22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sanat ve sanatçılarla acının estetiği

Seyit Yöre

Seyit Yöre

Gazete Yazarı

A+ A-

Acı nasıl estetik (güzel) olarak sunulur ve kendisi varken nasıl yeniden üretilir? Bu yazıya öncelikle bu sorulara cevap vererek başlayalım. İnsanlar yaşadıkları acıları çeşitli biçimlerde dışa vurabilirler. Ağlamak, bağırmak, konuşmak, sessiz kalmak, çeşitli vücut hareketleri insanların acıyı dışa vurumuna dair örneklerdir. Acının bir ürüne dönüşümüne en yaygın örnek ölenin ardından yaratılan/söylenen ağıtlardır. Dünyanın çeşitli yerlerinde yaratılan yerel ağıtlar, ezberlenip yayıldıkça halk edebiyatı ve müziğine dair estetik eserler olarak yayılmıştır. İşte acının estetiğine dair en yaygın örnekler ağıtlardır. Estetik kavramı, günlük yaşamda var olsa da daha çok sanatla ilişkilendirilmiştir. Bu yüzden de ağıtlarda olduğu gibi, acılar estetik olarak sanat eserleriyle yeniden yaratılabilmektedir. Ressamlar, oyuncular, müzisyenler, besteciler, kısaca farklı sanat dallarındaki insanlar acıyı bir şekilde eserlerle yansıtabilirler. Bu girişten sonra, “acının estetiği”nin sanat ve sanatçılarla ilişkisini değerlendirelim:

ACININ ESTETİĞİ VE SANATÇI

1-4 Haziran 2023 arasında sunulan ArtContact İstanbul 3. Uluslararası Sanat Fuarı’nda, Atölye Sanat Hayatı aracılığıyla benim de konuşmacı olduğum “Acının Estetiği” paneli düzenlenmişti. Değerli ressam Gözde Atlas’ın önediği bu panelin yola çıkışı da Şubat 2023’te 11 ildeki depremlerden sanatçıların etkilenip etkilenmedikleri, duyarlı olup olmadıkları ve eser yaratıp yaratmadıklarını irdelemek üzerineydi. Ben de bu konuyu, paneldeki konuşmamı da genişletip bu yazıda irdelemek istedim.

Yaratıcı sanatçılar, yaşadıkları, gözlemledikleri her şeyden ve/veya hayallerinden belirledikleri konuları, kendilerince estetik olarak sanat eserine dönüştürür. Sanatçılar için acı da bir yaratım konusu olabilir ve çok sayıda eser de mevcuttur. Ancak bir sanatçı acıyı sanat eserine çevirirken, o acıyı gerçekten hissetti mi yoksa acı onun için sadece bir yaratma konusu mudur? Bu soruların cevabı her zaman açıkça her sanat eserinde görülemez. Bunun cevabı çeşitli sanat dallarındaki eserlere göre değişir. Çünkü sanatçılar her zaman duyguyla değil, düşüncelerle de eser yaratabilirler. 11 ildeki depremin acısını bir sanatçı hissederek esere dönüştürürken, bir diğeri hissetmeden sadece konu bulmuş olarak da eser yaratabilir. Bu eserlerde acının nasıl yansıdığı ise sanat alıcılarının hisleri ve alımlama becerileriyle ilgilidir. Bu son depremlerde Türkiye’den ve farklı ülkelerden birçok ressam açıkça anlaşılır resimlerle depremleri ve sonuçlarını yansıtmaya çalışmışlardır. Ama eser yaratmayanlar duyarsız mıdır? Bu sorunun cevabı tabii ki hayır!

DUYARLI VEYA DUYARSIZ SANATÇI

Acının estetiği konusu ortaya çıkarken, sanatçıların duyarlılığı da söz konusuydu. Buna göre, bir ressam depremin acısını hissedip soyut bir resimle yansıttığında nasıl anlaşılıp da bu sanatçı duyarlı sayılacaktır? Ama bir şair şiirinde hislerini açıkça ifade edebilir ya da bir şarkı sözü ve müziğiyle de bu acı daha açık yansıtılabilir. Bu yüzden hangi sanatçının duyarlı veya duyarsız olduğu eser yaratıp yaratmadığıyla anlaşılamaz. Eserler yaratılsa bile hangi sanatın dalında olduğu ve acının da somut mu soyut mu yansıtıldığı gibi birçok faktör vardır. Sanat eserlerinin görece estetik durumunu uzmanlarca değerlendirecek kriterler olsa da sanat eserlerinde acının yansıtılma üsluplarının, buna göre de sanatçıların duyarlı olup olmadığının kriterleri mevcut değildir. Kısaca, her sanatçı, özellikle görsel sanatlarda Realist akımda olmak zorunda olmadığından, acının estetiği sanat eserleriyle yansıtılsa da acı eserlerde her zaman açık değildir. Böylece sanatçı yaratımına benzetip bir edebiyat eseri olarak düşünürsek, bu yazının ortaya çıkması da “acının estetiği” paneli üstüne düşünce üretimi nedeniyledir ve ‘duygusal’ bir yanı yoktur.

Bu konuyu, değerli Zafer Bilgin’in Ulusal Kanal’daki “Sanat Hayatı” programında da -30. Yıldönümünde Madımak ve Başbağlar katliamları da dahil- farklı örneklerle değerlendirdik. Okuyucularımız 15 Temmuz Cumartesi günü saat 16:00’da yayınlanacak programı seyredebilirler.