PKK'yı kim kurdurttu?
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Türkiye Liseliler Birliği (TLB)’nin düzenlediği “Liseliler Soruyor” etkinliğinde, çok sayıda ilden bini aşkın lise öğrencisi ile Zoom üzerinden bir araya geldi.
Liseli gençler, Türkiye’nin bağımsızlığı, PKK ve FETÖ ile mücadele, Türkiye-ABD ilişkileri, uluslararası ittifaklar, eğitim, genç işsizlik, sanayi, tarım, kadın cinayetleri, edebiyat gibi konularda Doğu Perinçek’e çok düzeyli sorular sordular. Muğla ilimizden bir liseli genç, Genel Başkan’a PKK’yı Sovyetler Birliğinin kurduğunu söyledi ve bu konudaki görüşlerini öğrenmek istedi. Birçok soru olması ve günümüz sorunlarına ağırlık vermesi nedeniyle Genel Başkan bu soruyu cevap verme zamanı bulamadı. Bu soruyu duyunca, konuya açıklık getirmek ve bu arada bizim Muğlalı liseli gencimizi bilgilendirmek amacıyla bu yazıyı kaleme aldım.
PKK’YI KİM KURDUTTU?
PKK’yı bir grup arkadaşı ile Abdullah Öcalan kurdu. İlk önceleri, onlara UKO(Ulusal Kurtuluş Ordusu)’cular deniyordu. Daha sonra biraz da alaycı bir tavırla APO’cular adını aldılar.
26-27 Kasım 1978 günleri Diyarbakır’ın Lice ilçesi Ziyaret- eski adıyla Fis- köyünde yapılan kuruluş kongrelerinde PKK (Partiya Karkerén Kürdistan) adını aldılar. Kamuoyuna bir yıl kadar sonra açıkladılar. Kuruluşlarını o günkü Adalet Partisi Şanlıurfa Milletvekili M. Celal Bucak’a yapılan saldırı sonrasında olay yerine bıraktıkları bildiri ile ilan ettiler.
PKK’nın kuruluşu ve kimin kurdurttuğu konusunda birçok çalışma yapılmıştır. Şu konuda hemen herkes PKK’nın kuruluşunda istihbarat örgütlerinin rolünü kabul etmektedir. Ama bu istihbarat örgütünün hangi ülkeye ait olduğu konusunda farklı görüş ve tespitler vardır.
Akademisyen ve PKK üzerine kitap yazmış Nihat Ali Özcan şöyle diyor:
“Mevcut veriler PKK’nın bir istihbarat örgütü tarafından oluşturulduğunu doğrular niteliktedir. Bu istihbarat örgütünün ise Sovyetler Birliği adına hareket eden Doğu Bloku ülkelerinden Suriye ve Bulgaristan Gizli Servisi olması ihtimal dâhilinde görülmektedir.” ( Nihat Ali Özcan, PKK, ASAM Yayınları, s.48)
“Öcalan tarafından kuruluş dönemine ilişkin tüm anlatımlarında Milli İstihbarat Teşkilatı’nın örgütünün kuruluşunda dolaylı olsa da yer aldığı ifade edilmektedir. (…) Anılan dönem içerisinde örgüt o kadar rahat çalışma yapıp faaliyet gösterdi ki, bunu kamuoyuna ‘MİT desteğiyle faaliyetlerimizi sürdürdük, onları kullandık’ şeklinde propaganda etti.” (Nihat Ali Özcan, PKK, Asam Yayınları, S. 47)
Nihat Ali Özcan’ın dediği gibi, Abdullah Öcalan bizzat kendisi, sadece MİT değil, Özel Harp Dairesi’nin de destek ve denetiminde kurulduklarını ve faaliyet gösterdiklerini anlatmaktadır. Doğu Perinçek, Mehmet Ali Birand, İsmet g. İmset, Mahir Sayın, Hasan Yıldız, Taner Akçam, Öcalan’ın en yakın arkadaşı Cemil Bayık hepsi aynı şeyi söylüyorlar. PKK’nın kuruluşunda MİT’in ve Özel Harp dairesinin rolü büyüktür.
