Powhattan’ın söylemi
Powhattan (1547-1618) şimdiki Virginia Eyaleti ve çevresinde çok büyük bir araziye yayılmış 32 kabileden meydana gelen bir birliğin reisidir. 1591-92’de Osmanlılar Bosna-Hersek’in başkenti Bihaç’ı almış ve Hapsburg Hanedanı ve müttefikleriyle yapılan savaş 1606’da son bulmuştur. Bu savaşa Macaristan saflarında katılanlar arasında İngiliz asker, kaşif, sömürgeci, siyasetçi ve yazar Yüzbaşı Smith’de vardır. İki yıl Türklerin elinde esir olarak kaldıktan sonra Rusya’ya kaçar. 1604’te İngiltere'ye geçer ve “Londra Şirketine” girererek kârlı bir iş olan Kuzey Amerika topraklarını sömürge haline getirmek için Kral James’ten aldığı fermanla yeni dünyaya doğru yola çıkar. Gemidekilerle Jamestown’ı kurar. Oranın yerlileri tarafından yakalanarak ölüme mahkum edilir. Ancak Powhattan’ın en sevdiği kızı 11 yaşındaki Pocahontas (1596-1617) kendisini yüzbaşıya siper eder. Böylece Yüzbaşı Smith, Jamestown’a geri dönerek yerlilerle ilişkilerin düzeltilmesi için çalışır. Bunda karısı Pocahontas’ın etkisi büyüktür. Ancak 1609’da damadının açgözlülüğü ve tehditleri nedeniyle Powhattan ona aşağıdaki karşılığı verir:
“Artık yaşlandım ve öleceğim. Yönetim erkek ve kız kardeşlerim ile onların çocuklarına kalacak. Umarım onlara göstereceğin sevgi onların sana göstereceğinden az olmaz. Bizden sevgiyle alabileceğin herşeyi neden zorla alıyorsun? Neden sana yiyecek veren bizleri yok etmek istiyorsun? Savaşla ne elde ediyorsun? Biz erzaklarımızı saklar ormanda kendimizi kurtarırız ama sen neden hataların yüzünden kendi arkadaşlarını açlığa mahkum ediyorsun? Neden kıskançlık yapıyorsun? Gördüğün gibi biz silahsızız ve iyi niyetle isteklerini yerine getiriyoruz; dostça bize yaklaşsan, bir düşmanı ele geçiriyormuşçasına kılıç ve topla gelmesen olmaz mı? Ben lezzetli et yemenin tadını, iyi bir yerde yatmayı, eşlerim ve çocuklarımla huzurlu bir uyku uymanın değerini, İngilizlerle birlikte gülüp mutlu olmayı ve bir arkadaşınız olarak bakır, balta ve arzu edilen her şeyi elde edebilmenin değerini bilmeyecek basitlikte bir adam olmadığım halde neden herşeyden vazgeçip, ormanda üşüyerek uyumayı, palamut, kök ve benzeri çerçöpü yiyip, dinlenemeyecek, yemek yiyemiyecek ya da uyuyamayacak derecede endişe içindesin? Bu şartlar altında bir dal kırılsa bütün adamlarım “İşte Yüzbaşı Smith geliyor!” haykırıyor. Bu sefil tutum içinde benim sefil hayatıma son verirken (ey) Yüzbaşı Smith düşüncesizliğin ve söz dinlemezliğin yüzünden bu durumun çok yakında senin de kaderin olacağını düşünmüyor musun? Her şeyi tersinden anlamaktan vazgeç, silahını bırak ve kılıcını kınına koy, kıskançlık ve hırçınlıklarından kurtul artık!” (Samuel G. Drake. Biography and History of the Indians of North America, from Its First Discovery. Boston: Benjamin B. Mussey & Co., 1851 (11th ed.) 353. Ve Bob Blaisdell (ed.) Great Speeches by Native Americans, Dover Publications, Inc. Mineola, New York, 2018).
İşte Pocahontas başını, babası tam da Yüzbaşı Smith’in başını parçalayacakken onun üzerine koyar. İngilizce bir kaynağa göre Yüzbaşı Smith, Amerika tarihine damgasını vurmuştur ve ‘Yeni Dünya’nın’ keşfinde, İngiliz sömürgecilerin yerleşmesinde katkısı büyüktür. (http://totallyhistory.com/captain-john-smith/) Yukarıdaki yazıya bakılırsa tam tersi olmuştur. Bu görevi ancak 2 yıl sürer. Sonra kızılderili eşi “Rebecca” (Pocahontas) ile birlikte İngiltere'ye döner. Pocahontas hayatını Kent’te kaybeder. Smith maceralarını kaleme alırken öylesine abartır ki gerçek yaptıkları bu göz boyamacılık arkasında kaybolup gider. Konu Walt Disney'in de dikkatinden kaçmaz. Hemen 55 milyon dolarlık büyük bütçeli ve bol kazançlı bir çizgi film haline gelir. (1995) Oscar, Altın Küre, Grammy gibi pek çok ödül kazanır. Özetle bundan aşağı yukarı 30.000 yıl önce Türkiye’den ve Asya'dan Bering Boğazı yoluyla Alaska’ya geçen ahali en kuzeydeki kutup bölgesinden en güneye kadar yayılır. Bunu daha sonra Atlas Okyanusu yoluyla denizden Amerika'ya göçler de takip eder. Ve bugünlere gelinir. Sonra ne olur? Türkiye’nin Kazdağları, Cerattepe, Ordu ve irili ufaklı pek çok yeri kel bırakılır. Kendi ülkesinde kendi ağaçlarını esirgeyen Kanada acımasızca Türkiye’de ağaç keser; bir yurt uğruna ODTÜ’de kendi bastıkları kavaklar kesilir…