‘’Savaşa Hayır’’ Diyenlerin Amacı
Bölgeyi terörden arındırmayı ve güvenliği tesis etmeyi amaçlayan Türk Ordusu, Amerika’nın yıllardır binlerce tır silah yardımı yaptığı ve birlikte hareket ettiği PKK’ya ağır darbeler indirmeye başladı.
Barış Pınarı Harekatı, milletimizin büyük bir kesimini Mehmetçiğin etrafında kenetledi. Kalpleri, askerimizle çarpan milyonlarca vatandaşımız gözünü ve kulağını cepheden gelecek güzel haberlere dikti.
Kuşkusuz Türk Ordusu bu harekattan da başarıyla ayrılacak. 24 Ağustos 2016 yılında Fırat Kalkanı Harekatıyla kapsamlı olarak başlayan sınır dışı operasyonlarımız bugün çok daha ileri bir mevzide. Silahlı mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdüren Türk Devleti, bu savaşı da zaferle taçlandıracak.
Türk Ordusu Fırat’ın Doğusuna Giremezciler!
Milletimizin büyük bir kesiminin kenetlendiği harekata, karşı cepheden de çıkışlar gerçekleşti. Harekat başlamadan önce büyük bir edayla ‘’Türkiye Fırat’ın doğusuna giremez’’ diyenler, kısa bir süre sonra tarihin çöplüğünde kaybolan teorilerini yenisiyle doldurmak zorunda kaldı. Bu yaygarayı koparmalarının başlıca sebebi Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna giremeyeceğinden değil, girmesini istemediklerindendi. Alın yazılarını, PKK ile birleştirenler, ordumuzun Fırat’ın doğusuna girmesiyle duyduğu rahatsızlığı dillendirdi.
Boşlukta kaybolan, önemsiz ve küçük bir kesimin itibar ettiği bu fikirlerin amaçlarından bir tanesi de Mehmetçiğin moralini bozmak ve haklı mücadelemizi sulandırmak. Denize düşen yılana sarılır misali, savaşın başlamasıyla bozguncuların sarıldığı bir diğer kara propaganda ise ‘’Savaşa Hayır’’ oldu. Aslında bu slogana hiçte yabancı değiliz. Türkiye, PKK’ya karşı ne zaman bir harekat başlatsa, pıtırak gibi ortaya çıkardıkları bu slogan, emperyalizmin çağımızdaki örtülü propaganda yöntemi.
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Kıran Harekatlarında sık sık dillere dökülen bu slogan, emperyalizmin iki yüzlülüğünün resmidir. Savaşa hayır diyerek, terörü kollayan, PKK’ya nefes aldırmayı, Türk ordusunun moralini bozmayı amaçlayan bozguncuların çaresizliği her geçen gün daha da derinleşmektedir.
Barışları Savaşla Sağladık
Harekatın başlıca amacı, terör örgütü PKK’yı sınırımızdan defetmek. 35 km derinliğinde hedeflenen temizlik, terör örgütüne ağır bir darbe indirecektir. PKK’nın ne kadar kalleş bir örgüt olduğunu burada aktarmayacağız. Fakat yıllardır ülkemizde düzenlediği saldırılar ve kanlı eylemlerle milletimizin huzurunu ve refahını tehlikeye attığı, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit ettiği apaçık ortada. Amerikan planlarını bölgede uygulamak için silahlandırılan, beslenilip büyütülen terör örgütü, başta ülkemizin ve bölge ülkelerinin başlıca düşmanıdır.
Ülkemizde ve bölgemizde gerçek huzuru ve güvenliği sağlamak için PKK’yı imha etmek, zorunluluktur. Gerçek barışı sağlamanın tek yolu, terör örgütüyle savaşmaktır. Savaşmadan sağlanması öngörülen bütün barış senaryoları, geçersizdir ve gerçek dışıdır. Namlularını yıllardır Türkiye’ye doğrultmuş bir terör örgütüne ancak silahla yanıt verilir.
Kurtuluş savaşı yıllarında, ülkemizi işgal etmiş, evlerimizi, topraklarımızı yakmış İngiliz işgalcilerine ‘barış’ diye yaklaşabilir miydik? Sevr antlaşmasında Türkiye’yi bölen emperyalistlere, ‘bize saldırmayın, barış istiyoruz’, diyebilir miydik? Bağımsızlığımızı kazanmamızın ve bunu çağın emperyalist kuvvetlerine kabul ettirmenin tek yolu savaşmaktı! Kimse bizlere bağımsızlığımızı hediye etmedi. Milletimiz 100 yıl önce, bağımsızlığını cephelerde süngüleriyle, mermileriyle, kanıyla savaşarak kazandı.
Koşullar 100 yıl önce kadar ağır olmasa da bugünde benzer. ABD Devlet Başkanı Trump, ülkemizi yok etmekle tehdit ederken, Amerikan taşeronu PKK, namlularını Türkiye’ye doğrultmuşken ‘’Savaşa Hayır’’ demek, İtilaf Devletlerinden medet uman ve onlara yalvaran Damat Ferit Paşa’yla aynı safa düşmektir.
‘’Savaşa Hayır’’ sloganları atanları, ordumuzun moralini bozmaya çalışanları uyarıyoruz. Düşman cephesinden Mehmetçiğe kurşun sıkmaktan vazgeçin. Milletimizin teröre karşı kenetlendiği bugünde Mehmetçiğimizin arkasında sapa sağlam duralım!