27 Aralık 2024 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sami Usta'nın yonttuğu odunlar

Aykut Diş

Aykut Diş

Site Yazarı

A+ A-

Bir tecrübeli Aydınlıkçı bu dünyadan göçtüğünde, bütün Aydınlıkçı gençler acısını derinden hisseder. Çünkü Aydınlıkçılarda büyükler ile küçükler arasında dünyada eşine ender rastlanan bir arkadaşlık ve uyum vardır. Yirmilik bir genç ile ondan yaşça daha büyük; hatta kuşak farkı bulunan bir Aydınlıkçı, pek âlâ ahbap olabilir, sevinç ve kederini paylaşabilir. Bu hem insani, hem de siyasi manada geçerlidir. Bunu yaratan ortak değerlere ortak hizmettir.

14 Ocak 2019’da yitirdiğimiz Dursun Karadağ’ın, vefatından birkaç gün önce yatsı vakti Nevşehir’den arayarak, bazı üyelerin Partinin büyük potansiyelini görememesinden dert yanmasını ve yüklediği sorumluluğu unutamıyorum. Karadağ o gece “kimseye rahatsızlık vermemek” inceliğiyle Parti ofisinde, muhtemelen bir koltukta konaklamıştı… Amiral Soner Polat’ın ona moral vermek için her aradığımızda niçin telefon açtığımızı unutturup bize moral vermesi de dün gibi aklımda… Sami Özdil’in vefatıyla -hele de şu karantina günlerinde- betonlar yürüyor, dört duvar içinde hava azalıyor…

EMEKÇİNİN DE DEVRİMCİNİN DE USTASI

Sami Özdil, nam-ı diğer “Sami Usta” Yozgatlı bir köylü çocuğuydu. 1953 doğumluydu. İlköğrenimi Yozgat Ekizce Köyünde tamamladıktan sonra Ankara’ya gelmiş, Başkent’in markası Siteler’de mobilya zanaatkârlığına başlamıştı. O gün bugündür Siteler emekçilerinin ustasıydı. Zamanla Aydınlıkçıların da ustası oldu. Çünkü karakteristik özellikleriyle kırk yıllık usta bir Aydınlıkçıydı. O nedenle herkes ona “Sami Usta” diye seslenirdi.

Sami Usta’yla 2009’un sonunda başlayan ve üç ay süren Tekel eylemleri sırasında tanışmıştım. Son bir buçuk yıllık Ankara İl Başkanlığım vesilesiyle de yakın çalıştım. Tekel eylemleri zamanında Öncü Gençlik üyeleri Partinin işçiler için kurduğu çay ocağında sırayla nöbet tutardı. O nöbetlerden birinde denk gelmiş; işçilerle hızlı ve başarılı iletişim kurmadaki becerisi nedeniyle o pos bıyıklı, elleri nasırlı, çelik bilinçli adamı dikkatle izlemiştim.

Sami Usta, medeni cesareti yüksek bir insandı. Meslek erbabı ve Partili olmanın verdiği güvenle, Anadolu temizliğini de kullanarak kolay tanışır; etkili ilişki kurardı. O nedenle herkes onu bilirdi. Halk adamıydı. Onunla Siteler'de gezemezdiniz, Kale'nin yokuşlarından inemezdiniz. Çünkü selamlaşmaktan yorulurdunuz.

MESLEĞİNE BAĞLI İŞİNDE EHİL

Mesleğine âşık bir insandı. Yeni neslin aksine zanaatıyla övünür, alanının gelişimi için sürekli düşünürdü. Mobilyacılığın ve Siteler esnafının sorunlarını yakından takip eder, çözüm için meslek liselerinden yerli üretime uzanan bir zincir hayali kurardı. Ankara’da mobilya almak isteyen muhakkak Sami Usta’yı görürdü. Öyle işinin ehliydi.

Türkiye Gençlik Birliği’nin (TGB) 29 Ekim 2012’deki yasak çiğneyen Seferberlik Yürüyüşünde kullandığımız meşhur kağnılar onun eseriydi. 2013’ün sonunda TGB’nin Ankara’daki bürosunu yenilerken eşyalar için onunla çok dolaşmıştık. Beğendiklerimiz bir türlü içine sinmemişti. Sonunda en kaliteli ahşap masa ve sandalyeleri kendi elleriyle yapıp teslim etmişti. Sandalyelerin oturak altına öyle bir bağ atmıştı ki “Bunların üstünde zıplasanız da kıramazsınız” demişti. Gerçekten de o eşyalar hala sapasağlam… Bilenler bilir Öncü Gençlik’in tahta “pratikleri” de onun elinden çıkardı. Toros Sokaktaki Parti Genel Merkezinin tadilatında ve Ankara Halk Tiyatrosunun dekorlarında da büyük emeği olduğu söylenir.

