22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sağlam ülke Sağlam ekonomi Sağlam komşu

Şule Perinçek

Şule Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Sizler de biliyorsunuz, bir yıldan fazla oldu Asya Çağı Üniversitesi'ni kurmak üzere girişimlere başlayalı. Gerek akademik çevrede, siyaset ve ekonomi alanında, gerekse geleceğin kurucusu gençlerde müthiş bir heyecan yarattı.
Son gelişmelerle, Sayın Putin'in tavrıyla da bir daha ortaya çıktı ki dünya artık çok kutuplu.
Bu siyasi süreç kuşkusuz akademik alana da yansıdı.
Siyasetin ve ekonominin değil bilimin, sanatın yaratıcılığın da artık merkezi Asya'ya kaydı.

SABIRSIZLIKLA KARŞILANIYOR

Nasıl heyecan yaratmasın! Dünyanın büyüyen ve kadim gücü Asya’nın uygarlık köklerinden beslenecek, 2030 ve sonrasının yeni kuşak dünya yöneticilerinin, stratejlerinin ve uzmanlarının yetişmesine katkıda bulunacak bir üniversiteden söz ediyoruz.
İhtiyaç gelip dayattı.
Millî devletlerin bağımsızlığını savunan, insan odaklı, daha adil, paylaşmacı,
yeni uygarlığın kadrolarını eğitecek;
yükselen Asya uygarlığının felsefe, siyaset, ekonomi, kültür ve sanat teorilerinin gelişmesine katkıda bulunacak;
Asya kavimlerinin uygarlık birikimlerinin tanınması ve paylaşılması için kültür alışverişlerini geliştiren bir akademik model oluşturacak;
böyle bir eğitim verecek bir üniversite...!!
Sözcükler bile bizi ateşliyor.
21. Yüzyılın Yeni Kuşak Üniversitelerinden birinin inşası faaliyeti bu.
Sabırsızlıkla karşılanıyor.

HEDEFİMİZ NEDİR

Batılı akademik kurumlar, Tek Kutuplu Dünya iddiasının iflasıyla, çıkmaza giren Atlantik sisteminin sorunlarıyla çöküş dönemine girdi. Küresel finans sisteminin aleti durumuna düştü.
Batı merkezli sözde bilim, dünya haritalarını bile kendi çıkarlarına göre yapıyor. ABD ve Avrupa kıtaları dışındaki insanlığın tarih, kültür ve uygarlığını yok sayıyor. Kâr amacının bir aracı gibi oldular, sanki öğrenci değil müşteri arıyorlar.
Girin internete şöyle bir dolaşın nasıl iyi bir üniversite kurulur tanımına nasıl bir yerleşkeyle, kantini, lokantaları, alış veriş merkezlerinin parlak reklamlarıyla başlanıyor.
Bizim üniversitemizin nasıl bir hedefi olacak?
Adaletin ve uluslararası hukukun insancıl amaçlarla yeniden düzenlenmesi... Demokrasi ve özgürlüklerin güvence altına alınması ve geliştirilmesi...
Devletler ve milletler arasındaki ilişkilerin bağımsızlık, karşılıklı saygı ve barışçı esaslara göre yeniden örgütlenmesi...
İşte bunların uygulanmasına önderlik edecek kadroların yetiştirilmesi, donanımların sağlanması, onları yetiştirecek öğretim kadrosu...
Bu açıdan özellikle Türkiye, Rusya, Çin ve İran Devletlerinin insan kaynağı, eğitim ve gelecek planlarının bilimsel ölçülerde analizi ve harmanlanması çok önemli. Bir süredir bu görüşmeleri sürdürüyoruz.
Çok olumlu geri dönüşler oldu.
Asya'nın bu önder dört devletinin birikimini bir araya getirmenin müthiş bir enerjiyi ortaya çıkaracağı bu görüşmelerden belli oluyor.
Küresel salgın bu ihtiyacı biraz daha yakıcı biçimde ortaya çıkardı ama bir yandan da uluslar arası görüşmelerimizi yavaşlattı.
Yazın sonundan bu yana Rusya'ya gidişimiz birkaç kez ertelendi.