Abdullah Öcalan, MİT ilişkisi sadece PKK’nın kuruluş dönemine ilişkin değildir. Abdullah Öcalan Ankara’ya Tapu Kadastro Okulunda okumaya geldiği 1966 yılından itibaren MİT ile ilişkiye girmiş ve hayatı boyunca bu ilişkiyi bir şekilde sürdürmüştür. Kendisinin hemen hemen bütün röportajlarında dile getirdiği “Refik Korkud’un konferanslarına katıldığını söyler. Ancak bu Refik Korkud’un kim olduğu fazla bilinmiyordu. Gazeteci Neşe Düzel, yine gazeteci Avni Özgürel’le yaptığı röportajda Özgürel, MİT’e ait Türkiye Fikir Ajansını Refik Korkud’un yönettiğini ve Abdullah Öcalan’ın 1966-67 yıllarında o ajansta çalıştığını söylüyordu. Öcalan, 1993 yılında Bekaa’da yaptığı basın toplantısına Panorama Dergisi adına katılan Avni Özgürel, Abdullah Öcalan’la yaptığı röportajda “Ankara’da İzmir Caddesinde Fikir Ajansı diye bir yer vardı. Yanlış hatırlıyor olabilirim, ama birden bir şey çağrıştırdı. Bende seni orada gördüm gibi bir his uyandı dedim. Bana yoo, doğru hatırlıyorsun. Ama ben bunları bir müddet sonra açıklayacağım dedi.”
BÖCEK YİYEN BÖCEKLER
PKK’yı sadece çeşitli anlatımlar ve belgeler dışında yaptığı eylemlerle de niçin kurulduğunu ve kimlere hizmet ettiğini görebiliriz. PKK’yı MİT ve Özel Harp Dairesi içindeki CIA’cılar kurdu ve yönlendirdi. Türk devleti de bu faaliyetlere göz yumdu.
Kontrgerilla teorisinin özü, halk hareketini ve devrimcileri bastırabilmek için devrimci kılıklı terör örgütlerine ihtiyaç duyulmasıdır. Buna teoride “Böcek yiyen böcekler” denir. PKK’nın aslında halk hareketini bastırmak, solu itibarsızlaştırmak, düzenin haksızlıklarına tepki gösteren gençlerimizin enerjisini boşa harcamak, hatta düzenin pekiştirilmesine hizmet edecek hale getirmek için kurgulanmış bir organizasyon olduğunu kabul etmek gerekir.
PKK’nın kuruluşundan bugüne yaptığı eylemlere, oynadığı rollere baktığımızda bunu net olarak görebiliyoruz. PKK’nın oluşmaya başladığı yıllardan Öcalan’ın Suriye’ye geçinceye kadarki eylemlerine baktığımızda, esas olarak Doğu ve Güneydoğu’da mücadele yürüten bütün sol örgütleri ve Kürt örgütlerini hedef aldığını görüyoruz. PKK söz konusu örgütlerin özellikle lider ve önder kadrolarını hedef almış ve birçoğunu da ya öldürmüş ya da yaralamıştır.
Sovyetler Birliği, 1970’lerden yıkılıncaya kadar Kürt meselesine hep müdahil olmaya çalıştı. Kürt örgütlerini destekledi. Batı’da ise sahte sol örgütler üzerinden etkili olmaya çalıştı. PKK ise bölgede bütün Kürt milliyetçisi örgütlere ve bütün sol gruplara saldırdı ve terör uyguladı. Devlet 12 Eylül darbesine kadar bölgede PKK eylemlerine göz yumarak, yasal olarak yapamayacağı bütün kirli operasyonları PKK’ya yaptırmıştır.
Öcalan’ın Suriye’ye gidişi ile durum değişmiş, bu defa Suriye’nin istihbarat örgütü El-Muhaberat’ın kontrolüne girmiştir.
Bu konuların ayrıntılı bilgi ve belgeleri, Doğu Perinçek’in “ Türkiye Solu ve PKK kitabı ile Bayram Yurtçiçek’in yazdığı “Bilinmeyen Yönleriyle PKK’nın Kuruluş Yıllar kitaplarından okuyabilirsiniz.