Sayın Erdoğan bu haksızlığa son ver
İçimde küçük bir umut kırıntısıyla kimi zaman bu köşeden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sesleniyorum. Ama o, bu seslenişleri duymazdan geliyor; çoğunlukla da oradaki isteklerin tersini yapıyor.
Olsun; biz, ülkemizin birliği ve dirliği adına bazı konularda adımlar atmasını kendisinden istemeye devam edeceğiz.
Bunlardan birisi de Alevi toplumunun masum, barışçıl isteklerine cevap verilmesidir.
Kendisi de çok iyi bilir ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararları bizim tüzük, yönetmelik, yasa, anayasa gibi iç bağlayıcılarımızı bağlar; yani bunların üstündedir. Ülkeyi yöneten hükümetler, AİHM kararlarını yerine getirmek zorundadırlar.
Gel gör ki Sayın Erdoğan’ın başında bulunduğu hükümetler, AİHM’nin Alevilerin talepleri ile ilgili olarak verdiği kararları yerine getirmiyor. Bu kararların temelinde de cem evlerinin ibadethane sayılması var.
Sayın Cumhurbaşkanı! Cem evlerinin ibadethane statüsünde olmasının birlik ve bütünlüğümüze ne gibi zararı olabilir? Tam aksine bu yerlerin bugünkü gibi statüsüz bırakılması, kötü niyetli öğelerin buralara sızmasına yol açmaz mı? Bu tutumunuz, AKP aleyhine hava yaratılmasını teşvik etmek olmuyor mu?
Lütfen artık tek tipçi Diyanetçilerin sözlerine boş verin de herkesin cumhurbaşkanı gibi davranarak bu konuyu çözün. Kimse, bu konu gündeme gelince 30.11.1925 tarihli ve 677 Sayılı Kanun’u hatırlatmasın. Biz çok iyi biliyoruz ki siz isterseniz bu işi anında bitirirsiniz...
SİZE İNSAFSIZ BİR ÖRNEK
Sayın Erdoğan! İstanbul Kadıköy’ün Göztepe semtinde en az 600 senelik geçmişi bulunan Merdivenköy Şahkulu Dergâhı var. Burasının vakıf senedinde binlerce dönümlük toprağı varken, dergâhların kapatılmasından sonra o topraklar yağmalandı; üstüne konutlar, iş yerleri, camiler yapıldı. Dergah’ın kendisi de harabe halinde idi. Aralarında bu fakirin de bulunduğu Aleviler 1980’lerin ortalarından itibaren çalışıp çabalayarak bu çökmüş yeri uyandırdılar. Orası şimdi kurbanların kesildiği, Kuran okunan, dualar edilen bir inanç ve kardeşlik yeri oldu.
Burası tarihte de bir Alevi-Bektaşi kurumu iken, Vakıflar Genel Müdürlüğü, oradan her ay 7 bin liradan fazla kira parası alıyor. 2019 başında kira 9 bin liraya çıkacak.
Sayın Cumhurbaşkanı! Lütfen emir veriniz; Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bu haksız uygulamasını sonlandırınız. Veya bu kira ücretini 50 TL gibi sembolik bir rakama indirtiniz.
O zaman bu muhalifiniz bile size teşekkür edecektir.
DEMOKRASİMİZİN BAŞ BELASI BÖLÜCÜ TERÖRDÜR
Türkiye’de demokrasi niye tam rayına oturtulamadı, sorusunun yakıcı bir cevabı var: Bölücü terör yüzünden... Size birkaç hatırlatma yapalım:
1924 yılında yani cumhuriyet kurulduktan hemen sonra Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, çok partili sisteme geçişin yolunu açmıştı. Bu açılım sonucu 17 Kasım 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) kuruldu. Gel gör ki bu parti kurulduktan 3 ay sonra Doğu Anadolu’da Kürtçü şeriatçı bir ayaklanma başladı. Bu terör dalgası 13 ilimizi kapladı, yeni devlet yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Nakşibendi tarikatinden Şeyh Sait’in bu kanlı isyanı bastırıldıktan sonra ayaklanmacıların yeni parti ile bağlantısı ortaya çıkınca TCF kapatıldı.
1930 yılında Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) kuruldu. Bu dönemde ise Ağrı bölgesinde yine bir Kürtçü ayaklanma patlak verdi. Türkiye, ancak İran’la anlaşarak bu isyanı bastırdı. Ve ortamın karıştığını gören parti yönetimi, partiyi kapattı.
Diğer bir Kürtçü ayaklanma PKK üstünden başlatıldı. 1978’de CIA’nın yerli işbirlikçileriyle kurduğu bu örgütü, yabancı casusluk örgütlerinin tümü destekledi. 1980 yılında yapılan askeri darbenin bir sebebi de işte bu PKK terörü idi.
Sonraki dönemlerde, PKK gerekçe gösterilerek demokratik sistemimiz kıskaç içine alındı. 1961 tarihli özgürlükçü anayasamızın budanma sebebi, işte bu CIA imalatı bölücü terördür.
SURİYE’NİN DOĞUSUNU KURTARMAK
Öyleyse, Türkiye’de özgürlüklerimizin önündeki en önemli engelin bu bölücü terör olduğunu görmek zorundayız. Bu yüzden, PKK’nın bitirilmesine yönelik harekâtı desteklemek, özgürlüğümüzü korumak ve genişletmek açısından şarttır. Bunu, AKP’yi desteklemek gibi gösterenler aslında demokrasinin özüne karşı olan kesimlerdir.
Önemli olan, bu iktidarı PKK ile mücadele konusunda ikircikli davranmamaya çağırmak, bu yönde baskı kurmaktır.
Ülkemizin içinin ve Suriye topraklarında da Fırat’ın doğusunun PKK ve uzantılarından temizlenmesi demokrasi ve özgürlükler açısından son derece önemlidir. PKK’nın siyasal uzantılarını demokrasi kahramanı yapmaya çalışanlara sadece acırım. Uyanın Yedi Uyurlar! Terörden demokrasi çıkmaz...
Kimse unutmasın: PKK bitirilmeden Türkiye’de darbeler önlenemez; ülkemize de tam demokrasi gelmez.