Rezervler azalınca Hazine kemer sıktı
Hazine nakit dengesi yılın ilk dört aylık döneminde yaklaşık 2 milyar TL (1.999) açık verdi. Hazine geçen yılın aynı döneminde 72.1 milyar TL nakit açığı vermişti. Bu tutar 2019'da 52 milyar TL açık, 2018'de 32.6 milyar TL açık, 2017'de 26.2 milyar TL açık şeklindeydi. 2017 öncesine gitmiyoruz çünkü ondan önceki iki yılın ilk dört ayında Hazine nakit dengesi açık değil fazla veriyordu. Yine 2017 öncesindeki yıllarda büyük tutarlı borçlanmalar ve nakit açıkları verilmiyordu. Bir örnekle açıklayacak olursak; 2015 yılının tamamında 17.1 milyar TL, 2016'da 38.2 milyar TL nakit açığı veren Hazine, 2017'de 60.4 milyar TL, 2020'de de 181.9 milyar TL açık verdi. 2015'in 10 katına ulaşan nakit açığı elbette Türkiye'nin 2017'den sonra içine girdiği darboğaz, 2018'deki kur şoku, 2019'daki daralma yılı ve 2020 yılındaki salgın krizi ile açıklanabilir.
KUR FARKI ALTINDAN MI DÖVİZDEN Mİ?
Hazine istatistiklerinde nakit açığı dışında dikkatimizi çeken bir başka husus ise borçlanma. Yılın ilk dört ayında Hazine net 26.8 milyar TL'lik borçlanmaya gitti. Aynı dönemde Hazine net 5.9 milyar TL'lik dış borç ödedi. Hazine kasasında nakit döviz tutuyor olacak ki mart ayındaki 17.1 milyar TL'lik pozitif kur farkı sayesinde ilk dört ayda 16 milyar TL'lik kur geliri elde etti. Hatırlanacağı üzere şubat sonunda 6.96 TL'ye kadar düşen dolar kuru mart sonunda 8.40'ın üzerine çıkmıştı. Geçen yılın aynı döneminde bu tutar 10.8 milyar TL'ydi. 2020 yılının tamamında ise Hazine 19.2 milyar TL'lik pozitif kur farkı yazmış. Önceki yıllara baktığımızda kur farklarından elde edilen gelirlerin 2-3 milyar TL'yi geçmediği görülüyor. Bu konuya değinmişken Hazine'nin artan altın varlığından da söz etmeden olmaz. Merkez Bankası'nın 2020 yılı Faaliyet Raporundaki tabloya göre Hazine'nin BİST nezinde 26.7 milyar TL'lik altını olduğu görülüyor. 2019 yılında ise böyle bir altın varlığından söz edemiyoruz. 2018'de ise 75 milyon TL'lik bir altın varlığı söz konusu.
FİNANSMAN KESİLİNCE BORCA SARILDIK
Borçlanma kısmına geri dönersek Hazine'nin geçen yılın ilk dört ayında yaptığı net borçlanma 116.5 milyar TL oldu. 2021'deki 26.8 milyarlık borçlanma geçen yılın yüzde 23'ü kadar. 2019'un ilk dört ayındaki net borçlanmaya baktığımızda 56 milyar TL'lik bir büyüklük karşımıza çıkıyor. 2018'de bu tutar 15.7 milyar TL, 2017'de de 27.7 milyar TL. 2018'in ilk aylarında ülkeye giren yoğun portföy (6.2 milyar dolar) girişlerinin bunda etkili olduğunu söyleyebiliriz. Ancak 2018'in ağustos ayından itibaren bozulan bir dış finansman dengesi sonucu yoğun rezerv yakma politikasıyla kredisiz dönemeyen iç pazarı fonlama (KGF, konut-taşıt kredi kampanyaları) politikasına 2020'deki salgın krizi tuz biber ekti. Yıllık borçlanmalara baktığımızda ise yine 2016'dan sonra ciddi bir sıçrama gözlemliyoruz. 2016'da 29.2 milyar TL olan yıllık net Hazine borçlanması, 2017'de 78.3 milyara çıkıyor. 2018'de 52.7 milyara inen borçlanma, 2019'da 152.3 milyara, 2020'de de 240.7 milyara çıkarak rekor kırıyor.
