29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Recep Tayyip Erdoğan’dan seçmeler (3)-(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

R.T. Erdoğan’ın bir numaralı sorunu ne şudur ne de budur. Onun bir numaralı sorunu Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile imam-hatip okullarıdır. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu tersine çevirdiği, imam-hatipleri genel ortaöğretim kurumu haline getirdiği zaman, yetişen (dindar ve kindar) kadro ile tarihin makarasını tersine sarabilecektir. Fethullah Gülen de aynı şeyi kendi okul ve dershanelerinde yetişen “Altın nesil” marifetiyle yapmaktadır.

Millet İkinci Cumhuriyet’le, Yeni Cumhuriyetçilik’le Özal’ın köşe dönme yöntemleriyle uğraşırken, Varlık Dergisi’nin Ağustos 1994 sayısında, geleceği (bugünü) gören “Pathameta Mathemata! Evet, acı deneyimler öğreticidir” başlıklı bir yazı yayınlamışım. Bu yazı “Tarih Bağışlamaz” ve “Yazmasam Olmazdı” adlı kitaplarımda yer almaktadır. “İmam vali” deyimi ilk kez bu yazıda kullanıldı.

Hürriyet Gazetesi’nde Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve imam-hatip okulları konusunda yazı yazmamam için AKP tarafından gazete yönetimine sürekli baskı yapılmıştır. Bu baskıyı AKP adına kim yapmıştır, bunun cevabı gazetenin sahibinde ve yönetenlerde. Bu baskılar sonucu, Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu ve Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı tarafından epeyce uyarıldım; bu iki konuda yazı yazmamam rica edildi. Ama ben zorunlu kaldıkça yazdım. Bunun sonucu olarak Nisan 2011’de haftalık yazı sayım 5’ten 1’e indirildi, maaşım azaltıldı; Nisan 2012’de de gazeteden atıldım.

Türkiye, uzun süredir ikinci bir 28 Şubat süreci yaşıyor. Şu farkla, birinci 28 Şubat, Milli Güvenlik Kurulu’ndan çıktığı ve kararların altında zamanın hükümetinin üyelerinin imzaları bulunduğu için yasaldı. AKP’nin 28 Şubat’ının hiçbir yasal ve yazılı dayanağı yok. Yapılanların tamamı anayasaya ve yasalara aykırı. Cumhuriyet’e karşı İsâmcı darbe!

AKP’nin hukuk anlayışı

5 Ekim 2012 akşamı Sky-Türk kanalında konuşan başbakanın başdanışmanı ve Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, dokunulmazlıkları kaldırılmak istenen BDP milletvekilleri hakkında, “Bunlar anayasaya ve yasalara karşı çıkıp meydan okumuşlarsa, bunlar hakkında bundan başka ne yapılabilir?” diye soruyordu.

Ama anayasa ve yasalara aykırı eylemlerin odağı olan Refah Partisi’nin kapatılmasını kabul etmiyorlar ve AKP’nin kapatılmaktan kıl payı, para cezası ile kurtulmasını şiddetle eleştiriyorlardı. Oysa, şu anda, AKP iktidarının, Anayasaya (Madde: 2, 4, 14, 24/4 ve 174) Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na aykırı olarak ülkeyi imam hatip okullarının istilasına açması, başlı başına bir parti kapatma gerekçesi olabilir.

Laiklik

“2. Cumhuriyet Tartışmaları” adlı kitaptan 1993 yılının Refah Partisi İstanbul İl Başkanı R.T. Erdoğan’ın Cumhuriyet ve devrimler karşıtı düşüncelerini aktarmayı sürdürelim:

“Çağdaşlık anlayışı, ahlak anlayışı v.s. Hatta Türkiye, din konusunda da aynı anlayışı seçmiş; kendine din olarak ‘Kemalizm’i almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere dikte etmiştir.” (S.421)

—Refah Partisi İstanbul İl Başkanı R.T. Erdoğan tarihin ve gerçeklerin gözünün içine baka baka doğru konuşmamaktadır. Cumhuriyet döneminde bütün camiler, kiliseler ve sinagoglar açıktır. Ancak, laiklik, ilk kez, toplumu ve bireyleri dinlerin baskısına karşı korumaktadır. Cumhuriyet yasa ile Hilafeti kaldırmış, Şer’iye ve Evkaf Vekaleti ile Harbiye-i Umumiye Vekaleti’ni kaldırmış, din ile askeriyeyi yürütme organından (hükümetten) uzaklaştırmış; “Tekke ve zaviyelerle türbelerin kapatılması”na dair yasa çıkarmış... Neden? Çünkü tarikatlar, Kurtuluş Savaşına karşı çıkmaları ve ihanetleri bir yana, yüzyıllardır toplumun gelişmesini engelleyen kurumlar haline gelmişti. Tıpkı günümüzde, tarikat ve cemaatlerin demokratik gelişmeyi engellemeleri ve politikayı AKP’nin denetim ve kullanımına vermeleri gibi. Tarikatların tekke ve zaviyelerinin kapatılmaları için sadece Şeyh Said isyanı yeterlidir. Atatürk, 30.8.1925 tarihinde bakın ne diyor:

“Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyet’i, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın buyurduğunu ve istediğini yapmak insan olmak için yeterlidir. Tarikat başkanları bu dediğim gerçeği bütün açıklığı ile algılayacak ve kendiliklerinden derhal tekkeleri kapatacak, müritlerinin bundan böyle olgunluğa eriştiklerini kabul edecektir.”

Tekkeler ve zaviyeler kapatılmasaydı R.T. Erdoğan bir tekke ve zaviyenin kapısında mürit, derviş ve mensup olmaktan ileri gidemezdi. Cumhuriyet sayesinde Refah Partisi’ne il başkanı, İstanbul’a belediye başkanı, Türkiye’ye de başbakan oldu. Refah Partisi’ne il başkanı olması neyse ne ama İstanbul’a belediye başkanı, Türkiye’ye başbakan olması son derece talihsiz bir durum. Ama tekke ve zaviyeler açık olsaydı ülkenin kader ve kısmeti iyice kapanırdı. R.T. Erdoğan’ın yaptığı tahribatı düzeltmek mümkün!

Kemalizm’e gelince: Tam bağımsız, çağdaş, çağcıl, laik, demokratik ve sosyal hukuk devletini kuran, kadınlara özgürlüğünü veren düşünce ve anlayışın adı ve sıfatıdır. Bu anlayış Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’ni kaldırarak Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuş; Erkânı Harbiye-i Umumiye Vekâleti’ni kaldırarak, kurulan Genel Kurmay Başkanlığı’nı başbakanlığa bağlamıştır.

Bunların ne anlama geldiğini anlamak ve değerlendirmek için herhangi bir tarikatın müridi olmamak ve şeyhler önünde diz çökmemek gerekir. (Devamı yarın).

NOTA BENE: Dostumuz Tevfik Çavdar bizi bıraktı ve gitti. Kendisinden çok şey öğrenmiştik. Fidel Castro’yu da ondan öğrenmiştik. O “Fidelio” diye yazıyordu İkinci Yeniciler’in Pazar Postası’nda. Fidel henüz dağlardaydı, Havana’ya inmemişti.