Sağlam ülke  Sağlam ekonomi Sağlam komşu - Resim : 1

İHTİYAÇ YAKICI

En son 28 Şubat'ta başlamak üzere bir grup iş insanıyla birlikte ilgi alanlarımıza göre çeşitli kurumlarla görüşmeler ayarlandı. Hem siyasetin ve ekonominin karar verici üst düzey makamları, hem de görüşeceğimiz çeşitli konuların uzman kurumlarıyla bir program oluşturuldu.
Bu kez de Ukrayna meselesi çıktı. Olaylar hızlı gelişti.
Gidip gitmemeyi yeniden tartıştık. İhtiyaç yakıcıydı. Hem ekonomik açıdan, hem insan birikimi anlamına gelen eğitim açısından hem de siyasi açıdan...
Biz ezelden karagün dostuyuz.
Bazı genç iş insanlarımızın annelerini zor ikna ettik.
Ama memleket meselesiydi.
Uçağın rotası değişti. Yolumuzu bir saat uzattık. Bulgaristan, Romanya, ta nerdeyse Viyana sınırına kadar bir yay çizip Belarus üzerinden Moskova'ya vardık.
İstanbul'a telefonlar edildi.
Kar varmış. Moskova ise günlük güneşlikti. Gelmeyenler pişman oldu.
Hemen vakit kaybetmeden işe başladık.
Grupta USMER ve Vatan Partisi heyeti başkanı olarak bizim dışımızda farklı siyasi partilerden iş insanları vardı. İş insanlarının bir grubuna Ethem Sancak başkanlık etti, birine Görev Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tugay Şen. Bazen birlikte bazen ayrı görüşmeler yaptık. Ama amacımız ortaktı. Uçağın rotası doğru çizilmek zorundaydı.
Her alanda.
Biden'e göre uçağımızın yönünü saptasaydık, nereye varacaktık... Sonra genç işadamımızın Cumhuriyet kadını annesine nasıl güvence verebilirdik...
O Biden tayfası zaten uçak Ukrayna üzerinden uçmayacağımızı anlayınca paraşütle bir NATO üssüne atlayıp kaçardı.
Biz Türkiye'nin geleceğini, birliğini, bütünlüğünü ve refahını düşünüyorduk.
Nasıl önünü açarız.
Nasıl güvenliğimizi sağlarız.
Nasıl bağımsızlığımızı koruruz.
Onun için de partilerimizin nasıl bir iç ve dış siyaset izlemesi gerektiği, nasıl bir ekonomisi olması, nasıl bilim ve eğitim anlayışı ve hedefine kilitlenmesi önemliydi.
Hep birlikte bunları da konuştuk.
Bunları da anlattık.
Hepimiz birbirimizin başarısını istiyoruz.
Çünkü muhtacız. Birimiz diğerimiz için tayin ediciydi.
Onun için Rus pırıl pırıl genç bilim insanlarının daha hâlâ badana kokusu bile taze o müthiş yerleşkelerinde üzerinde çalıştıkları araştırma konularınının birebir bizim gruptaki Türk iş insanlarının girişimleriyle örtüştüğünü duymak hepimizde coşkunluk yarattı. Bu kadar mı olur...
Ben o arada sessizce 1930'lara gittim geldim.
Üniversite deseniz öyle. Birbirimizin sözünü tamamlıyoruz. Hem Türk tarafı hem Rus tarafı. Yalnızca o da değil. Bizim üniversitenin bileşenleri burada da bileşiyor. Türkiye, Rusya, Çin, İran...
Karadeniz'in güvenliği, Akdeniz'in güvenliği; Akdeniz'in güvenliği, Hürmüz Boğazı'nın güvenliği...
Kırım'ın NATO üssü olmasının, Kıbrıs'ın ABD uçak gemisi olmasından ne farkı olabilir.
Siyasi bakımdan bağımsız olmayan, insan birikimi sağlam olmayan bir ülkenin ekonomisi sağlam olabilir mi... ya da tersi...
Elbette bir de sağlam komşu olacak.
Bu geziyle bir kez daha tarihe not düştük.
Kim ne derse desin.
Sevinç içindeyiz.
Gelecek gösterecek.

Ukrayna Rusya NATO ABD Putin