FAİZ YÜKÜ ALTI KATINA ÇIKTI
2017 ile birlikte sıçrayan Hazine borçlanmasının ve elbette kur şokları, yüksek enflasyon yüzünden borçlanmanın maliyeti de artınca 2021 yılına sirayet eden faiz yükü yılın ilk dört ayında rekor kırdı. Hazine bu yılın ilk dört ayında 57.9 milyar TL'lik faiz ödedi. Geçen yılın aynı döneminde bu tutar 47.9 milyar TL, 2019'da 37.1 milyar TL, 2018'de 24.6 milyar TL, 2017'de 21.3 milyar TL'ydi. Bundan önceki yıllarda ise 20 milyar TL'yi nadiren aşıyor. Hızla borçlanmanın getirdiği faiz yüküne daha net bakmak için yıllık ödemelere bakalım: 2016 öncesinde genelde 50 milyar TL ve altında kalan faiz ödemeleri 2018'de 70 milyara, 2020'de de 121 milyar TL'nin üzerine çıkıyor. 2017'den sonra özel sektörün ve iç piyasanın fonlanma görevinin eskiden olduğu gibi yine Hazine'ye kaldığı görülüyor. Nitekim finansal kesim dışındaki sektörlerin döviz açık pozisyonu 2018'in Mart ayında 223.2 milyar dolarla rekor kırdıktan sonra bu yılın şubat ayında 155.3 milyar dolara kadar düşmüş. 2018'in Mart ayında artı 40 milyar dolar civarında bulunan Merkez Bankası net döviz pozisyonunun 2021 Ocak ayına geldiğimizde eksi 60 milyar dolara düştüğünü görüyoruz. Haliyle döviz rezervi tarafında elimiz daralınca Temmuz 2020'den bu yana altın rezervlerini de yakmaya (Temmuz 2020-Şubat 2021 dönemi: 159 tonluk satış) başladık. (Kaynak Uğur Gürses, Ekonomi Alla Turca, 13 Nisan tarihli '128 milyar dolara ne oldu?' başlıklı yazısındaki ilgili tablo ve 6 Mayıs 2021 tarihli '159 ton altın kayıp mı?' yazısı.)
ASIL TEHDİT İZLEMEDEKİ KREDİLER Mİ?
Yukarıda aktardık önceki beş yıla kıyasla Hazine borçlanmasında ve nakit dengesinde bir azalma söz konusu. Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın önümüzdeki hafta yılın ilk dört ayına ilişkin bütçe raporunu açıklaması bekleniyor. İlk üç ayda bütçe 22.7 milyar TL fazla verdi. Merkez Bankası'ndan gelen “kar transferi” sonrası önümüzdeki aylarda bütçe performansının nasıl devam edeceği de yakından izlenecek. Yine yukarıda belirttiğimiz üzere iç piyasada KGF, konut-taşıt kredi kampanyalarının yanında salgın krizi öncesinden başlayan bir borç yüzdürme politikası söz konusu. Türkiye Bankalar Birliği'nin geçen hafta açıkladığı araştırmaya göre 2020 sonu itibarıyla, tahsili gecikmiş kredilerin toplamı 141 milyar TL, buna 370 milyar TL'lik yakın izlemedeki kredileri de eklediğimizde finans sektörünün üzerinde 511 milyar TL'lik bir yük var. Toplam kredilerin yüzde 16.6'sı. Tahsili geciken kredilerin yüzde 75'i için karşılık ayrıldı. İkinci grupta izlenen kredi miktarı bir yılda yüzde 23 arttı. Yeniden yapılandırılan ya da yeni bir itfa planına bağlanan kredilerin toplamı 204 milyar TL. Bunun yüzde 91’i yakın izlemedeki kredilerden oluşuyor. Ekonomi Reform Paketinde de yer aldığı üzere bu yılın sonuna kadar, “Yaşama imkanı olmayan donuk alacakların Varlık Yönetim Şirketlerine satışı, aktiften silinmesi gibi yöntemlerle bilanço dışına çıkarılması için gerekli teşvik ve tedbir mekanizmaları oluşturulması” bekleniyor. Bu kapsamda kamunun da bir yük üstlenip üstlenmeyeceği henüz net değil.