Renkli halkalar
1912 Stockholm Olimpiyatları'ndan sonra Pierre de Coubertin Olimpiyat Bayrağı'nı çizdi. Bayrakta 5 halka bulunuyordu, halkalar beş kıtayı ifade ediyordu. Coubertin, Osmanlı İmparatorluğu'nun da içinde bulunduğu Stockholm Olimpiyatları'na katılan 28 ülkenin bayraklarında toplam 6 renk olduğunu belirterek halkaların beş renginin belirlendiğini belirtti. Zemin beyazdı. Bir halkanın rengi sadece bir kıtaya atfedilmemişti. Coubertin, sembolün tüm ulusları kapsadığını söyledi.
Olimpiyatlarda tüm ulusların sporcuları bir araya geliyordu. Halkalarda da bir araya geldiler. Kırmızı halkanın içinde Türk Bayrağı da vardı. 1949'da basılan Olimpiyat kitapçığında her halka bir kıtaya atfedildi. 1951'de, Coubertin'in hayatı boyunca böyle bir açıklama yapmadığı belirtilerek bu yakıştırma geri alındı. Halkaların öyküsü bu!
Müjdat Gezen, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Başkanı Thomas Bach'a mektup yazmış. Olimpiyat Bayrağı'nın zemininin mavi, üzerindeki 5 halkanın da beyaz olmasını istemiş. Mevcut halkalarda ırkçılık yapıldığını düşünmüş. Gezen siyah halkanın siyahileri, sarı halkanın da Asya'nın sarı ırkını ifade ettiğini düşünmüş olabilir. Elbette; mavi halka Şirinler'i, yeşil halka Ninja Kaplumbağaları'nı, kırmızı halka da Kırmızı Başlıklı Kız'ı ifade ediyordur. Nasıl Kırmızı Başlıklı Kız'ı kurda yedirtmeyeceksek, içinde Türk Bayrağı da bulunan kırmızı halkayı da kimseye yedirtmeyiz.
Bu 5 farklı halka Olimpiyat ruhunu anlatmaktır, her milletten sporcuları 4 yılda bir buluşturan bu halkalarda hayat bulan Olimpiyat Ruhu'dur. Bu halkaların hepsini tek renge dönüştürmek; sporun milletleri kaynaştıran güzelliğini görmemektir, ulus devlete karşı olmaktır, dünyayı tek tipe dönüştürme özlemidir. Olimpiyat Bayrağı’nı mavi-beyaz yaparsanız günün sonunda her sporcu mavi-beyaz forma ile yarışsın önerisi gelir, tam da emperyalizmin istediği… IOC, Rusya ve Belarus’u kendi ülke bayrağı ve kendi ulusal marşı ile yarıştırmayarak bu planı zaten uyguluyor. IOC; Olimpiyat Bayrağı zeminine ve 2 Olimpiyat halkasına 1912 Olimpiyatları'na katılarak bayrağının renklerini vermiş Rusya'yı Olimpiyatlarda yarıştırmayarak Coubertin'e ihanet ediyor zaten. Her Olimpiyatta mavi-beyaz Yunan Bayrağı zaten göndere çekiliyor, yanındaki Olimpiyat Bayrağı'nı da mavi-beyaz yaparak emperyalizmin hayali tek kutuplu Olimpiyatı da gerçekleştiririz artık. Bir köşede Yunan Bayrağı, bir köşede mavi-beyaz Nato Bayrağı, bir köşede mavi-beyazlaşmış Olimpiyat Bayrağı, bir köşede mavi zemini olan Avrupa Birliği bayrağı. Madalya olarak da mavi boncuk dağıtın! Spordan kırmızıyı atamazsınız, her kırmızıyı gördüğünde boğa gibi hiddetlenen emperyalizm ve beslemelerinin sonu da arenadaki boğa ile aynı olur…
MAVİ-BEYAZ TUTMAZSA LGBTİ TUTAR
Değerli sanatçı Gezen'e önerim; Bach'a yazdığı mektubun ilgi görmesini istiyorsa, Olimpiyat halkalarının LGBTİ renklerine dönüştürülmesini önermesidir. Bu öneri, Tokyo Olimpiyatları ve Paralimpik Oyunları'na haksız rekabeti destekler şekilde transseksüel sporcuların alınmasını sağlayan ve her fırsatta LGBTi+ oluşumlarına destek veren Bach'ın daha fazla ilgisini çekecektir.
