Ruhum Seninle Ey Ülke!
Şimdi ne olacak? Söyle şair! Şimdi, şimdi!
Yazılabilir mi acaba zor günün narası,
Aşılan dağın, geçilen yarın, devrilen kara devrin?
Ağıt mı, yanık türkü mü, isyan havaları mı?
Yoksa, ayaklanma çağrısı mı büyük bozkırda?
Hiç bırakmadım seni, hiç bırakılır mı, söyle!
Yunus’tan beri Ferhat, Kerem, Mecnun yolu bu.
Ülkemsin benim, annem değil misin?
Yıkılıp devrilen son barikatların önünde hem de,
Oğul bırakır mı öyle annesini, nice yiğitse?
Peki, nereye yolladılar bizi, böyle çiçek açmış?
Söyleyebilir misin bize adresini güneşin?
Uzağa mı, yakına mı, yokuşa mı gidelim yoksa?
Küskün ayaklar ne yana koşar, ey şair,
Daha dün Nazım’ın önünde yemin etmedin mi?
İçim senin ruhunla dolu ey ülke, söyle bana:
Bırakabilir mi gören göz, ışığın elini?
Bırakmadım seni. Bırakabilir mi hiç, söyle ana
Kurtuluşa koşan bacak, kalça kemiğini?
Yanıltır mı Odin’i atının sekiz ayağından biri.
Nereye gitti hünerli elleriniz, soruyorum,
Boynunu içeri çekip elleri cebinde şiir dizenler?
Yolunuz düşmez mi savaş meydanına sizin?
Bir de temiz bir kan vardı yüreğinizde,
Nereye aktı, ey şanlı yazıcılar, çöl mü içti?
Hiç dokunmadınız mı Güven Anıtı’nın taşına.
Ruhum seninle, ruhum seninle ey ülke! Ey ana!
Can tatlısından geçen, reyhan kokulu,
Ruhum seninle, ruhum seninle ey yiğit ülke.
Beni benden alan gücün meydan okuması,
Duvar yıkma ustası, ruhum seninle.
Sen ey ana kokusu, sütlü memesi ulu göğün.
Hiç aldatmadım seni, hiçbir devir, hiç
Aldatır mı Lokman Hekim’i kendi hastası?
Hiç aldatmadım seni, hiç aldatabilir mi,
Hektor’un kalkanı, Hektor’un kol kasını?
Duvarın titrediğini gördüm şükür, gördüm şükür.
Ruhum seninle, ruhum seninle!
Ey beni doğuran kutlu varlık, ruhum seninle.
Yüreğim özgürlüğe açık, beynim devrime kilitli:
Ruhum seninle, ruhum seninle ey ülke.