26 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sayın Özgür Özel doğru söyler: Kur’an Arapça, Arapça da Kur’an’dır

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye’nin ekonomik, mali ve siyasi bağımsızlığı ve egemenliğine, üreticinin hak ve hukukuna, emekçi ve emeklinin hizmetine ve refahına, esnaf, sanayici ve ziraatçının ulvi maslahatlarına, tüccar ve ihracatçının selamet ve varlığına, toplumsal huzura ve kardeşliğe katkı yapan milli güvenlik meselelerinde iktidar ve muhalefetin istişare ve işbirliği içinde olmasını teşvik etmeliyiz. Ortak bir irade ortaya koymalarının anlamlı ve hayati olduğuna müdrik olmalıyız. Ama ve lakin iktidar ve başta ana muhalefetin işbirliği, ‘’askeri vesayetin mirası anayasayı değiştirelim’’ propagandasıyla vatan ve milletimizin birliği, dirliği ve istikbaline kasıt eden bir netice için buluşuyorsa buna karşı mücadele etmemiz vaciptir, faydalıdır.

İktidar ve başta ana muhalefet ister uluslararası Emperyalist sistemin askeri makinesi olan NATO ve yabancı üsler, ister milli eğitim, milli savunma, üretim ekonomisi, mazlum milletler davası, tüm komşularımızla en diri ve dostane münasebetler inşa etme, bizi ve komşularımızı tehdit eden işgal, etnik ve mezhepsel taksim projeleri konularında ülkemizin çıkarlarına hizmet etmeyen söylem ve eylemler içinde olurlarsa bunun teşhir edilmesi ve engellenmesi vatani ve toplumsal bir sorumluluktur. Bu iki hususu netleştirdikten sonra olumlu olumsuz farklı kesimlerin yorumlarına mazhar olan Sayın Özgür Özel’in CHP'li belediyelerin Arapça tabelaları ‘sokak yasalarına uygun’ bir davranışla indirmesine verdiği tepki yerindedir.

BU SİYASET MAKAMA KUVVET KATAR

Yabancılar denilerek aslında genelde Arapların özelde Suriyelilerin hedef kitle olduğu su ve elektrik gibi temel tüketim faturaların Türk-yabancı olarak tanzim edilmesi, Türk vatandaşlarından alınan 400 lira nikah harcının yabancılara 10 bin lira olarak kesilmesi, CHP belediyelerinde eş, dost, akrabaya ballı maaş ve makam iltiması geçilmesi ve benzeri sorunlara karşı ortaya koyduğu tepki takdire şayandır. Bu tavrında geri adım atmaması, eleştirileri nazar-i dikkate almayan ve bu gayriinsani ve gayriahlaki davranışlardan imtina etmeyen belediyelere karşı gerekenin yapılması Sayın Özgür Özel’in konumuna ve makamına kuvvet katar. Zira sağdan, ortadan, soldan, üstten, alttan, yandan, Türkçüden, Kürtçüden, İmamoğlu Hanedanlığı, Mansuroğlu Beyliği kalemşor kitlesinden gelen tepkilere ve en makul gibi görünen bizim mahalleden eleştirilere baktığımda sebebin daha derinlerde yattığını idrak etmeliyiz.

Sayın Özgür Özel’in konuşmasının muhtevasından cımbızlandığını ve iğdiş edildiğini görmek lazım. Kur’an ve Arapça hassasiyetini, ‘’Suriye meselesi yerel yöneticilerin çözebileceği bir mesele değil. Suriyelileri bu davranışlarla memleketlerine yollayamazsınız’’ açıklamalarını ‘Sarayla görüştü yumuşadı’ gibi saçma ifadelerle yermek hödüklük değilse cahilliktir. Zira Sayın Özgür Özel yıllardır ‘’Suriyeli nefreti ya da göçmen düşmanlığı üzerine siyaset kuramayız’’ görüşündedir. Sayın Özgür Özel diyor ki “O tabelada ne yazdığına bakmak da lazım. Bir insanın anadilinde aldığı hizmeti anlamasını kolaylaştırıyorsa bu bir haktır. Ben belediye başkanlarımı da uyardım. Etkileşim alacağım diye artık Arapça tabelalara karışmayın. Arapça Kur’an dilidir, halk incinir. Gidip de belediye başkanı eliyle o tabelayı indirmemeli… Bu konuda düzenlemeler var. Yabancı tabelalar Türkçe tabelanın yüzde 25’inden fazla olmamalıdır. Suriyeli meselesi yerel yöneticilerin çözebileceği bir mesele değil. Nikâh kıymamakla Suriyelileri memleketlerine yollayamazsınız.’’

FAYDALI TÜM EYLEMLERİ ALKIŞLIYORUZ

Özel, "İlgili yasalar var. Belediye başkanlarımızın bu düzenlemeye uyması gerektiğini söyledik. Kanuna uygun ihtarlar yapıp, sökülmesi için süre vermeden belediye başkanının kendi eliyle yırtması fazladan popülizmdir. Altı milyona yakın vatandaşımızın ana dili Arapçadır. Bu hürmetsizlik onlara yapılan hürmetsizlik olur. Nezaketi koruyalım. Kur’an-ı Kerim'in ana dili de Arapçadır. Bu ülkede düşmanlara istenmeyen fotoğraflar vermemeliyiz. Suriye'de barış dünyada barış olsun. Herkes evine dönsün. Bizim belediye başkanlarımız çiğ popülizmin aktörleri olmayacaktır. Bir kez daha tüm siyasileri 'Arap' kelimesini küfür gibi kullanmaktan men ediyorum. Etrafımızda milyonlarca Arap komşumuz var.

