Refik Halit Karay’ın Türkçesi
Yazarlığımı önce okurluğuma, beni iyi bir okur yapan yazarlara borçluyum. Bunların en başında Aziz Nesin’i anarım. Okuma alışkanlığını biraz geç edindim. Ankara Atatürk Lisesi’nde okuyordum, lise ikinci sınıftaydım Aziz Nesin’i okumaya başladığımda. Aziz Nesin’den sonra bir başka yazara geçmeniz zordur. Ondaki abartıyı, espriyi, alaycılığı başka yazarlarda da ararsınız. Sonra Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Mahmut Makal derken başka yazarları da sevmeye başladım. Orhan Kemal’in kimi kitaplarını Ulus’ta, Kedi Sevenler Sokağı’ndaki Halk Kütüphanesi’nde bulur okurdum. Refik Halit Karay’ın Memleket Hikâyeleri’ni de gene bu yıllarda okudum. Bize edebiyat öğretmenlerimiz, bütünüyle Anadolu’yu anlatan ilk hikâyeler toplamıdır, diye tanıtmışlardı Memleket Hikâyeleri’ni. O öyküler bende ayrı bir iz bıraktı. Refik Halit, nasıl Anadolu’yu anlatan ilk öyküler kitabını yazdıysa, ben de gecekonduları konu alan ilk öyküler kitabını yazacağım, dedim kendi kendime. 1978’de yayımlanan ve bana 1979 yılında bir de ödül kazandıran Çürük Kapı’nın düşleri Memleket Hikâyeleri’ni okuduğum yıllarda başladı.
Nurullah Ataç, bir yazısında, “Biz edebiyata konuşma dilinin, sesini soluğunu, sıcaklığını kattık” der. Edebiyatımız böyle bir döneme bence Refik Halit Karay’la girdi. Konuşma diline kulak vermenin ne demek olduğu, bir yazara neler katacağı en iyi onun yapıtlarında görülür. Refik Halit’i ya da onun gibi yazarları okudukça Türkçe sözlüklerdeki eksikliği de fark ettim. Yazarlar konuşma diline kulak vermeyince, sözlük yazarları, dilbilgisi yazarları da dilin bu ana kaynağını görmediler. Türkçede aslında yüzyıllardan beri var olan devrik cümlenin geç anlaşılması da bundandır, konuşma diline kulak vermemektendir. Refik Halit, Memduh Şevket Esendal gibi yazarların Türkçesini görüp inceledikten sonra, sözlüklerimizin tesadüfen bir araya gelmiş sözcükler toplamı olduğunun farkına vardım.
SÖZLÜKLERDE BULUNMAYAN DEYİMLER
Refik Halit’in, konuşma dilinden, halk dilinden aldığı sözcüklerle, deyimlerle bezediği sıcak anlatımı beni büyülemiştir. İlk kez onda rastladığım pek çok sözcüğü, deyimi sözlüklerde bulamadım. Örneğin, “dökme beyaz” dediği bir renk adı vardır, kadın teni için kullanır. Sait Faik’in “cumudiye tenli kızlar” dediği “buzul renkli” ya da “kar beyazı” bir ten midir acaba? Dilimizde “çakır keyif” olmayı biliriz, ama bir de “yarı keyif” olma hali vardır, sözlüklerde bulamazsınız. “Sarıcı”, “silinti” sözcüklerinin Refik Halit’in kullandığı anlamlarını, “el kol salmak” gibi deyimleri sözlükler açıklamazlar bize.
Refik Halit Karay, Memduh Şevket Esendal gibi yazarları okuduktan sonra, sözlüklerimizin tesadüfen bir araya gelmiş sözcükler toplamı olduğuna bir kez daha inandım. Refik Halit, sözlükleri zorlayan yazarlardandı. 1910’lu yıllarda Türkçe konusunda doğru bir yerde yer alırken, Türkçeye inancı tam iken, Kurtuluş Savaşı verenlere inanmaması beni hep şaşırtmıştır.
İnkılap Yayınevi “Memleket Yazıları” adıyla Refik Halit Karay’ın 1938-1965 yılları arasındaki yazılarını bir araya getirip kitap olarak yayımlıyor. Hiç eskimeyen, her zaman canlı kalabilen o müthiş Türkçesi için bile okunur, okunacak bir yazardır Refik Halit Karay.