Reisi’nin ziyareti ve bölgesel denge
Ekim ayından bu yana geldi gelecek diye konuşuluyor. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Türkiye ziyareti bugün gerçekleşecekti, ancak İran’da Kasım Süleymani anmasındaki terör saldırısı nedeniyle yine ertelendi. İki ülke arasında masada yer alan konuların kapsamı geniş. Erdoğan ve Reisi’nin ele alacağı konular arasında, karşılıklı ticaretin yanı sıra, Suriye’den Gazze’ye ve Güney Kafkasya’dan Orta Asya’ya bölgesel konular bulunuyor. Ayrıca iki ülkenin en önemli ortak gündemi teröre karşı ortak mücadele. Her iki ülke de ABD destekli ayrılıkçı terör faaliyetleriyle mücadele ediyor. Türkiye’nin Suriye, Irak ve ülke içinde mücadele ettiği PKK’nın yan kolu PJAK’ın terörist eylemleri İran’ın önemli gündem maddeleri arasında.
ORTAK YOL HARİTASINDA BULUŞMAK
2022 yılı eylül ayında Mahsa Emini adlı genç kızın hayatını kaybetmesi gerekçesiyle ülke geneline yayılan eylemlerde PJAK’ın baş rolde yer aldığı İran resmi makamlarınca açıklanmıştı. PJAK ile birlikte Komele ve İran Kürdistan Demokrat Partisi kökenli örgütler, Irak’ın kuzeyinde CIA ve MOSSAD tarafından İran’a karşı eğitilip donatılıyor. İran Ordusu, PJAK’a ve diğer örgütlere yönelik operasyonlarını sürdürüyor.
Öte yandan Rusya ile birlikte Astana ortaklığı içinde yer alan Türkiye ve İran’ın “Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü” temel amacı doğrultusunda, PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’nin bertaraf edilmesinde de çıkarları aynı noktada buluşuyor. Dolayısıyla bölgede İsrail’den sonra ABD’nin en işlevsel aracı olan PKK’nın tasfiye edilmesi iki devletin en önemli öncelikli ortak görevi. Yine Irak’ın kuzeyinde ABD’nin Kukla Devleti’ne karşı ortak mücadele iki devletin de menfaatine.
Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki AKSA Tufanı operasyonundan sonra Filistin merkezli cepheleşmede de Türkiye ile İran aynı safta yer alıyor. Her iki ülke için İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırganlığını bir an önce durdurmak amacında. Bu hedefe ulaşmak için İsrail’in arkasındaki ABD desteğini sınırlayacak şartları oluşturmak önem taşıyor. Bu yöndeki politikalar her iki devletin ayrı ayrı yol haritası içinde. İki devletin bu konuda ortak bir yol haritasında buluşması belirleyici önem taşıyor.
REKABET DEĞİL İŞBİRLİĞİ ŞARTLARI OLUŞUYOR
Aslında iki ülke arasında rekabet konusu olarak görülen Güney Kafkasya ve Orta Asya konularında da ortak çıkarların daha baskın olduğu bir durumun giderek geliştiği görülüyor. Azerbaycan’ın 40 yıldır işgal altında tutulan Dağlık Karabağ’ı ve diğer topraklarını kurtarması, bu meseleye ABD’nin müdahil olmasının şartlarını ortadan kaldırdı. Bu ihtilafın sağladığı şartlar, ABD’nin ve bölgedeki ortağı İsrail’in kimi zaman Ermenistan kimi zaman Azerbaycan üzerinde nüfuz kazanmasına imkan sağlıyordu. Böylelikle, CIA ve MOSSAD, hem Ermenistan hem Azerbaycan üzerinden bölgeye yönelik operasyonlar düzenleyebiliyordu. Ermenistan-Azerbaycan ihtilafının bu yolla çözülmesi, her iki ülke üzerinden İran’a yönelik Atlantik tertiplerinin de zeminini belli ölçülerde ortadan kaldırmış oldu.
NESNEL DURUM VE ÖZNEL KONUMLANIŞ ARASINDAKİ ÇELİŞKİ
Peki, iki devlet yönetiminin bu nesnelliğe göre politikalar izlediği söylenebilir mi? Ne yazık ki, Türkiye’nin de İran’ın da yönetimleri bu duruma göre bir konumlanış içinde değil. Ankara’nın izlediği politikalarda NATO/Atlantik bağı belirleyici etkiye sahip. Bölgesel konuların ötesinde iki ülke arasındaki ticaretteki durum bile Atlantik zincirinin Türkiye’nin aleyhine sonuçlarını ortaya koyuyor. İki ülke arasında 2012 yılında 22 milyar doları bulan ticaret hacmi ABD’nin 2018 yılından itibaren uyguladığı ağır yaptırımlar nedeniyle 2019 yılından itibaren 6 milyar dolara kadar düştü. Türkiye’nin özellikle petrol ve petrol ürünlerini Amerikan ambargosu nedeniyle almaması bu düşüşte esas etken oldu. Türkiye, böylece “komşudan ucuz enerji temini” imkanını da Atlantikçi konumlanış nedeniyle kaybetmiş oldu. İran yönetimi için de, Türkiye’ye yönelik güvensizliklerden beslenen bir mesafeli duruş gözleniyor.
İran’ın özellikle Güney Kafkasya’daki gelişmeler ve Zengezur koridoru gibi konularda konumlanışı, hem Türkiye içinde sözde “mezhepçi” ve sözde “milliyetçi” fitnenin hem de bölge dışı güçlerin meseleye daha fazla müdahil olmasına imkan sağlıyor.
TÜRKİYE-İRAN GÜÇBİRLİĞİ DENGELERİ DEĞİŞTİRİR
Sonuç olarak, Türkiye ile İran arasındaki bölgesel rekabet ABD ve İsrail’in ekmeğine yağ sürerken, bölgesel işbirliği ise iki ülkenin nesnel çıkarlarının dayattığı zorunluluktur. Önemle üzerinde durulması gereken nokta şurasıdır: İki ülkenin çıkarları, ABD’nin İran, Rusya ve Çin’e karşı bir sıçrama tahtası olarak kullanmak üzere girmeye çalıştığı Karadeniz’de de, Türkiye’yi Atlantik cephesinde boğmak üzere yığınak yaptığı Doğu Akdeniz’de de ortaktır.
Bugün için ihtiyaç, Türkiye ve İran’ın Atlantik’e karşı güçbirliği yapmasıdır. Bu, sadece iki ülke ve bölgesel düzlemde olumlu sonuçlar vermekle kalmaz. Türkiye-İran güçbirliği, gelişen dünya ülkeleri lehine denge değişikliği imkanını yaratacak önemdedir.