21 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ragıp Bey’in ilk konuşan filmi

Burçak Evren

Burçak Evren

Gazete Yazarı

A+ A-

“…İzaha hacet yoktur ki sinema âlemi şayanı dikkat bir inkılâp veya bir tekâmül devresi geçirmektedir. Henüz tesiratı (etkisi) bize gelmemiş olan bu inkılâp “sesli film “meselesidir. Her terakki (gelişme) hareketi gibi bu da er geç bize gelecektir.”

Milliyet gazetesinin sinema sayfasında 1929 yılının mayıs ayında imzasız yayınlanan bu yazıda sinemadaki devrim yaratacak bu yenilikten haberdar olunup bundan kaçınılmasının mümkün olmayıp, er geç bize de ulaşacağının ve bu konuda da bireysel de olsa çalışmaların yapıldığının altı çizilir. Ancak aynı haberde “Sesli filmlerin söz söyleyen nevi’inin memleketimizde gösterilmesine şimdilik imkân yoktur” da denilir. Neden olarak da bu filmlerin yabancı dilde çevrildikleri gösterilir.

Oysaki bu yazıdan çok kısa bir süre sonra 25 Eylül 1929’da İstiklal Caddesi’ndeki Opera sinemasında ilk sesli film “Kadının Harbe Gidişi” sinemaseverlerin karşına çıkar ve de tahmin edilenden daha büyük bir ilgi görür:

İlk sesli filmin gösterimine ilişkin basında çıkan ilanlarda “Sesli fil çarşamba akşamından beri bütün İstanbul halkını teşhir ederek hayret içinde bırakmaktadır. Filmdeki harekât ve sedalar birbirine o kadar uygun geliyor, musiki aksamı harekâta o kadar tetabuk ediyor, aktörlerin en küçük etvarı (tavrı), harekâtı ve hatta niyetleri seslerle o kadar imtizaç ediyor, otomobillerin, klaksonların, lokomotiflerin, tankların gürültüleri, mitralyözlerin şakırtıları o kadar mükemmel işitiliyor ki insan değil tiyatroda asıl tabiatın içinde bulunduğunu ve filmdeki aktörlerin hayatını yaşadığını zannediyor” denilerek sesli filmin izleyenler üzerinde bıraktığı ilk düşünceler biraz abartılı da olsa dile getirilir.

Sesli filmlerin ilk yıllarında “sesli” ve “sözlü” filmler olarak tanımlanır. Sesli olanla müzik, sözlü olanla da konuşma/diyalog kastedilir. Önce müzikal filmler devreye girer sonrasında ise söz’lüler… Bir süre sonra da ikisi birleşip sesli filmi oluştururlar.

Ancak ilk sesli Türk filmin yapılması için biraz zamanın geçmesi beklenir. Yabancı sesli filmler dublaj icat edilene olana kadar kendi dillerinde gösterilir, aradaki yazılarla da Türkçe bilgiler verilir. Bu durum da kendi dilimizde sesli filmlerin yapılmasını bir açıdan kaçınılmaz yapar.

Türk sinemasında kendi adıyla bir döneme imzasını atan Muhsin Ertuğrul 1931 yılında İstanbul Sokaklarında filmini çekerek ilk sesli Türk filmini yapar. İşte tam bu yıllarda Almanya’da mühendislik eğitimi almış olan Osman Ragıp Bey adındaki birisi kafasına sesli film çeken bir makine yapmayı koyar ve uzun uğraşlar sonuncunda her bir parçasını kendi imal ettiği sesli film makinesini çizdiği planlara uygun olarak İstanbul’da döktürüp meydana getirir.

Bu makine sesli sinemanın ilk döneminde elle yapılan ilk ve tek makinedir. Ama Osman Ragıp Bey makineyi yapmakla kalmaz, tüm masraflarını üstlenerek tecrübe için bir kısa filmin yapımına da girişir.

Yönetmen olarak da o sıralar İstanbul’da bulunan Vedat Örfi Bengü ile anlaşır ve sonunda görüntü yönetmenliğini Cezmi Ar’ın yaptığı “Makine Sayesinde” adını verdikleri kısa bir film çeker. Böylece Türk sinemasının ilk sesli ve sözlü kısa Türk filmi çekmiş olur.

Makine Sayesinde adını taşıyan ilk sesli ve sözlü Türk filmi 13 Mayıs 1932 yılında özel bir gösterimle basına tanıtılır ve gazetelerde “Filmcilikte İnkişaf” başlığı ile kamuoyuna duyurulur. Üzerine yazılanlardan birinde “Avrupa’da bile her fabrika bunu yapamamakta, yapsa dahi iyi netice alamamaktadır. Bu itibarla Ragıp Osman Bey’in başarısı bir kat daha önem kazanmaktadır” denilir.

Ne yazık ki bu film de Türk sinema tarihimizin bir çok önemli eseri gibi günümüze dek gelemeyip kayıp filmler arasında yerine almıştır. Dileriz bir gün, bir yerlerde karşımıza çıkar…

Sinema Film Opera İstiklal Caddesi Türk