Reha Erdem’den karantina komedisi: ‘Seni Buldum Ya!’
Salgın ve karantina koşullarının sinema sanatı açısından pek çok konuda yaratıcılığı kışkırttığı, yönetmenleri yeni yollar bulmaya teşvik ettiğini söylemek mümkün. Örneğin son bir yıl boyunca insanlığın en çok kullandığı haberleşme platformlarından biri haline gelen “zoom”, filmlere damga vurmaya, başrol üstlenmeye de başladı. Reha Erdem’in son filmi “Seni Buldum Ya!”, doğrudan zoom aracılığıyla çekilmiş, oyuncuların birbirlerini ve yönetmeni görmeyip yan yana gelmediği bir film.
Daha önce Müfit Can Saçıntı “Maskeler de Düşer” filmiyle bu “yeni türün” çok başarılı bir örneğini ortaya koymuş, dar alanda çok iyi top çevirmişti. Reha Erdem de aynı yolu izliyor.
Tüm çekim sürecinin “zoom” üzerinden ilerlediği, set kavramının söz konusu olmadığı, mekân olarak oyuncuların evlerinin kullanıldığı, adını bir Orhan Gencebay-Neşe Karaböcek şarkısından alan “Seni Buldum Ya!”, Saçıntı’nın filminde de olduğu üzere bir dolandırıcılık faaliyeti etrafında şekilleniyor. Uzun süredir önüne geçilemeyen, nice canlar yakan, gerçekten ayrı bir yetenek konusu olan telefon dolandırıcılığı olgusunu bir adım ileriye taşıyarak “görüntülü telefon dolandırıcılığı” boyutuyla işliyor Erdem. Kendisini, küçük çaplı suç kayıtlarını silmekle görevli 4D adlı bir devlet kurumunun memuru olarak tanıtan Felek (Serkan Keskin), üçkâğıtçı patronu Kerim’in (Bülent Emin Yarar) attığı paslarla değişik insanların dünyasına giriyor, kimisini kandırmayı başarıyor, kimisine âşık oluyor, kimisinin alaylarına maruz kalıyor.
OYUNCULAR OLAĞANÜSTÜ
Film, Felek’in Kerim’le ve diğer yedi kişiyle görüşmeleri üzerine kurulu biçimde akıp gidiyor. Cadde ve sokakları bomboş İstanbul’u gösteren ara sahneler dışında tüm film kamera karşısında konuşan iki kişinin diyaloglarından ibaret. Ama yaratıcılık da burada devreye giriyor, Erdem hem karantinadan kaynaklanan sıkışmışlığı hem de küçük suçların izini çok hoş biçimde sürüyor.
Doğrusu “A Ay” (1988), “Kaç Para Kaç” (1999), “Korkuyorum Anne” (2004), “Beş Vakit” (2006), “Hayat Var” (2008), “Kosmos (2009), “Jin” (2013), “Şarkı Söyleyen Kadınlar” (2013), “Koca Dünya” (2016) gibi filmlerin yönetmeninden bu kez ayrıksı ve böylesine eğlenceli, böylesine sevimli bir film izlemek oldukça hoş bir sürpriz niteliğinde. Serkan Keskin, Nihal Yalçın, Bülent Emin Yarar, Ezgi Mola, Tilbe Saran, Esra Bezen Bilgin, Tansu Biçer, Taner Birsel, Ecem Uzun’un olağanüstü oyunculukları da eklenince “Seni Buldum Ya!”, kimi inandırıcılık sorunlarına ve hafif öyküsüne rağmen unutulmayacak bir gösteriye dönüşüyor.
Kaçak define avcılığından kız kardeşler arasındaki kıskançlığa, akademik tezde intihal yapmaktan banka yolsuzluğuna açılan yelpazede küçük suçlar ve itiraflar sökün ederken, karantinanın “Millet zaten kıstırılmış, ortam müsait” atmosferi Felek’e epeyce avantaj sağlıyor. Ancak baltayı taşa vurduğu ya da kamerada gördüğü kadına kendini kaptırıp “döküldüğü” ve oyuna geldiği durumlar da yaşanıyor.
ERKEKLER KOLAY, KADINLAR ZOR
Dans ve film boyunca kulağımızın pasını silen şarkıların harikulade uyumu, diyalogların başarısı, oyuncuların uzun uzun alkışlanacak performansı ve elbette ki “karantinada rövaşata” tarzı yönetmenlik becerisi, “Seni Buldum Ya!”yı şu sıkıntılı sürecin sinema sanatındaki parıltılarından biri haline dönüştürüyor. Felek’in Kerim’e “Kadınlar zor oluyor, erkekler hemen geliyor oyuna da…” demesinin karşılığını veren kadın karakterler açısından da ayrı bir boyut kazanıyor.
Toplam 106 dakikalık filmin son 25 dakikası, filmden bağımsız bir bölüm olarak Reha Erdem’in sinema yazarı Esin Küçüktepepınar’la söyleşisine ayrılmış. Filme dair düşünsel ve pratik süreci anlatan Erdem bu açıdan da ilginç bir belge koymuş ortaya.
“Bay E”nin final sahnesinde, yönetmen Sinan Çetin ve sinema yazarı Ali Hakan kurgusal bir sohbete girişiyor ve eleştirmenlerle dalga geçiyorlardı. Bu kez gerçek bir filmden sonra gerçek bir yönetmenin gerçek bir eleştirmenle sohbetine tanıklık ediyoruz!