‘Sam Amca kaos istiyor!’ -(TAMAMI)
Allah uzun ömürler versin, 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Demirel der ki: “Cumhuriyet tehlikeye düştüğünde hiç ummadığınız zamanda cumhuriyete gönül verenler ona sahip çıkarlar. Herkes susarken birilerinin konuşması lazımdır; bu ben de olabilirim, hiç ummadığınız biri de...”
Türkiye’de şu sıralar rahmetli İlhan Selçuk ağabeyin dediği gibi, “Cumhuriyetin tehlikede olduğunun farkında olanlar” hayli çoğaldı. O kadar çoğaldı ki; iktidarın sözcüsü ve basından sorumlu Bakanı, halk hareketlerinin devam edeceği bilgisini aldıklarını açıklıyor. Yaşadığım uzun ve özgürlük şarkılarıyla süslü yıllara bakarak, bu sözleri söyleyenin demokrasi ile yönetilen bir ülkede medya ve basından sorumlu bakan tarafından söylenmesi inanınız, beni mutlu ediyor. Demek ki 1789 Fransa İhtilali’nden sonra evrensel direnme hakkının kullanılmasının yasal gerekçelerini hukuk kültürü almış Sayın Bakan bile biliyor. O halde iki dost gibi konuşalım ve halkın ayaklanmasının nedenlerini tartışalım.
31 Mayıs’ta başlayan ve iki ay süren halk pareketini, cümle âlem meşru direnme hakkı olarak kabul ediliyor. Amerika’nın ünlü gazeteleri hareketi yakından izliyor. Ama Beyaz Saray her tarafa çekilebilecek sözlerden başka bir şey söylemiyor. Örneğin; Başkan Obama yakın dostu Erdoğan’a masa kenarından beyzbol sopası gösteriyor da Türkiye’de hukukun siyasallaştırıldığından, adaletin yok olduğundan, özgürlüklerin yok sayıldığından ve bunun demokrasiye hiç de yakışmadığından söz etmiyor. Bundan ne çıkar sizce? “ABD ve onun Sayın Başkanı Türkiye’de istikrar değil, kaos istiyor.” Zaten 21. yüzyıla damgasını vuran İkiz Kuleler olayından sonra ABD tam vahşi kapitalizme örnek olan kapitalizmin ağababası olmuştur. Yıllar önce (1956’da) Amerikalı milyarder Rockofeller’in mektubunda yazdığı gibi, dünyada tek süper devlet olmak için “Atları arabanın önüne koşmaktadır.” (Bir Numaralı Tanık, K.A, Doğan Kitap ve İsim yayınları)
Gittiği yere ne götürüyor?
USA’nın son yıllarda dünyada “damgasını vurduğu” yerlere bir bakın: Demokrasi değil, kan ve gözyaşı götürüyor. Irak’ta müthiş bir Müslüman katliamı, milyonlarca insan yaşlı, ihtiyar, çocuk, kadın demeden yok edildi; Irak halkı hâlâ iç savaşın içinde. Ne demişti zenci güzeli eski Dışişleri Bakanı Rice? “Ortadoğu artık asla eskisi gibi olmayacak!” Yani kan ve ölümün, demokrasi adına NATO silahlarının bombalarla halı döşediği ve adı demokratikleşme olan Libya, Mısır ve BOP’un uygulama alanı Kuzey Afrika’nın Libya’sı, linç edilen Kaddafi... Geride kalan perişan ve sefil Libya. Türkiye’ye bile 10 milyar dolar borç bırakan bir kızgın kan çölü. Arkasından Tunus, Mısır ve hâlâ iç savaş yaşayan, bir zamanlar ABD’nin emrindeki en büyük Arap ülkesi Suriye. Sam Amca’nın Türkiye’ye havale ettiği, sonra vazgeçip içeriden karıştırdığı Başbakan Erdoğan’ın sevgili kardeşi Esad’ın -şimdi düşman ‘Esed’in- ülkesi Suriye. Oraya da demokrasi diye taşeron katil sürüsü ÖSO maskaralığıyla girdiler, kan ve gözyaşı bıraktılar. Bundan sonrası ne olacak? Onu Tanrı ve sonra “Kurtlar sofrasında”ki süper güçler bilir!
Zafer çılgın Türklerin olacak
Ve Türkiye! Türkiye hiçbir zaman dış politikasında bu kadar yalnız kalmamıştı. Rahmetli İsmet Paşa’nın: “Büyük devletlerle oynaşmak, ayıyla yatağa girmeye benzer. Ayının ne yapacağı belli olmaz” sözlerini anımsayın; doğru çıktı mı, çıkmadı mı? Ne demişti Büyük Önder Atatürk: “Yurtta barış, dünyada barış.” Türk dış politikası bu sütun üzerine bina edilmişti! Tanrım! Ne huzurlu günlermiş o günler. Tüm bunların nedenini ararsanız, altından çıkacak olan gerçek şudur: “Amerika dünya devletlerini iç kavgalarla çökerterek, kaoslar yaratarak amacına ulaşmak ister”; böyle zamanlarda uygun nitelikte adamlar da ordu komutanları da bulunursa, Globalizm hayranlarına gün doğar ve mazlum insanlar giderek fakirleşirler. Anlaşıldı, ABD ve Başkan Obama’nın bu 2. dönemi Ortadoğu’da kan ve gözyaşıyla noktalanacak! O da Carter gibi unutulup gidecek. Bazı devletlerde kahramanları “İmage makerler”yaratıyor. Bizdekileri ise halk. “Çılgın Türkler” bu oyunu bozmaya kararlılar ve oyunun son perdesi hiç de öyle silah tacirlerinin, Obama’nın ya da onun kuyruğundan eksik olmayan “kifayetsiz kültür sahibi işbirlikçilerin istediği gibi kapanmayacak.”
5 Ağustos Pazartesi günü, Türk halkı demokratik halk hareketinin ne olduğunu, bu “halkı Tanrı’yla aldatanlara gerekli yanıtı verecek.” Bu bir başlangıçtır; Çılgın Türkler bu zaferin sahibi olacaklar. Hiç kuşkunuz olmasın...