05 Kasım 2024 Salı
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Prompterde Biden havaları çalıyor

Şule Perinçek

Şule Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Bazı siyasi partilerimizin liderleri seçime doğru yollara çıkmaya başlar. Hatta genel yorumlardan biridir. Dolaşmaya başladıklarında “ne oluyor yoksa erken seçim mi… gelecek” bile dersiniz.
Çünkü seçimden seçime sefere çıkarlar.
Bir örnekleme yapalım.
Bizim altılı Parti başkanları da bir süredir yollarda. Son grup toplantısında yaptıkları konuşmaları da dinledim. Hemen her toplantıda bu gezilerinden konuşmalar paylaşırlar. Şu esnaf şöyle dedi, bu vatandaşımız böyle dertli, derler. Hatta bazılarını kürsüye de çıkarıyorlar. Şikayet… acı… dert… yakınma… Kuşkusuz bunlar gerçekler. Son dönemde giderek artıyor.
Gerçi reklam şirketinin arada işin kolayına gidip sahtelerini de bulup çıkardığı olmuyor değil.
Liderler de gezdikçe bu dertleri sanki ilk kez duyuyormuş gibi aktarıyorlar. Bakın burası doğrudur. Birçoğunu ilk kez duyuyor olabilirler. Birbirleriyle didişmekten kimse ilgilenmiyordu ki…

YARAYI KAŞI OY GETİRİR

Belli ki şimdi artık seçim stratejileri böyle kurulmuş. İnsanların yaraları var. Deş orayı. Oy getirir.
Gidip dolaşıp dinliyorlar da kendilerinin de çok akıllarında tutmadıkları da belli..
Çünkü prompter kazalarında tıkanıyor kalıyorlar. İki cümle daha kendiliğinden ekleyip konuşmasını devam ettiremeyen Parti başkanları!
Ah o ithal “seçim stratejileri” siyasi parti liderlerine neler yaptırmıyor!
Bir gün öncesine kadar Abdülhamid Hancıyken birden keskin kılıç istibdada karşı mücahit ittihatçı Türk kesiliyorsunuz. Ses yükseliyor. Gelsin alkışlar.
Nasıl bir yabancılaşma.
Karnınıza “prompter” makinesi kaçmış.
Eskiden tiyatroda filan Fransızca kökünden türetilmişi kullanılırdı. Suflör denirdi. İngilizcede prompterin sözcük anlamı teşvik eden, destekleyen, önayak olan demek… o nasıl isterse öyle konuşuyorsunuz.
Benzetmek gibi olmasın ama Orhan Boran ve Yuki’sini anımsayan var mı?
Boran müthiş bir eleştirmen ve gözlemciydi. Sanatçıydı. Kucağındaki kuklasını konuştururdu.
Bunlar vatandaşın derdini bile promptersiz anlatamıyorlar. Bu nasıl bir “siyasetçilik” nasıl bir “liderlik” …
Daha da tehlikelisi o “araç” kimin elinde. Kim yazıyor, kim okuyor…

Prompterde Biden havaları çalıyor - Resim : 1
ABD'li çocuklar sınıfta “hayat kurtaran” kurşun geçirmez örtülerin nasıl kullanılacağının denemesini yapıyorlar. ABD'de 1 Ocak 2022'den bu yana 250'den fazla toplu silahlı saldırı düzenlendi ve bunların 27'si okullarda gerçekleşti. Üstelik bu tür saldırılar bilindiği gibi bir-iki istisna dışında bir tek ABD’de oluyor.

BİRİNİZ PKK’YI DÖVSÜN BİRİNİZ OKŞASIN

Geçelim.
Devam edelim.
Bir örnekleme.
Bir grup konuşması.
Şöyle bir rol paylaşımı var mı bilmiyorum. Biriniz PKK’yı dövün, biriniz okşayın… oyları havuzlayın… ayrı bir yazı konusu… sonraya bırakıyorum.
Konuşmayı dinliyorum.
Değişik illerde meydana gelen sel felaketiyle başlıyoruz. İklim krizine bağlandı. Su meselesiyle birlikte Türkiye’nin geleceğine ilişkin acil sorun olduğu saptandı. İktidar ve muhalefet meselesi değil dendi.
Belediyeler tartışmasına da, hadi bugün girmeyelim.
Gençler ve yurt meselesi.
Evet. Önemli bir sorun.
Gençler de lâf aramızda önemli “oy kaynağı”…
“Yurtlarda neler yaşadıklarını bilmek zorundayız.”
Bir genç kürsüye çıkarılıyor ve konuşturuluyor.
“KYK yurtlarının da başıboş yönetimlerin eline bırakılmasına göz yumamayız."
E ee??