ÇALIŞKAN, ISRARCI VE KUVVETLİ

İyi bir yayın okuyucusu ve satıcısıydı. Aydınlık Gazetesi’nin 2011’de yeniden günlük yayına başlaması esnasında yalnızca mobilyacılar çarşısında 300 abone yapmasıyla örnek gösterilirdi. Teori ve Bilim & Ütopya Dergilerini kaçırmaz, kimseye de kaçırtmazdı. Özgüveni ve yapıcılığıyla esnafa ve çevresine dergi satmaktan gocunmaz, yine onlardan Parti ya da gençlik veya Ulusal Kanal için bağış toplamaktan geri durmazdı. Bütün eşiklerden girer; ilerlemiş yaşına rağmen çalışkanlığı, ısrarcılığı ve kuvvetiyle delikanlılara taş çıkarırdı. Silivri’de barikatı en önde yıkanlardandı. Son seçimlerde her zamanki gibi formundaydı. Onunla beraber kapı kapı dolaşmayan Öncü Gençlik’te yönetici olamazdı.

Lügatinde “yapamamak” ve “verememek” yoktu. Bir şekilde yapardı, bir şekilde verirdi. Gündeme gelen pratik hedefleri, örgütler ve üyeler arası tatlı rekabet ve Parti başarısı için açık arttırmaya çıkarır; taahhüdünü yükseltir, yerine de getirirdi. Dost canlısı ve misafirperverdi. Muhabbetiyle ayrıca sevilirdi. Ona misafir olanlar razı ve mahcup ayrılırdı.

HER ZAMAN HER YERDE İYİMSER VE COŞKULU

Altındağ İlçe Örgütünün 2017’de yaşadığı sorunda hemen imdada koştu ve tekrar başkan oldu. Kibrin ve yıkıcı hırsın zerresi yoktu. Görev insanıydı. Merkez Esnaf Bürosu Başkanlığı da, İl Yöneticiliği de, İlçe Başkanlığı da, Temel Örgüt Sorumluluğu da, meslek örgütü yöneticiliği de yaptı. Semt ve mahalle örgütlenmesinde, taşra ziyaretlerinde başarılıydı. Fahri Çubukluydu.

Kürsüde, meydanda, eşikte coşkuyla konuşur; her zaman her yerde inanarak umut ve iyimserlik aşılardı. Hastanede ziyaretine gelen arkadaşlarına “Bu mereti yeneceğim, yenemezsem de mutlu gideceğim. Çünkü Aydınlıkçıyım” demişti. Parti binalarında asılı olan on emrin onunu da yerine getirirdi. Onda on Aydınlıkçıydı. “O kadar mı” diyebilirsiniz. O kadardı. Sami Usta’nın bağlılığına Ankara örgütü ve Siteler emekçileri şahittir.

'ÇOK AĞAÇ YONTTUM SENİ DE YONTARIM'

Şüphesiz bu toprakların bağrında niceleri vardır ve çıkacaktır ama yine de yeri zor doldurulacak gibi geliyor.

Türk milletinin Sami Usta özgünlüğünde bir bilgeyi yakından tanıyamayacak ve ondan artık yararlanamayacak olması büyük kayıptır.

Kıbrıs Gazisi, Siteler esnafının öncüsü, Altındağ halkının dostu, ömrünü davasına vermiş 40 yıllık Parti fedaisi Sami Özdil’i buruk ama ona yakışır bir şekilde Türk bayrağıyla uğurladık. Son yolculuğunda yalnız bırakmadık. Ona ve bütün fedakâr Aydınlıkçılara olan vefa borcumuzu ancak vatanımıza gönülden adanarak, Partiye ve vazifelerimize daha sıkı sarılarak ödeyebiliriz.

Onu hep güzel hatırlayacağız.

Katıldığı son genel üye toplantısında şaka yollu ve babacan “Çok ağaç yonttum, seni de yontarım” demişti. Tüm salonu güldürmüştü, güldürürken düşündürmüştü. Ahir ömürde onu tanıyanlara çok şey öğretti. Ne mutlu Sami Usta’nın yonttuğu odunlara; zımparasını tadanlara, ondan öğrenenlere, ona öğretenlere…

ASKERİ TÖRENLE UĞURLADIK

Sami ağabeyimiz için cenaze töreni dün Ankara'da düzenlendi. Karşıyaka Mezarlığı Camisi'ndeki cenaze namazından sonra Kıbrıs gazisi olması nedeniyle askeri tören düzenlendi. Naaşı askerlerin omuzlarında taşındı. Cenazeye ailesinin yanısıra, Vatan Partisi Genel Sekreteri Utku Reyhan, Genel Sekreter Yardımcıları, Ankara İl Başkanı Aykut Diş ve Ankara İl Yöneticileri katıldı. Koronavirüs önlemleri nedeniyle partili arkadaşları, dostları, akrabaları, tanıdıkları ona evlerinden veda etmek zorunda kaldı. Sami Özdil, Karşıyaka Mezarlığı'nda Kıbrıs Gazileri için özel olarak oluşturulan Gaziler Mezarlığı’na defnedildi.