26 Kasım 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Saray.. Vatan.. Millet ( TAMAMI )

Burçak Evren

Burçak Evren

Gazete Yazarı

A+ A-

BURÇAK EVREN



Saray... vatan... milliyet...

Milliyet Gazetesi 31 yıl sonra tekrar onu yaratanların mülkiyetine geçti ya da geçmek üzere. İlk sayısı 3 Mayıs 1950’de yayımlanan Milliyet Gazetesi’nin sahipliği, 1980 yılında Ercüment Karacan’dan Aydın Doğan’a geçmiş ve 31 yıl Doğan Grubu'nun gazetesi olarak yayınını sürdürmüştü.
Ama bu kez Milliyet’in sahibi yalnızca Karacan’lar olmuyor. Bir de güçlü ortağı var. O da Demirören. Sanırım Demirören Grubu'nu tanıtmaya hiç gerek yok. Güçlü ve saygın bir gazetenin el değiştirmesi en azından basındaki kimi tekelleri ortadan kaldırmasa bile güç kaybına neden olup basın ortamına bir çeşitlilik, çok seslilik getirmesi açısından elbette ki olumlu sayılabilecek bir gelişme. Demirören-Karacan ortaklığına şimdiden hayırlı olsun diyerek, gazetenin eskisi denli daha nice yıllar okuruna çizgisinden sapmayarak aynı güçlülük ve saygınlıkla hizmet etmesini temenni ederiz.

Amacım elbette ki Milliyet ve Vatan gazetelerin el değiştirmesini anlatıp temennilerde bulunmak değil. Ne de olsa alan memnun satan memnun bize ne diyebiliriz. Ama diyemiyoruz... Aklıma Demirören’lerin sahip olduğu Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki o devasa AVM geliyor. Caddenin ve de sinema tarihimizin en eski saygın sinemalarından biri olan Elhamra (eski Gamon, Glorya, Lüksemburg) ve Lüks sinemalarının (eski Verdi, Odeon tiyatrosu ile eski Ekler, Şark sineması) yıkıldıktan sonra üzerine kurulan ve bir dizi tartışmaya neden olan bu görkemli AVM’nin sahibi de Demirören. Bilindiği gibi en son Saray adıyla yalnızca sinemaseverlere değil, tüm kültür sanat ortamına hizmet vererek bir kültür yuvası olarak 1913’ten beri hizmet veren bu iki sanat abidesi 20 yıla yakın Beyoğlu’nun orta yerinde bir harabe olarak bırakıldıktan sonra unutturulmuş sonra da geçtiğimiz aylarda yerin altında ve üstünde devasa bir bina olarak ortaya çıkmıştı. Ama bu AVM’nin açılışı pek görkemli olmadı. Birkaç gazete yeni yapının hem kat hem de kapladığı alan olarak kimi yasaların çiğnendiği görüşüyle bir dizi ciddi sayılabilecek iddialarda bulundu. Hatta işin içine İstanbul Belediyesi’nden Kültür Bakanlığı'na dek kimi kurumlar da girerek bu iddiaları doğrular nitelikte görüşler sundu. Ama yine de bir şey olmadı. Bina tüm görkemiyle Beyoğlu’nun orta yerinde duruyor.
Sanırım İstiklal Caddesi’nin bu yeni AVM’siyle, Milliyet ve Vatan Gazetesi’nin yeni sahiplerinden biri olan Demirören Grubu arasında bir analoji kurduğum fark edilmiştir.

Bu ülkede herkes yasal yollardan dilediğini alıp satabilir. Bu en doğal haklardan biridir. Ama bu ülkede herkes de bir kente neredeyse bir yüzyıl damgasını vuran kültür ve sanat merkezlerine sahip çıkabilir. Bu da kentli olmanın, kentin kimi değerlerine sahip çıkmanın kaçınılmaz ve en doğal hakkıdır. Birincisine gösterdiğimiz saygıyı ne yazık ki ikincisine, pek değil, hiç göstermiyoruz. Birileri kamuoyundaki tüm itirazlara, karşı koymalara karşın yine bildikleri gibi yıkıp yapıyorlar. Üstelik bunları yıkarken de yaparken de kimi yasaları göz göre göre çiğnemeyi göze alabiliyorlar. İşin tuhaf olan yanı bu.
Saray sinemasının tarihinden ya da sahnesinden kimlerin gelip geçtiğinden bir kez daha söz etmeyeceğiz. Onlar geride kaldı. Bizler için bir anı, gençler için ise neredeyse bir nostalji ama bu salonda bir yaşanmışlık var ki onu da anı ya da nostalji diye geçmişe duyulan özlemin içinde eritmek pek doğru olmaz.
Saray sineması Atatürk’ün İstanbul’dayken ender film izlediği sinemalardan biridir. Atatürk 16 Eylül 1932’de (sinemanın o günkü adı Glorya’dır) Charles Boyer ve Mona Goya’nın oynadığı “Demirkapı” filmini bu sinemada izlemişti. Şimdi “Demirkapı” filmin izlendiği bu bina Demirörenlerin oldu. Tekrar hayırlısı olsun diyoruz.

Ama baştan söylemek istediğimi sona sakladım. Bakalım bundan sonra kimler, hangi gazetede bu tarihi salonun yerine yapılan AVM’leri eleştirip onun şaibeli bir yapı olduğuna ilişkin cesaretli yazılar yazabilecek? Merakla bekliyorum.
Saray’ı yıkanların Vatan-Millet’e sarılması acaba bir rastlantı mı? Yoksa Beyoğlu’nun günümüzde yaşanan trajedisine denk düşen bir tedbir, bir savunma mı?

Yorum sizin.
Zaman bunu da bizlere gösterecek...

[email protected]