLEN ZARAR

CHP bir süredir gemileri yakmış vaziyette. İktidar olmak için her yolu mübâh görüyor.

PKK’nın siyasi ayağı HDP’ye her konuda siper olmaktan örgütün gri propagandasını yapmaya, FETÖ ilişkileri nedeniyle kamudan ihraç edilen KHK’lılara sözcülükten küresel merkezlerden destek dilenmeye kadar; yeni neslin deyimiyle ‘tüm tuşlara basıyor.’

Neredeyse haftada bir Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu başta olmak üzere hükümet aleyhinde, olmayacak şeyleri kanıtsız ve belgesiz bir şekilde gündeme getiriyor.

Milletvekilleri ve parti temsilcilerinin agresifliğiyle birleştiğinde ortaya siyasi hesabın üzerinde bir manzara çıkıyor.

CHP aslında mesnetsiz iddiaları ve psikopat tarzıyla, daha doğrusu bilinçli bir tercih olan yıkıcı muhalefet stratejisiyle vatandaşın devlete olan güvenini sarsıyor. Erdoğan ve AK Parti’den çok Türkiye’ye zarar veriyor.

Devleti yönetebilme ihtimali göz önünde bulundurulursa kendi ayağına da sıkıyor.

Çünkü yurttaşın devlet aygıtıyla kurduğu bağ zedelenirse yarın kendisi de iktidarını sürdüremez. Hele de güçlü devlet, coğrafyamızda ekmek ve su gibi temel bir ihtiyaçken.

PKK PROPAGANDA DA DONATILDI

Taksim’e dönecek olursak…

PKK, Suriye'nin kuzeyindeki 'kazanımlarının' ardından yeni bir propaganda stratejisine geçti. ABD desteği ve aklıyla psikolojik savaşta da eğitildi ve donatıldı. Taksim saldırısını inkâr da bunun bir sonucu.

Avrupa başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında yasal ve gayrimeşru pek çok unsuru olmasına rağmen SDG, YPJ vs. gibi yeni unsurlar türetildi. O unsurlar, tüm dünyada yaratılan suni bir korkunun karşısına, 'DEAŞ'la mücadele' kisvesiyle 'kahraman' olarak çıkarıldı.

Sayısız belgesel, kitap, akademik çalışma, haber ve röportajla terör örgütü dünya kamuoyunda masumlaştırıldı. Suriye'deki işgali ve esas amacı; Türkiye, İran ve Irak'ı da bölme planı 'Bağımsız Kürdistan' meşrulaştırıldı.

ABD senatosundan her yıl resmi kararla bütçe bile yollandı…

HDP DE YENİ PROPAGANDANIN ÜRÜNÜ

Türkiye'de de boş durulmadı. Eski kaba saba siyasi ayak, farklı kesimlere de oynayan bir yapıya, HDP'ye yontuldu.

Oylar muhalefetin ve batıcı medyanın desteğiyle %6-7 bandından 10-11'e çıkarıldı. HDP, her eylemiyle 'Ben PKK'yım' demesine rağmen kilit bir noktaya taşındı.

Türkiye'deki atılımda AK Parti'nin 'açılım', 'çözüm süreci' diye adlandırılan yanlış politikalarının da büyük etkisi oldu. İktidarın terör örgütüyle müzakere yapması arada kalan kesimlerde olumsuz rol oynadı.

Tüm bunların sonucunda terör örgütü, siyasi ayağı ve unsurları batı kamuoyu ve batıcı muhalefet cephesi nezdinde bugünkü kulak kabartılan 'Kürtlerin temsilcisi' pozisyonuna eriştirildi.

Ancak böylesine önemli bir konum yakalanmasına rağmen PKK’nın Türkiye'de kolu kanadı kırıldı.

TÜRK ORDUSU VE POLİSİ EZDİ

Türk ordusu ve güvenlik güçlerinin 24 Temmuz 2014'te başlayıp hala devam eden operasyonlarıyla terör örgütü ezildi. PKK, Türkiye'deki alan hakimiyetini ve savaşma kabiliyetini kaybetti. Suriye'nin kuzeyindeki ABD kanatları altındaki bölgeye çekildi.

İktidarın politika değişikliğinde ve toplumun hassasiyetlerinin korunmasında, bir diğer Amerikancı terör örgütü FETÖ'nün Ergenekon kumpasını bozan, bugünkü Vatan Partisi ve Lideri Doğu Perinçek'in başını çektiği devrimci-milliyetçi aydınların ve askerlerin büyük payı vardı.

Türk ordusu ve polisi şehirlerde ve sınır boylarında PKK'ya ağır zayiatlar verdirdi. Hendekli özerklik kalkışmasını bastırdı. Suriye'de Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla bazı yerleri süpürdü. Irak dahil, inlerine girildi, tepelerine binildi.

İşte bu nedenlerle silahla savaşamayan PKK, propaganda savaşında 'akıllı' davranmaya başladı.

Taksim gibi Kürt esnaf ile yerli ve yabancı turistin yoğun olduğu sivil alandaki saldırıyı kabul etmek tüm imajı bozardı.

İnkârın bir diğer nedeni de Taksim teröristinin PKK'nın istihbarat elemanı olması. Devletler de dahil hiçbir kuvvet istihbarat kadrosunu açık etmez. Özel yetişmiş bir elemanın teşhir olması her zaman zayıflık göstergesidir.

BU GAZETECİLİK DEĞİL

Halk TV’nin başını çektiği, batı fonlarıyla habercilik yapanların da dahil olduğu altılı masa ‘medyası’ bilerek örgütün yeni propaganda stratejisinin üzerinden atladı.

Bir kısmı CHP’nin ‘her yol mübah’ taktiğinin gereği olarak bunu yaptı. Bir kısmı da ABD’nin ve PKK’nın hedefleri doğrultusunda.

‘Tık uğruna’ araya kaynayanlar da oldu.

Fakat hangi amaçla olursa olsun, teşhis edilmesine rağmen terör örgütünün inkârını yayınlamak gazetecilik değildir. PKK'nın gri propagandasına alet olmaktır.

İşte bu malum ‘medya’ çevrelerinde alet olmaktan öte bir durum söz konusu. Çünkü 'Hükümet yapmıştır' imasının ve PKK’yı bu denli savunmanın başka bir izahı olamaz.

Düpedüz Amerikancılık!