Plan işlemedi kayıkçı kavgası başladı
Art arda bir sarsıntı daha yaşadık. Siyasi depremler doğal afetler konusunda ki siyasetleri de etkilediği için kuşkusuz önemli.
Üstelik Altılı Masa bir odak. Bir tasarım.
Altı benzer bir arada.
Buna karşın neredeyse bir yıldır hemen bütün tartışma programları sabah akşam “aday kim” sorusuyla söze başlıyordu. Duyumlar, kulisler havada uçuşuyordu.
Öyle ki tartışma programlarımızın diğer “önemli” konusu “biber -patlıcan fiyatlarını” bile geçmişti.
Depremde biraz ara vermiştik.
Birden yine gündemimize oturdu.
Bu kez seçime iki ay kala.
Şu sonuç çıktı.
Bunlar Türkiye’yi yönetemez!
Bir yıldır bir konuda uzlaşamadılar.
Değerli dostumuz Ayhanım Sun sanatçı duyarlığıyla yazmış “Altılı masa, hangi ülkeyi yöneteceği konusunda anlaşmaya varmış mıydı? Yarın bir gün, ‘Burası mıydı, şurası mıydı?’ diye birbirlerine girmesinler?”
Gülünecek iş değil ama… gerçekten o durumdalar… insan kendini tutamıyor.
Bu iş böyledir. Efendi şaşırtır.
Hem benzerler hem de efendiler arasında menfaat benzemezliği de var.
Karınlarından başkaları konuşuyor.
O “başkaları”, hep söyler yazarız: Türkiye’yi tanımazlar!
Türk milletinin duyarlıklarını bilmezler.
Öyle olunca Altılı Masa’nın ayakları Türkiye toprağından kesik.
Her eve bir şehit giren ve emperyalizme karşı her zaman dünyada ilk sırada yer alan Türkiye’de yaşayan bir siyasetçi bu milletin gözünün içine bakarak PKK’yı ve FETÖ’yü nasıl savunur?
Yok öyle bir matematik!
TUTKAL TUTAR MI
Birkaç gün öncesinde şöyle yazmıştım:
“Adayı ben biliyorum boşuna tartışıyorlar. ABD’nin kıstaslarına göre kim kazanabilecekse o.”
Ama yetmez. Dünyada dengeler çok değişti. Türkiye’de de öyle. ABD eski ABD değil, Türkiye de eski Türkiye. 15-16 Temmuz’da haddini bildirmişiz. ABD’nin araçlarını, karasını havasını elinden almışız.
Hemen arkasından eklemiştim:
“Bir bilgi daha. ABD oturduğu yerden, Pentagon’dan ölçüm yaptığı için; aklı da Türk milletine ermediği için, şimdiye kadar kıstasları hiçbir zaman tutmadı, bundan sonra da tutmaz.”
Çok kızan oldu. Dalga geçen, söven sayan oldu.
Gün geçmedi.
Gerçekten yine tutmadı.
Plan işlemedi.
Kayıkçı kavgası başladı.
“Has fedailer” hemen başladılar, “paydaşları” bir arada tutma mücadelesi veriyor.
Anketleri istediğin kadar yönlendir, gökten elma yağdırmıyor.
Ama şu da bir gerçek.
ABD bu işin peşini bırakacak mı? O da “güç” mücadelesi veriyor. Nefesi daralıyor.
Kendini oy sandığıyla bağımlı görür mü?
Biden tasarımının öyle bir derdi yoktu.
Öyle ya da böyle iktidara getiririm muhalefeti diyordu.
Gerçeği görüp Türkiye’nin aleyhine olacak “tasarımları” gerçekleştirilmesine fırsat vermemek gerekir.
Bu ne demektir?
Sorunlar beni çöz diye dayatıyor. Olağanüstü bir durum vardır. Olağanüstü çözümler kendini dayatmaktadır. Görev budur.
Türkiye geleceğini nerede görüyor?
Ekonomide, toplumsal yaşamda ve kültürde…
Bu olay Türkiye’mizi bu karara da zorlamaktadır.
Milletimizin o müthiş sağduyusuna güvenimiz tamdır.
Karartmaya hiçbir güç yetmez.
Bu sorumluluğu yüreklerinde, bilinçlerinde ve omuzlarında hissedenler için işbaşı zamanı.