26 Kasım 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Prof. Dr. Pekünlü ve 5 Ağustos -(TAMAMI)

Semih Koray

Semih Koray

Gazete Yazarı

A+ A-

Tarih boyunca ilericiliğin ve gericiliğin insan hayatlarına yansıyan ortak bir ölçütü var mıdır? Toplumsal olarak neyin ileri, neyin geri olduğu, kuşkusuz öznel seçimlerle değil, bilimin nesnel yasalarına göre belirlenir. Buradaki sorun, bu nesnel ölçütün öznel hayatlara nasıl yansıdığına ilişkindir. Devrimciler, insanlığın tarih boyunca gerçekleştirmiş olduğu bütün ileri atılımlardan güç aldığına, gericilik de her sıkıştığında tarihin sayfalarını karıştırıp, bizimkiler kuşatmayı yarmak için geçmişte ne yapmış diye baktığına göre, böyle ortak bir ölçütün bulunması gerekir.

İnsan üretimle insan oldu

İnsanı insan yapan üretimdir. Bu ilke, insanın kendi hayatına karşı tutumunun da temel ölçütünü verir. Hayatı kendisine dışarıdan verilmiş bir tüketim malzemesi olarak görenler, hayata karşı en baştan yılgın ve edilgin bir tutum içine girerler. Oysa hayat, tüketilmeden önce üretilmesi gereken bir şeydir. İnsana özgürlüğünü veren, hayatı üretme iradesidir. Kim ki hayatı üretir ve ürettiğini başkalarıyla paylaşır, o insanın özünü oluşturan yaratıcılığın ve toplumsallığın bayrağını yükseklere taşır. Kim ki hayatı kendisine hazır verilmiş bir tüketim malzemesi olarak görüp, bundan olanaklar elverdiğince çok yararlanmayı marifet sayar, o da insanın varlığını hayvanlarla ortak olan paydasına indirgemeye hizmet eder.

Bilim insanının özgürlüğünü ne kısıtlar?

Bilim insanının en önemli yönü, hayatı üretme ve ürettiğini paylaşma konusunda sahip olduğu birikim ve araçlardır. Bilim insanının özgürlüğünü hapishane değil, hayatı üretmekten vazgeçmesi ya da ürettiğini paylaşmaktan kaçınıp kendisine saklaması kısıtlar. Onun için Prof. Dr. Rennan Pekünlü'ye kesilmiş olan ülkemiz adına utanç verici ceza onun özgürlüğünü kısıtlayamaz. Ama en başta bilim topluluğumuz olmak üzere bütün Türkiye'nin, onun şahsında "bilime, aydınlanmaya ve Atatürk Devrimi"ne kesilmiş olan bu cezaya bütün benliğiyle karşı durmaması, "Türkiye'nin özgürlüğü"ne indirilmiş bir darbe olur.

Bilim insanının önünde eğileceği tek şey hakikattir

Bilim ve Ütopya Kooperatifi, Prof. Dr. Rennan Pekünlü'ye ceza fetvası kesildiği zaman yayımladığı bildiride şöyle diyor: "Bilimi üretmek, öğretmek ve uygulamakla görevli üniversitelerimizin, kendilerine bilim dışında bir mürşit seçme hakları yoktur. Üniversitede 'demokrasi' adına, bilim ile bilim dışı safsata ve hurafelere eşit muamele yapılamaz. Bilimde gerçek, 'seçim'le değil, nesnel gerçekliğin sınamasından geçmekle belirlenir. Onun için bilim insanının önünde eğileceği tek şey, hakikattir." Prof. Dr. Rennan Pekünlü, bütün hayatıyla, yalnızca ülkemizin değil, bütün insanlığın ihtiyacını duyduğu "hakikat dışında hiçbir şeyin önünde eğilmeyen bilim insanı"nı simgelemektedir.

Türkiye'nin özgürlüğü için 5 Ağustos'ta Silivri'ye

Devrim, tarihin her döneminde "insanlığa sahip çıkma davası" olmuştur. Devrim, hep insanın "üreten yaratıcılığı"nın ve ürettiklerini "toplumun daha geniş kesimleriyle paylaşması"nın önünü açmıştır. Bugün Silivri, Hasdal ve diğer zindanlar, ülkemizde "hayatın üretildiği ve üretilenlerin toplumun bütünüyle paylaşıldığı" en önemli merkezler arasındadır. Zindan duvarlarının önünde engel oluşturduğu şey, tutsakların özgürlüğü değil, Türkiye'nin özgürlüğüdür. Bugün Prof. Dr. Rennan Pekünlü'ye sahip çıkmadan Silivri, Hasdal'da hayatı üretenlere sahip çıkmak; Silivri, Hasdal tutsaklarına sahip çıkmadan hayatı üreten Prof. Dr. Rennan Pekünlü'ye sahip çıkmak olanaksızdır.

Türkiye'nin özgürlüğü için 5 Ağustos'ta Silivri'de buluşmak üzere!