Seçim sonrası tuzak
Seçim sonrasında hükümetin yapacağı uygulamalar konusunda bir çok spekülasyon var. Vergilerin yükseleceği, bir çok girdiye zam olacağı, emekli maaşları başta olmak üzere tüm emekçi ve emekli gelirlerinde reel düşüş. Benim burada anlatacağım ise döviz kurlarında beklenen hareket.
Bundan 1-2 ay önce hükümet kaynaklarına yakın eski bir ekonomi üst düzey bürokratı ile yaptığım sohbet sırasında dostum bana; seçimlerden sonra ABD dolar kurunun aniden artacağı, bir süre sonra da kurun düşeceği biçiminde bir gelişme olacağını söyledi. Bu kur hareketinin de bilinçli yapılacağını ekledi.
Sonuç olarak kurlar her ne kadar serbest dense de, herkes biliyor ki Merkez Bankası elinde bulunan rezervler ile kurları kontrollü olarak değiştiriyor.
FAHİŞ KÂR SAĞLAYAN ÖNCÜ YATIRIMCILAR
Peki bu kur hareketine neden izin verilecek ve sonra indirilecek. Ekonomi bürokratı arkadaşım şöyle anlattı; “Londra ve New York yatırımcıları arasında daha saldırgan ve lider olarak tanımlayabileceğimiz bir grup var. Bu yatırımcılara yüksek kâr verildiğinde o piyasalara giriyorlar. Onların piyasalara girmesi ile peşinden diğer yatırımcılar da girmeye başlıyor. Onun için başlangıçta yüksek kâr bekleyen öncü yatırımcıların beslenmesi gerek. Bunlara yüksek kur verilerek ellerindeki dolarları yüksek kurdan bozdurmaları sağlanıyor. Arkasından kur düşürülerek ellerindeki Türk liraları ile yüksek miktarda dolar almaları sağlanıyor. Bu kur hareketi bu gruba faiz ve borsa geliri haricinde dahi fahiş oranda kâr sağlamaktadır. Bunlar piyasaya girdikten sonra daha temkinli ve daha düşük kâr bekleyen yatırımcılar da piyasalara giriyor. Bu bir nevi komşu bahçeye girmek için köpeğin önüne bir parça et atmak gibi bir durum.”
Bu tür girişimler daha önce de gerçekleştirildi. Ben de hatırlıyorum, Naci Ağbal’ın Merkez Bankası Başkanı olduğu dönemde yükselen kur yavaş yavaş düşmeye başlamıştı. Yeni Şafak gazetesinin bu dönemin kasım ayında attığı manşet ise hala akıllarda. “2 ayda yüzde yirmi beş kazandılar.” 4 milyar dolar ile piyasalara girip, bu parayı 5 milyar dolara çıkardılar.
İşte son dönemdeki bazı gelişmeler böyle bir uygulamanın tekrar gündeme gelebileceği izlenimini uyandırmakta.
FAİZ ARTIRIMI BEKLENTİLERİ
Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, işsizliğin arttığı ve durgunluk ve enflasyon riskinin, yani stagflasyonun yaşanma durumunun artık gündemde olduğu Türkiye’nin notunu yükseltiyor. Deutche bank, J.P.Morgan ve BofA gibi Atlantik sisteminin 3 büyük bankası birden Merkez Bankasının faizleri 3 ila 5 puan arasında yükseltmesi gerektiğini açıkladılar. Halbuki Merkez Bankası en son faiz oranını 45’e yükselttikten sonra, bu artışın artık yeterli olduğunu ve mayıs ayı ile birlikte enflasyonun düşüşe geçeceğini açıklamıştı.
Bu koroya sıcak para yatırımcılarının sözcüsü ve analizcisi Robin Brooks da katıldı. Kasım 2023’te kurlar 28-29 TL aralığında iken 24 Kasım günü attığı tweette 21 TL kurun, adil bir değer olduğunu söylüyordu. Birden karar değiştiren Brooks bu ay attığı tweette Mısır gibi Türkiye’nin de devalüasyon yapması gerektiğini söyledi.
Zaten söylentiler ile kamuoyu kur artışı beklentisine girdi. Şimdi seçimler geçince en kısa zamanda hareket başlayarak, Atlantik sisteminin damarlarına kan basmaya başlanacak.
Türkiye Atlantik sistemi tefecilerinin beslendiği otlak haline tekrar getiriliyor. Neredeyse bir yıldır süren liberal politikalar içeriye ancak 20 milyar dolar kadar bir döviz sokabildi. Yapılacak bu uygulama ile belki bir o kadar daha sokarlar. Ama Türkiye’nin istikrarı tekrar ciddi biçimde bozulacaktır. Türkiye çok büyük miktarda değerini Atlantik sistemine hediye edecektir.
Bu operasyonlara dur demek elimizde.