CEFAYI BİLİYORUZ SEFAYA NASIL VARACAĞIZ

Konuşmaya devam.
Sıra çok su kaldıracak bir konuya geliyor. Ekonomi.
"Açıklanan makroekonomik verilerden daha korkunç bir şey daha var. O da devlet terbiyesinden, ciddiyetten ve liyakatten nasibini almamış bir zihniyetin hâlâ yönetimde olması. Her gün saçma sapan açıklamalar dinliyor, akıl dışı kararlarla karşı karşıya kalıyor ve büyük bir beceriksizliğin cefasını çekiyoruz."
Gerçi konuşmanın başındayız ama “sefaya” nasıl varacağız merakla bekliyoruz.
GES konusu yeni. Ancak o da “YES”e bağlanıyor.
"Parayı vatandaştan kes, tasarruf sahibi bir azınlığa aktar sonra da utanmadan, sıkılmadan milletimize 'çözüm' diye pazarlamaya çalış. Nebati Bakan, bu kafayla GES'ten sonra öz hakiki kurtuluş reçetesi olarak milleti tamamen denklemden çıkartıp yandaş ekosisteminin tamamı faydalanabilsin diye beşli çetenin gelirine endeksli 'YES' yani yandaş endeksli senet çıkarırsa şaşırmayın."
Görev tamam. Konuşmaya devam.
Tank Palet Fabrikası. Geçerken Vatan Partisi’ne uğramadan olmaz. Hiç olmazsa çağrışım olsun.
“Bay kriz” “İşte Yerli ve Milli Yatırım anlayışı” eleştiri hedefi. Başımın üzerine. Doğru yanlış tartışmasına girmiyoruz.
Sonra?
O kadar.

TEK HEDEF TEK ATIŞ

Dış politika.
Yine tek hedef, tek atış.
Biz yokuz. Milletimiz yok. Doğrusu şudur yok.
Gerçi, “Bırakın çıkarlarımızı korumayabilmeyi, elimizdeki gücü de itibarı da imkanları da kaybediyoruz” ve “uygulanan dış politika millilik duygusu ve beka vurgusu üzerinden oy toplamaktan ibaret” eleştirileriyle seçenek konusunda biraz ipucu veriliyor. Bir yerlere selam çakılıyor. Anlayan anlıyor. Daha doğrusu “prompter” konuşuyor.
Mülteci sorunu “Dünya üzerinde görülmemiş plansızlık ve programsızlıktaki bir göç politikasının, daha doğrusu bir göç politikasızlığının sonuçlarını yaşıyoruz" olarak tanımlanıyor.
Çözüm?
Daha gelmedi. Bekliyoruz.
Vatandaşlık garantili yabancılara ev satışı ayrıntılı, örnekli… anlatılıyor.
Meclis kürsüsündeki Parti başkanına göre tablo şöyle:
“İstanbul dünyadaki kara paranın, suç örgütlerinin, mafya babalarının - bu mafyalar da Türkiye'den değil- ve yabancı istihbarat servislerinin adeta cirit attığı bir şehre dönüştü. Nerenin tacizcisi, tecavüzcüsü, sapığı varsa memleketimizin dört bir yanına saçıldı. İnsanlarımız artık çocuklarını parka göndermekten bile endişe duyuyor."
Müteahhitler ve aracılar kazanıyor milletimiz kaybediyor.
“Konut ve kira fiyatlarının yükselmesi de doğrudan memleketimizin refahını etkiliyor.”
E ee?
Bitti mi? Bitti.

Prompterde Biden havaları çalıyor - Resim : 2
Haftanın Sözü
“Er bozulursa, aile bozulur. Hatun bozulursa, ulus bozulur”
(Türk Atasözü-@YasemenCaliskan)

YANGINI MİLLETİMİZ BİLİYOR SU ARIYOR

Yanıyoruz diyoruz, yanıyoruz.
Yangını biz biliyoruz zaten.
Su arıyoruz.
Yanıt yok.
Çünkü deniz tükendi.
Böyle gitmiyor.
Yıllardır Vatan Partisi başkanından en uzak ildeki üyesine kadar hem siyasi alanda hem yayın organlarımızda konuşuyoruz, yazıyoruz, yanıt ve çözüm üretiyoruz.
Daha önemlisi uyardık.
Türkiye buraya gidiyor, dedik. 1980’lerden bu yana uygulanan siyasetlerin sonu buraya varacak dedik. Engel olmaya çalıştık. Kimini başardık. O yoldan değil şuradan gitmek gerekir, dedik.
Yarı yoldan çevirdik.
Hepsini bildik mi?
Bildik.
Kimini de olduktan sonra, zararlarını aza indirgemeye çalıştık.
İndirdik mi? İndirdik.
Sözde Ermeni soykırım iddialarından uçak krizine kadar olmaz denileni oldurduk mu, oldurduk.
Yeri geldi diplomat olduk, yeri geldi sanayici, işçi, çiftçi olduk.
Çünkü biz oyuz.
Seçimden seçime kapı çalıp Biden havalarıyla, prompterle oynamıyoruz.
Dinliyoruz. Çözümü biliyoruz. Çözüm üretiyoruz. Çözümü anlatıyoruz.
Kaç yıldır bütün Türkiye’de Üretim Devrimi Kurultayları yapıyoruz. İl il, ilçe ilçe, köy köy… sorun sorun… sektör sektör.
Bakın yine söylüyoruz. Önümüzde zor günler var. Gerçek bu.
Yeter artık! Gelin canlar!
Çözüm var.
Kaçınılmaz.
Ertelenemez.