28 Eylül 2024 Cumartesi
İstanbul 26°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sahi bu nasıl iş? (1)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Bir okurumuzdan 13 Kasım 2013 tarihli "Bu nasıl iş?" başlıklı yazımı değerlendiren bir ileti aldım. Benim bazı toplum kesimlerini tasvir ettiğim durumunu eleştirel bir dille değerlendiriyor. Zaten ben okurlarımızdan böyle bir değerlendirme bekliyordum. Tasvir tamam, değerlendirme tamam. Ama ne yapmalı? Sorun bu!

***

[ "62 Yaşında emekliyim. CHP Beylikdüzü ilçe teşkilatına üyeyim. Her gün Aydınlık Gazetesini mutlaka alır tüm yazarları okumaya gayret ederim. Size yazmaya "Bu Nasıl İş?" başlıklı yazınızı okuduktan sonra karar verdim. İstedim ki sizi şaşırtan toplum kesimlerini bir de sade bir vatandaşın bakış açısından görün, okuyun. Başlayalım efendim...

İşçiler ve memurlar:

Pek şaşılacak bir şey yok. Beyinleri 12 eylül darbesi sonrasında yıkandı. Bilinç yitirmesine uğratıldılar. AKP'nin önüne hazır hap gibi getirildiler. Hepsi 11 yıllık iktidarda ümmetleştirildiler. Bu iki sınıf halâ silkinip kendine gelemedi. Şimdi hayattaki en büyük güvenceleri olan kıdem tazminat hakları ellerinden alınmak üzere. Yiyecekleri golün henüz farkında değiller. AKP'yi üç dönem üst üste iktidara taşımakta en büyük hamallığı bu iki sınıf yaptı. Emeğe ve çalışana büyük önemi veren Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesinden haberleri yok. Bu iki yayın kuruluşunun bir türlü belini doğrultamayışı onları hiç ilgilendirmiyor. İşçi partisine dikkat edin. Emekçiden, çalışandan yana olmasına karşın üyeleri ya gençler ya da aydın kesim. İşçi kendi partisinde yok. Bu beyinsizlik varken bırakın beter olsunlar. Hiç acımıyorum.

Türk Silahlı Kuvvetleri:

TSK'daki Subay ve Astsubay sayısı malesef etkili olacak sayıda değil. Eşleri ve emeklileri de var diyorsanız emeklileri ayrı kategoride değerlendirelim. Zaten bir avuç ulusalcı, yurtsever onlar kaldılar. Ülkeyi kurtarmaya malesef yetmez sayıdalar.

Emekliler:

İçinde benim de bulunduğum kesimin işçi ve memurdan farkı yok. AKP'yi iktidara taşıyan kesimlerden birisi bu gurup oluyor. Ağlayan sızlayan, maaşımız yetmiyor diyen emekli kesimi büyük şehirlerde yaşayan emeklilerdir. Anadolu emeklilerinin çoğunluğu ev kirası vermezler. Sebzesi, meyvesi babadan kalma bağdan, bahçeden gelir. Yol parası vermezler. Aldıkları günde iki simit parası zam ona az gelmez. Anadolu emeklisiyle konuşun maaşının yettiğini söyler. "Bin bereket versin. Müslüman başbakan Tayyip'e Allah zeval vermesin" der. Gerisini düşünmez. Ülke bölünüyormuş, elden gidiyormuş umurunda değildir. Onun için bu dünyadan daha çok öbür dünya önemlidir. Evden camiye, camiden eve gelir, gider. Başka bir yaşantısı yoktur. Hükümet de bunu bildiği için emekliye zam vermez. Açlık sınırında süründürmeye devam eder.

Çiftçi:

11 Yıllık AKP iktidarında ümüğüne sıkılan, süründürülen, perişan edilen en büyük kesim bu kesimdir. "Ananı al git" muamelesi görmesine, itilip kakılmasına rağmen kasabın bıçağını yalayan koyun misali AKP'ye kendini göbeğinden bağlı hissetmektedir. Çiftçi sınıfı artık bir sınıf değil, sadaka toplumuna dönüştürülmüştür.

En gariban, fakir sınıf malesef bu sınıftır. Eskiden dünyada kendi kendine yetebilen 7 dünya ülkesinden birisi durumunda olan Türkiye şimdi aklınıza gelen her çeşit hububatı ithal eder, hatta saman ithal eder duruma getirilmiştir Çiftçimiz ben neden bu duruma düştüm diye sormaz. AKP iktidardan giderse kömür, gıda paketi yardımı kesilir diye endişe eder. Çünkü öyle tehdit edilmektedir ve gider oyunu AKP ye verir.

Genç nüfus ve yüksek öğrenim:

İşte bütün umudumuz onlarda. Gezi olayları umudumuzu biraz olsun yeşertti. Yeniden yüzümüz gülmeye başladı. Türkiye onlara emanet. AKP bunu bildiği için şimdiden önlemlerini almaktadır. İslamcı ve ümmetçi bir gençlik yetiştirmek için kolları sıvamıştır. Nasıl mı? İmam Hatip okullarını bütün yurt sathına yayarak. Ülkeye, topluma hiç bir katkısı olmayan sadece AKP'nin arka bahçesi olmuş olan bu okullardan yetişen gençler sizin de defalarca yazdığınız gibi Türkiye'nin geleceği için, laik cumhuriyet için, demokrasi için büyük tehdit oluşturmaktadırlar. Sayın İnce, son olarak şunu söylemek istiyorum. Ortalama eğitim seviyesi dört buçuk yıl olan ülkede çok fazla bir şey beklememek gerek. Ama 2014 ve 2015 seçimleri Türkiye için dönüm noktası olacaktır."]

***

Jean-Paul Sartre'dan yardım alarak konuya yarın devam edeceğim.