22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Rusya, Kürt meselesinin hep içinde oldu

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-
Rusya'ya devam edelim. İç içe birkaç soru.
ABD-Rusya uzlaşmasının kapsamı ne?
Bir tür Dayton anlaşması mı geliyor? Bosna'da savaşı bitiren anlaşma gibi.
Irak ve Suriye, yeniden mi parselleniyor?
PKK Suriye'de meşrulaştırılacak mı? Barzani ve Talabani gibi.
ABD'nin Kürt meselesinde hedefleri belli.
Ya Rusya? Kuzey komşumuz nereye kadar gidebilir?
* * *
Belirtelim: Süreç yeni. Kesin konuşmak için erken.
Bugün konuya "giriş" yapmakla yetinelim.
* * *
Rusya'nın nasıl bir "Kürt" sicili var?
Önce tarihsel arka plan.
Hep aklımızda tutalım. Sömürgeci yayılmayla Kürdoloji'nin gelişmesi bağlantılıdır.
Malûm: Kürdoloji'nin temelleri Petersburg'da atıldı, ağırlıklı olarak.
Çarlık, Kürt isyanlarını imkan saydı hep. Özellikle Osmanlı'nın son yarım yüzyılında.
Amacı: Kafkasya'dan güneye, denize inmekti.
Hedef coğrafya: Osmanlı Türkiyesi'nin doğusuyla İran'ın batısıydı.
* * *
Sonra iki ülkede rejimler değişir.
Anadolu'da Kemalist Cumhuriyet kurulur. Rusya'da sosyalist rejim.
Moskova'nın Kürt politikası tamamen farklılaşır.
Sovyetler Kemalistlerin yanındadır artık. Etnik isyanlara karşı.
Komünist Enternasyonal yayınlarında açıkça görülür bu.
* * *
İkinci Dünya Savaşı yeni bir kırılma yaratır.
Savaşın son yılı... Moskova iki hamle birden yapar İran'da.
Önce Azerbaycan Milli Hükümeti (Kasım 1045)…
Sonra Mahabad Kürt Cumhuriyeti devletçiği kurulur (Ocak 1946'da).
İran’ın o bölgeleri Sovyetler’in kontrolündedir.
Savaş biter… Sovyet ordusu çekilir.
Sonuçta: İran ordusu harekete geçer. Dağıtır ikisini de.
* * *
İsyancılarla Sovyetler'in bağı kopmaz.
Mahabad'a Iraklı aşiret liderleri de katılmıştır.
Başlarında Molla Mustafa Barzani vardır. Mesut Barzani'nin babası.
İsyan bastırılınca Rusya'ya sığınmak için yola çıkar.
Güzergahı Türkiye-İran sınır hattıdır.
Baba Barzani 12 yıl misafir edilir Sovyetler'de.
Kraliyet yıkılınca dönebilir Irak'a (1958).
* * *
1960'ların başında Irak'ta çatışmalar başlar. Bağdat’la Barzaniler arasında.
Moskova'nın tavrı Kürt partilerini memnun etmez.
Bağdat anti-emperyalist çizgidedir.
Bu yüzden: Moskova Kürt ayrılıkçılığını arkalamaz.
Kürt milliyetçiliği de yönünü Batı'ya çevirmiştir zaten.
ABD-İngiltere-İsrail baş destekçilerdir. İran’daki Şahlık rejimi üzerinden.
* * *
Hami-destekçi arayışını Celal Talabani'den okuyalım...
Paris Kürt Konferansı (Ekim 1989).
Gazeteci olarak ben de izledim.
Kendisiyle kapsamlı bir röportaj yaptım.
Konu büyük devletler ve Kürt meselesi. Hangileri daha ilgiliydi?
Anlattı: Önce Çin'in kapısını çalmışlar (kendisini eski Maocu sayıyordu).
Sonuç: Olumsuz.
Sonra: Moskova'yı yoklamışlar. "Bir dahaki sefere" demişler.
Yani: Umdukları desteği alamamışlar.
Talabani diğer iki "kapı"yı şöyle anlattı: "Avrupa fena değildi. ABD en iyisiydi..."
(Bak: Kürt Dosyası, sayfa 485-487.)
* * *
Sosyalist kamp dağılmak üzeredir.
İki kutuplu dünya geride kalmakta…
Dünya yeni bir döneme girmektedir.
Tek süper güç ABD dönemi başlamaktadır.
Ayrılıkçılığın kıblesi Batı'dır artık.
Kürt milliyetçiliği de tabloyu böyle okudu. Yüzünü Batı'ya çevirdi.
Talabani, olanı söylüyordu.
* * *
Barzani cenahı da farksızdı.
O tarihten iki yıl önce (1987)
Kuzey Irak’ta bir Barzani kampındayım.
Hakkari’den dağ yoluyla ilk kez geçişim.
Kampın komutanı Sait Ahmet Barzani. Tarihî bir şahsiyet.
Baba Barzani ile birlikte Sovyetler‘de kalanlardan.
Edindiğim toplam izlenim: Sovyetler Birliği sadece hatıraydı onlar için.
Güçler denkleminde Rusya’yı pek hesaba katmıyorlardı.
Moskova hem çaptan düşmüştü. Hem de Bağdat’ı tercih ediyordu.
* * *
Yıl 1992. Londra’dayım.
Sovyetler paramparça. 15 ayrı cumhuriyete bölünmüş.
Dışarısıyla ilgilenmesi ne mümkün. Kendi kaosuyla baş etmeye çalışıyor.
İbrahim Ahmet’le görüştüm.
Baba Barzani’nin yokluğunda Irak Kürt hareketini yönetmiş.
Aynı zamanda Talabani’nin kayınpederi.
Artık Londra sürgünüydü.
* * *
(Londra’nın bir özelliği hep aklımızda olsun.
Britanya İmparatorluğu’nun başkenti bir siyasi sürgün merkezidir.
Kraliçe’nin hükümetleri iki grubu hep sevdi.
Bir. Etnik kimlik mücadelesi verenleri.
İki: Dini ve mezhebi kavga içinde olanları.
Bu sürgün havuzundan çok başbakan, bakan çıkmıştır.
Mesala: Şimdiki Irak Başbakanı Haydar İbadi.
O adeta bir Londralıdır.)
* * *
Devam edelim.
İbrahim Ahmet’te gördüğüm şu oldu.
Kürt milliyetçiliğinin diplomasi gündemi tekleşmişti.
Doğu blokunu silmişlerdi… Ajandalarında sadece Batı vardı artık.
Eski sol, sosyalizan söylem sadece bir hatıraydı.
Her şey kimlik ve statü üzerineydi.
* * *
1991 Birinci Körfez Savaşı yaşanmış…
Kuzey Irak, 36. Paralelin kuzeyi… Çekiç Güç‘le Batı himayesine alınmıştı.
Bir model konmuştu ortaya: Emperyalist müdahaleye dayanarak devletleşmek.
İbrahim Ahmet hiç rahatsız değildi. Umutluydu hatta.
Bu aşamanın özeti: Sovyetler'in çökmüş. Moskova, Kürt projesinde devre dışı kalmıştı. Geçici de olsa.
Konuya devam edeceğim…