22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Saray mı daha sıkıcıdır, korse mi?

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Sinema tarihinin güzel ve talihsiz kadınlarından (kocası intihar etti, oğlu kaza sonucu öldü, kendisi de 44 yaşındayken hayata veda etti) Avusturyalı Romy Schneider, 1955, 1956 ve 1957’de 19. yüzyıl Avusturya imparatoriçesi bahtsız Elisabeth’i anlatan üç filmle büyük ün kazanmış, aynı zamanda bu tarihi şahsiyete beyazperde ölümsüzlüğü kazandırmıştı. Üçünde de yönetmen olarak Ernst Marischka’nın imzasını gördüğümüz bu filmler, “Sissi” lakaplı imparatoriçenin mutlu-mesut günlerini ve enerji fışkıran sürekli gülümseyen yüzünü dönemin siyasi koşulları içinde resmetmeye çalışıyor, ortaya gerçek yaşamınkinden epeyce farklı bir Elisabeth portresi koyuyordu. Gerçi haksızlık etmeyelim, imparatoriçenin gerçek yaşamı konusunda da rivayet muhteliftir, çok farklı “bilgiler” mevcuttur ve kesinlik kazanmamış pek çok şey söz konusudur. Yani karşımızda yoruma alabildiğince açık bir öykü ve tarihi kişilik vardır.

1977 Avusturya doğumlu Marie Kreutzer’in yönettiği “Korsaj” (Corsage) filminde gördüğümüz Elisabeth’in, Romy Schenider’in Sissi’lerinden çok ama çok farklı olmasına şaşırmamalı. Senaryoyu da kendisi yazan Kreutzer, ele aldığı karakteri tümüyle feminist yoruma tabi tutmuş, Elisabeth’in ölüm biçimi dahil alabildiğince serbest bir uyarlama gerçekleştirmiş, imparatoriçe mitosunu tam anlamıyla allak bullak etmiş.

İMPARATORİÇENİN MELANKOLİSİ

Habsburg hanedanlığının egemenliğindeki Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun çeşitli bölgelerinde iç karışıklıklar yaşanırken 1877 yılında açılan “Korsaj”, Elisabeth’i kabına ve saraya sığmayan bir ruh ama mutsuz-bunalımlı bir eş ve anne olarak çiziyor öncelikle. İmparatorluğun kırılganlığının arttığı koşullarda, karısına karşı hep anlayışlı ve sakin kalmaya çalışan İmparator Franz Joseph’in işi başından aşkınken, yaşlılığa doğru adım adım yaklaşmakta olan Elisabeth’in aklı fikri genç ve güzel kalmakta, kilo almamakta ya da belli etmemektedir. Zırh gibi sımsıkı bir korsenin içinde yaşamak zorunda kalan, bir çocuğunu kaybetmiş bulunan bu kadın, “nefes alabilmek” için özel çaba harcamaktadır adeta. Napolyon’un imparatorlukla ilişkisi gibi o da imparatoriçeliği istemiştir ama tadını çıkaramamaktadır! Kimsenin ona kötü davranmaması canının daha çok sıkılmasına neden olur. Kaldı ki melankoli, çağın soylu hanımefendilerinin ortak hastalığı gibidir.

Kuzeniyle yatmak, seyisiyle duygusal ilişki kurmak ve terk etmek, can sıkıntısını gidermeyen yolculuklara çıkmak, yaralı askerleri ziyaret etmek, eskrim yapmak, ressamlara poz vermek, yeni keşfedilen sinematograf denen aygıtla hemhal olmak gibi denemeleri, Elisabeth’in ruhundaki fırtınayı dindiremez. Mutsuz aile yaşamı, sık sık çocuklarını mahcup etmesine ve anlaşmazlıklar yaşamasına neden olur.

KADIN RUHUNA BAKAN BİR FİLM

Mutsuz bir imparatoriçenin evrak-ı metrukesini okur gibi olduğumuz “Korsaj”, ikili monarşiyle yönetilen uçsuz bucaksız topraklarda özgürce at sürmeyi arzulayan ama bir korseye sıkıştırılan “en üst kattaki” kadının iç dünyasında yolculuk vaat ediyor seyirciye ve doğrusu bu vaadi yerine getiriyor. İyi cinsten, ilgiyle seyredilen, sıkmayan bir film “Korsaj”. Öte yandan yönetmen Marie Kreutzer’in, öncelikle bir kadın filmi çekmeyi amaçladığı için dönemin politik atmosferini kurcalamayı biraz es geçtiği de söylenmeli. Anladığımız kadarıyla imparator kocasının işleriyle hiç mi hiç ilgilenmeyen imparatoriçe imajına sadık kalmış Kreutzer ve tarihsel sürecin ayrıntılarına girmeyerek biraz apolitik kalan bir film çekmeyi göze almış.

Son olarak, başroldeki Vicky Krieps’in Cannes’da ödüle değer görülen oyunculuğuna tüm kadronun başarıyla eşlik ettiğini de belirtelim.