Referandumun gaflet pususu!..
Gezici Araştırma, son referandum çalışmasında sandığa gitmeyenler ve kararsızlar üzerine yoğunlaşmış...
Çünkü memleket hızla uçuruma sürüklenirken, kararsızların oranı 10.8’e, sandığa gitmeyenlerin oranı ise neredeyse yüzde 18’e kadar ulaşmış...
Diyor ki Murat Gezici, “Kararsızların yüzde 68’i sosyal demokrat, sandığa gitmeyenlerin ise yüzde 75’i hayırcı...”
Yani 16 Nisan’daki referandum sonuçlarını yine kararsız seçmenin tavrı belirleyecek...
AKP’yi son 15 yılda sürekli iktidarda tutan asıl “kontrolsüz güç”, tüm uyarılara ve çağrılara rağmen sandığa gitmeyenler olduğu için bu mesele üzerinde ısrarla durmakta yarar var...
Baksanıza; Gezici’ye göre, oy oranlarındaki büyük değişim “sandığa gitmek istemeyenlerin gitmeye ikna edilmesi durumunda ortaya çıkacak.”
Ancak şirketin son araştırması gösterdi ki, sandığa gitmemekten daha vahim bir algı da zihinlere çakılı kalmış;
Gezici’ye göre, “sandığa gitmeyenlerin çoğunluğunun referandum sonucunun ‘evet’ çıkacağına ilişkin bir algısı bulunuyor”muş!..
İşte kararsızlar içindeki oranları yüzde 55.6’a çıkan bu kitle, “ben oy versem ne olacak ki, bir oyla sonuç mu değişecek” gafletiyle sandıktan uzak durmayı tercih ediyormuş...
Çok daha düşündürücü bir veri de var ki; özellikle 1 Kasım ve 7 Haziran seçimlerinde oy kullanmaya gitmeyenlerin yaklaşık yüzde 70’i sandıktan “evet” çıkacağını düşünmekteymiş!..
Gezici işte bu sarsıcı durumu “öğrenilmiş çaresizlik” diye tanımlamış ki, vay memleketin haline vay!. O halde bu ülkenin duyarlı siyaset merkezleri ve kitle örgütleri şu gerçeği sakın ola göz ardı etmesinler;
Yandaş medya, devlet olanakları ve milyonlarca liralık propaganda yöntemlerinin de etkisiyle “öğrenilmiş çaresizlik” gafletinde bocalayanları uyandırmak için 16 Nisan’a kadar günün 24 saati teyakkuzda olmaktan başka çare yoktur...
ANKARA’DAN ‘HAYIR’ ÇIĞLIĞI...
Geçen hafta Ankara’da yandaş medya ile işbirlikçi basının her zamanki gibi görmek istemediği devasa bir toplantı yapıldı... Görkemli, heyecanlı ve en çok da “umut” veren, enerji dolu bir toplantıydı...
Türkiye’nin Doğusundan Batısına, Kuzeyinden Güneyine ülkenin tüm coğrafyasının gençlik rüzgarı esti Ankara’ya...
Yani Doğulusu- Batılısıyla, her etnik yapıdan, her düşünceden, her aileden, her memleketten ve her çevreden binlerce genç toplandı Ankara’da...
“Mevzubahis olan vatan” olduğu için, tam 102 üniversiteden binlerce genç koştu başkente...
Peki, niçin acaba?.. Bir çağrı üzerine, binlerce yurtsever genci kendi olanaklarıyla bir nehir gibi Ankara’ya taşıyan güç neydi?..
Ne çekti Türkiye’nin vefalı gençlerini Ankara’ya... Hangi heyecan, hangi umut ve en çok da hangi “vaat” binlerce yürekli genci aynı salonda bir araya getirebilmişti acaba?..
Ne o yoksa, TOKİ bedava ev mi dağıtıyordu!.. Pirinç, bulgur kuyruğu mu vardı o salonunun önünde...
Hayır!.. Ne ev, ne araba, ne de umut ticareti vardı orada...
İhale de dağıtılmıyordu “cumhuriyet” toplantısının yapılacağı o çatının altında...
Ve kesinlikle kiralıklar, taşeronlar, işbirlikçiler, rantiyeler, bedavacılar, iktidar beslemeleri, liboşlar, satılmışlar yoktu salonun giriş kapısının önünde...
Yalnızca “tek bayrak, tek vatan” diyenlerin bitmeyen heyecanı vardı orada...
TGB’NİN GÖREV ÇAĞRISI...
TGB yani, “Türkiye Gençlik Birliği” yapmıştı yine yapacağını... Türkiye’nin yürekli evlatlarını Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’ndaki “Gençlik Meclisi”nde bir araya getiren TGB, toplantının sonuç bildirgesinde Türk Ulusu’na şu çağrıyı yaptı;
| “Bugün birinci görevimiz emperyalizm destekli teröre karşı milli birliği sağlamaktır. Türk Gençliği bu birliğin sarsılmaz teminatıdır. Terörle en ön safta mücadele eden Türk askerine ve polisine güvenimiz tamdır.
| Türk Gençliği, Türkiye’nin önceliklerine göre hareket edecektir. Öncelikli sorunlarımız olan terör ve ekonomik bunalımdan kurtulmak için ihtiyacımız; söz konusu milli birliği temsil edecek güçlü bir meclistir. Cumhuriyetin temel değer ve kurumlarının devamlılığını sağlamak bir görev olmaktan çok zorunluluktur.
| Vatanseverliğimiz en belirleyici ve birleştirici ölçütümüzdür, Atatürk vazgeçilmezimizdir. Birliğimizi zedeleyecek olan evet-hayır kamplaşmasına geçit vermiyoruz ve vermeyeceğiz.
| Milletimizi 16 Nisan 2017 tarihli halk oylamasında Hayır oyu kullanmaya davet ediyoruz. Gazi Meclisimizi etkisiz ve yetkisiz kılarak, egemenliği ve birliği zedeleyecek fiili başkanlık sistemini reddediyoruz.
| Geleceğimize el konulmasına izin vermeyeceğiz! İş ve atama bekleyen milyonlarca gencin derdine derman olmayacak anayasa değişiklik paketine karşı; Geleceğimiz için Türk Gençliği’ni HAYIR demeye çağırıyoruz.
| Gençlik sandık başına! Bütün gençliği, oy kullanmaya ve oyunu korumaya davet ediyoruz. Halk oylamasında sandık güvenliği için tüm il merkezlerinde gerekli önlemleri alacağız. Milletimizin kararını yansıtacak olan sandıkların güvenliğini kimsenin ihlal etmesine izin vermeyeceğiz.”
TGB’nin “Gençlik Meclisi” sonuç bildirgesi, “Tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye için birleşiyoruz... Vatanımızın bütünlüğü ve milletimizin birliği için vazifeye atılıyoruz... Yolumuz Mustafa Kemal’in Yolu. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti” diye bitmişti...
TGB’nin bu açıklamasının tek muhatabı kendi üyeleriyle destekçileri değildi elbette...
Cumhuriyetin karartılmasına, ülkenin bölünmesine, laiklikten uzaklaşılmasına ve “tek adam” yönetimine karşı duran tüm yurttaşlara bir “görev” çağrısıdır bu açıklama...
Madem Gazi Atatürk cumhuriyeti gençliğe emanet etti, o halde Ankara’dan yükselen TGB çığlığı cumhuriyetin geleceği için de, ulusun birlik ve bütünlüğü için de ekmek kadar, su kadar yaşamsaldır...