Televizyon izleyen bir vatandaş eğer Arapça bilmiyorsa bir CHP'li başkanın kendi elleriyle yırttığı metni Kur’an'la özdeşleştirip bilinçaltında partimizle ilgili olumsuz bir duyguya kapılabilir diye uyardım. Arapçaya da diğer yabancı dillere de kanunlara aynı muamele yapılmalıdır. Lüzumsuz Arapça tabela kirliliğine belediyemiz elbette mücadele etmelidir. Ama bu kurallarına uygun şekilde yapılmalıdır."

Sayın Özgür Özel’in bu hassasiyeti için kendi adıma ve Türk Milleti gövdesinin kıymetli bir asli parçası olan altı milyon Arabi vatandaşımız adına kendisine teşekkür ederiz. Bir kez daha Rabbim taksiratını affetsin rahmetli Bekir Coşkun’u, Sayın Emin Çölaşan, Sayın Yılmaz Özdil ve Sayın Soner Yalçın’ı Arabi, Bedevi ve Arapça hakkındaki zihniyetlerini eleştirdiğim yazılarımı bir kez daha okumanızı öneririz. Bu sebeple altını kalın çiziyoruz: Türk Milletinin birliği, dirliği, pekişmesi, bağımsızlığı, egemenliği, muktedir olması, huzur ve refahına hizmet eden tüm söylem ve eylemleri selamlıyoruz. Emperyalizm ve sömürge projeleri kucağında Turancılık, Kürtçülük, Arapçılık, Çerkezlik, dincilik, tarikatçılık ve politika yapan tüm habis faaliyetleri mahkûm ediyoruz.

SÖMÜRGE ANLATIMLARINI DÜZELTMEK KOLAY OLMAYACAK

Sayın Prof. Dr. Filiz Şahin Veryansın TV’de kıymetli yazılar kaleme almaktadır. Ama ve lakin Sayın Özgür Özel’in, ‘’Kur’an-ı Kerim’in dili Arapçadır’’ ifadesini eleştirmiş. ‘’Arapça Kur’an dili değildir; Kur’an Arapça’dır, o kadar.’’ demiş. Yusuf Suresi İkinci Ayetinde, ‘’Biz onu aklınızı kullanasınız (anlayasınız olarak tercüme ediliyor) diye Arapça Kur’an yaptık (indirdik olarak tercüme ediliyor)’’ buyurmaktadır. Doğrudur Sayın Prof. Filiz Şahin’in ortaya koyduğu gibi Kur’an Arapçadır. Ama ve lakin Sayın Özgür Özel de, bilerek veya bilmeden, doğru bir tespitte bulunmuş: Kur’an'ın ana dili de Arapçadır. Yani Arapça Kur’an dilidir.

Yaratıcının eseri olan ilk akıllı insana öğrettiği dildir. Semavi tek tanrılı dinler için indirilen tüm kitaplar ile ilk akıllı insan Âdem-Havva ve evlatları Fasih Arapçanın Süryanice-Aramice-Finike’ce lehçesinde nutuk etmişlerdir.

İslam dini ve Kur’an Arapçasının çok kısa bir zaman zarfında Güney Arabistan’dan kadim Doğu ve Batı Medeniyetlerinin hüküm sürdüğü Şam, Irak, Mısır, Akdeniz Havzası, Kıbrıs, Sicilya, Malta, Korsika, Ege, Yunanistan, İtalya, Kuzey Afrika, Portekiz, İspanya, Anadolu, İran, Hindistan ve ötesi bölgelerde hızlıca yayılmasının en önemli sebebi fasih Kur’an Arapçasının ilk medeniyetlerin ve akıllı insanların lisanı olan Süryanice-Mısırca-Aramice-Finikece, Yunanca, Latince, Farsça, Hintçenin üst çatı dil olmasındandır. Süryanice, Aramice, Finikece, İbranice Arabi Arapçanın lehçeleridir.

Kur’an Arapçası bu lehçelerin tümünün Fasih yani modern standart halidir. Avusturya asıllı Brezilyalı dil bilimci Ludvigo Schönhagen’ın 1911’de Brezilya yerlilerin dilinin Finike lisanı kökenli olduğunu tespit etmiştir. Bu çalışmaları ‘Antiga Historia Al Brazil’ isimli kitabında yayınladı.

Sayın Ruhsar Şenoğlu gazetemizde kıymetli bir çalışmaya imza atmış. Ibni Haldun’u anlatmış. Okumanızı tavsiye ederiz. Diyor ki ‘’Avrupa’nın bilimde ve sanatta en kısır dönemini yaşadığı 9-14. yüzyıllar, İslam aleminin ‘altın çağı’ydı. Dünyanın en ileri bilim ve sanat merkezleri Anadolu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da kuruluydu.’’ Sayın Şenoğlu’nun tespitinde önemli bir eksiklik var. İslam Çağı, Arabi Çağıdır ve bu çağ sadece İslam kültürü ve medeniyetinin eseri değildir.

İslam öncesi Suri, Somar (Sumer), Asuri, Akkad, Babil, Finike, Mısır kıssadan hisse ‘Arabi Medeniyetinin’ kaynağından gelmektedir. Öyle olmasaydı Roma imparatoru Mark Yuli Filib, (Marcus Julius Philippus, 244-249) ve birçok Roma imparatoru ve imparatoriçesi neden ‘Arab’ soyadını kullansın ki? Şeyh Muhyiddin neden ‘Arabi’ soyadında ısrar etsin ki? Ülkemizin akademisyenleri, aydınları ve halkını onlarca yıldır besleyen sömürge anlatımları, yalanları düzeltmek kolay olmayacak. Ancak tarihe ve hakkaniyete karşı sorumluklarımızı yerine getireceğiz.

- Devam edecek -

CHP Özgür Özel Kur'an-ı Kerim İslam Suriye