Perşembe günü sona erecek İslami Dayanışma Oyunları'nda sporcularımızın açık ara üstünlüğünü izliyoruz. Bu sene düzenlenen çok sporlu organizasyonlarla kıyaslandığında, üstünlük sağladığımız bir diğer konu spor yayıncılığımız. Bu sene düzenlenen Gymnasiade, Deaflympics, Akdeniz Oyunları, Avrupa Gençlik Oyunları ve Avrupa Üniversite Oyunları'nın hepsinden daha kaliteli çekimler ile oyunları takip ediyoruz. TRT; yayın çeşitliliği bakımından, Dünya Oyunları'ndan bile daha başarılı bir yayını gerçekleştiriyor. Ülkemizi temsil eden sporcuların tamamını izliyoruz.
Tüm maçlarını kaybetse bile; Afganistan Hentbol ve Voleybol Kadın Milli Takımlarının İslami Dayanışma Oyunları'na katılımı çok değerli. Kabil Havaalanı kapalı olduğu için iki sporcusunu Paralimpik Oyunları'na gönderemeyen Taliban rejimine karşı Fransa ile Kabil'den Tokyo'ya iki para-atletin getirilmesini bir macera filmi gibi kamuoyuna sunan IOC'nin oyununu Konya'ya gelen Afgan kadın sporcular bozdu. Takım sporlarında Afganistan'ı temsil eden erkek sporcu bile yokken iki kadın takım sporunda Afganistan temsil edildi. Afgan kadınların ülkesini temsil etmesi, emperyalizmin teröristleri IŞİD ile ABD'yi ülkesinden kovan Taliban'ın arasındaki farkı gösteriyor.
Oyunların en çirkin sahnesi Katar Voleybol Milli Takımı'nın liberosu Süleyman'ın oyuncularımıza yönelik sağ elini bıçak gibi boğazına götürüp “boğazınızı keseceğiz” hareketi yapması idi. Adında İslam ve dayanışma olan oyunlarda bir sporcunun IŞİD infazlarını andıran hareketi spora olduğu kadar İslam’a da zarar verdi.
ATATÜRKSÜZ AÇILIŞ OLMAZ
Güzel bir açılış izledik. Yalnız, Türkiye'de bir oyunun açılışı oluyorsa, o açılışta mutlaka Mustafa Kemal Atatürk'ün adı geçmelidir. Atatürk'ün Konya'yı ilk ziyaretinin tarihleriyle çakışan açılışta tarihten onlarca isim anıldı. Atatürk'ü duyamadık. Konya'daki açılışa Nasreddin Hoca da çok yakışırdı. Mizah, ülkemizin en önemli kültürüdür.
Atletizmde ilk 3 gün yapılan derecelerin teknik nedenlerle sayılamayacak olması ise oyunların başarısızlığı oldu. Atletizm Federasyonu'nun ilk 3 günde yapılan derecelerin rüzgâr nedeniyle geçersiz olacağını açıklaması kafalarımızı iyice karıştırdı.
İstanbul'un Olimpiyat düzenleyemeyeceğini savunanlardanım. Nitekim İstanbul'u Olimpiyata aday gösterirken, büyük spor organizasyonlarını İstanbul dışında yapmamız, bu adaylığa inanmadığımızı da gösteriyor. İzmir'de 1971'de Akdeniz Oyunları, 1980'de İslam Oyunları ve 2005'te Universiade; Trabzon'da 2007'de Karadeniz Oyunları ve 2011'de Avrupa Gençlik Olimpiyatı, Erzurum'da 2007'de Kış Universiade'ı, Mersin'de 2013'te Akdeniz Oyunları ve Samsun'da 2017'de Deaflympics düzenledik. İstanbul'da düzenlenmesi planlanan İslami Dayanışma Oyunları'nı Konya'ya aldık. İstanbul'u antrenman yapmadan maça çıkarmak istiyoruz. Olimpiyatlara göre daha küçük bu organizasyonları İstanbul'da düzenleyerek seyirci ilgisi, ulaşım ve konaklama gibi konularda İstanbul'un eksiklerinden korkarak Olimpiyat'a ev sahipliği yapamayız!