25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Rejim değişikliği anayasası-(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

AKP, 2007 den beri “toptan bir yeni anayasa” yapmanın önünü açmak ve herkesi de bu işe ortak etmeye çalışıyordu.

2007 seçimleri sonrasında oluşan TBMM’de de aynı çabayı göstermiş, şimdi olduğu gibi bir komisyon kurulmasını önermiş, ancak CHP böyle bir komisyona katılmayacağını açıklayınca, diğer muhalefet partisi de destek vermemiş ve bu oyun bozulmuştu.

Bugüne kadar olayların gelişimi, yepyeni bir anayasa istemelerinin sebebinin öncelikle kendilerine ve yurt dışı destekçilerine göre, Türkiye’nin en büyük sorunu olarak gördükleri Atatürkçülüğü tasfiye etmek olduğunu göstermiştir.

Zira 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarının temeli Atatürkçü milliyetçilik anlayışına ve onun devrim ve ilkelerine bağlılık üzerine oturtulmuştur.

Dış güçler, Türkiye gibi bir devlette, Arap Baharı adı altında Arap ülkelerinde yaptıkları gibi ayaklanmalar çıkartıp, Müslüman Kardeşler veya benzerleri gibi örgütleri kullanarak, ılımlı İslamı kuramayacaklarını bildikleri için, Atatürk ilkelerinin en önemlilerinden biri olan laiklik ilkesini törpülemek ve ileride İsrail tipi, kendine bağımlı bir Kürt devleti kurdurabilmek için “Kürtçülük” kartını oynamak istemektedirler.

Yani yaratılmak istenen ABD ve AB’nin rahatça kontrol edebileceği, ılımlı İslam’ın egemen olduğu federatif bir Türkiye’dir.

AKP iktidarı bu iki amacı gerçekleştirmeye müsaittir.

Nitekim, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in yaptırdığı ankette yer alan “Yeni anayasada farklı yönelim, tercih ve kökenlere sahip kişi ve grupların ayrımcılığa tabi tutulmaması gerektiğine ilişkin açık bir hüküm yer almalı mıdır?“ sorusu, AKP iktidarı tarafından Anayasamızın 66. Maddesindeki, hiçbir etnik köken işaret etmeyen, “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” tarifinden vazgeçileceğinin açık işaretidir.

Bugün iç ve dış tahriklerle yaratılmak istenen hava, ulus-devletin Türkler dışında hiçbir kimliği tanımamak üzerine inşa edildiğidir.

Başkanlık sistemi

Gerçeklerle hiçbir alakası olmayan bu fitne, bu ülkeyi bölmek isteminin dışa vurumudur.

Cemil Çicek’in anket sorusu ve ülkeyi içeriden ve dışarıdan eyaletlere bölme çabası içinde olanlar, bir noktayı halkın gözünden kaçırmaya çalışmaktadırlar.

Bizim anayasamızda Atatürk’e kadar uzanan Türk ulus anlayışı içinde Orta Asya’da yaşayan Türk’ün yeri yoktur. Ama Anadolu ahalisini oluşturan Türk’ün, Kürt’ün, Laz’ın, Çerkez’in, Pomak’ın Arnavut’un yeri vardır. O nedenle daha 1930’lu yıllarda “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” denmiştir.

Bu tarifte bir etnik köken vurgusu yoktur. ABD ve AB bu söylemden çok rahatsız olmaktadır. Yapılan ve halen de yaptırılmak istenen ülkeyi, etnik köken esasına dayalı bölgelere böldürüp, eyaletler yaratmaktır.

Ülkeyi rejim değişikliğine götürecek diğer bir önemli nokta ise Başkanlık rejimi meselesidir.

Hatırlanacağı üzere Özal da eyalet sistemi söyleminde bulunduktan sonra, Başkanlık sisteminin de tartışılmasını istemişti.

Başkanlık sisteminin dünyada başarı ile uygulandığı tek ülke ABD’dir. Onun dışında birçok ülkede diktatörlüklere yol açmıştır.

Türkiye gibi uzlaşı kültürünün olmadığı, 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumuyla da Anayasa Mahkemesi halledilmiş bir ülkede fren mekanizması kim olacaktır, böyle bir ülkede başkanlık sistemi, memleketi felaketlere sürükler.

Türkiye’nin de kurucusu olduğu Avrupa Konseyi’ne üye 48 ülkeden kaç tanesinde Başkanlık sistemi var? Hiç yok.

Bir tek yarı Başkanlık sistemi ile yönetilen Fransa var.

AKP’nin bu Anayasa değişikliği ile yapmak istediği, bir demokrasinin yolunu yapmak, kişi hak ve özgürlüğünün, güvenliğinin sağlandığı bir rejim değil tam aksine totaliter bir rejim kurmaktır.

Üniter Devlet ve Ulus kavramları anayasadan çıkacak, laikliğin içi boşaltılacak, Başkanlık sistemine geçilecektir yapılmak istenen budur.

Bugün ülkeyi yönetenler gerçekten demokrasiden yana olsalardı. Öncelikle daha huzurlu, kişi hak ve özgürlüklerinin güvence altında olduğu bir ülke yaratmak için, önce siyasi partiler kanununu değiştirerek, siyasetteki lider sultasına son verirler, daha adil, barajın olmadığı ve seçim ittifaklarının önünü açan temsilde adaleti tam sağlayan Seçim Kanunu yaparlardı.