17 Kasım 2024 Pazar
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Seçim sonrasında ABD ekonomisini zor günler bekliyor

Serhat Latifoğlu

Serhat Latifoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Amerika Birleşik Devletleri’nde 5 Kasım 2024 tarihinde yapılacak olan başkanlık seçimlerinde adayların ekonomi programları ön plana çıkmaya başladı. Joe Biden döneminde orta sınıfın yüksek enflasyondan muzdarip olması eski başkan Trump’ın başa güreşmesinde etken oluyor. Öte yandan Biden’ın yerine geçen Kamala Harris’in ekonomi ile ilgili radikal açıklamaları kamuoyunda gündeme geldi. Önce Biden dönemi ekonomisinde yaşananlara kısaca göz atalım.

ABD EKONOMİSİ BORÇ BATAĞINDA ÇIRPINIYOR

Biden döneminde ABD ekonomisi yıllık ortalama yüzde 2,9 oranında büyüdü. Enflasyon oranı yüzde 9,1’e yükselerek son 45 yılın en yüksek seviyesine geldi. Buna karşılık işsizlik son 53 yılın en düşük seviyesine geriledi. Yüksek enflasyondan dolayı ücretler reel olarak geriledi. Konut alım maliyeti son 40 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Aylık konut taksidi ödemelerinin toplam gelir içindeki payı yüzde 14’ten yüzde 25’e yükseldi. Amerikan Rüyası’nın en önemli unsuru olan konuta erişim orta sınıf için adeta hayal oldu.

Biden’ın sağladığı desteklerle özel sektör imalat yatırımları son yıllarda görülmediği kadar arttı. Bu da son birkaç yılda ABD ekonomisinin toparlanmasında önemli etken oldu. Buna karşılık tüketici güven endeksleri hala Trump dönemine göre aşağıda seyrediyor. Yüksek enflasyon sürecinde ABD ekonomisi orta çapta bir finansal kriz yaşadı ve bazı orta ölçekli bankaların batışına sahne oldu.

Biden döneminde ABD’nin borçları büyümeye devam etti. En az 5 trilyon dolar daha borca eklendi ve toplam borç rekor seviye olan 34 trilyon dolara ulaştı. Trump dönemi ile karşılaştırma yaparsak Trump döneminde orta halli Amerikan vatandaşının daha mutlu olduğunu söyleyebiliriz. Hem reel ücret bazında hem de alım gücü anlamında çok daha iyi durumdaydı. Dolayısıyla Trump başkanlık seçiminde iddiasını koruyor.

DEMOKRATLAR KEYNESÇİLİĞE YÖNELİYOR

Şimdi, iki adayın vaatlerine bakalım. Kamala Harris’in ‘Bidenomics’ olarak adlandırılan Biden dönemi ekonomisinin aksayan yönlerine dair vaatleri ön plana çıkıyor. Biden döneminde üç önemli paket açıklandı. Altyapı Yatırımları ve İstihdam Yasası, CHIPS ve Bilim Yasası ve Enflasyonla Mücadele Yasası.

Bu yasaların en önemli etkisi yüksek faiz ortamında resesyona sürüklenen ABD ekonomisinin altyapı yatırımları ve teşvikler yoluyla ayakta tutulması oldu. Sağlanan teşviklerle istihdam seviyesinde artış sağlandı. Fakat enflasyonla mücadele programı manşet enflasyonda düşüş olmasına rağmen başarısız oldu. Orta sınıfın alım gücü eridi, hanehalkı borcu arttı ve konuta erişim zorlaştı.

Joe Biden aday olduğu süreçte ekonominin iyi olduğuna dair bir söylemle seçim kampanyasını yürütüyordu. Kamala Harris ekonomik sorunları kabul ediyor ve seçmenlere çözüm önerileri sunuyor. Harris’in vaatleri orta sınıfın talepleri üzerine kurulu. Adaylığının ilk günlerinde çocuk sahibi olanlar için vergi indiriminin artırılması, ilk defa ev alacaklar için ilk taksit ödeme kolaylığı, ilaç reçeteleri ile ilgili destekler açıklandı.

Harris, seçim kampanyasının ilerleyen günlerinde zenginlerden daha yüksek vergi alma ve 3 milyon yeni konut inşa ederek konut sorununa çözüm bulma vaatlerinde bulundu. Buna ek olarak kamuoyunda en çok tartışılan vaat, gıda fiyatlarında fiyat kontrollerine başlayacağını açıklaması oldu.

Geçen yıl Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın yaptığı açıklama, Biden döneminde ilan edilen genişlemeci yasalar ve şimdi Harris’in vaatleri. Tüm bunları bir araya getirdiğimiz zaman ABD’nin ekonomisini tahrip eden neoliberal politikalardan uzaklaştığını, Keynesçi ekonomi modeline yönelik bazı adımlar atmaya başladığını görüyoruz.

ABD ekonomisi 1929 krizi sonrasında Franklin Roosevelt döneminde Keynesçi politikalarla yeniden toparlanmış ve dünyanın en büyük üretim üssü olmuştu. Buna karşılık Harris’in açıkladığı derme çatma vaatlerin ne kadar fayda sağlayacağı şüphelidir.

ENFLASYON ABD’Yİ ÖLDÜRÜYOR

‘Enflasyon ABD’yi öldürüyor’. Başkan adayı Trump’ın sık sık dile getirdiği slogan olarak dikkat çekiyor. Trump’ın ekonomi vaatleri birkaç temel unsura dayanıyor. Trump, yapılan ithalattan yüzde 10 gümrük vergisi alınmasını savunuyor. Böylece en az 3 trilyon dolar gelir bekleniyor.

Ayrıca Çin’den ithal edilen araçlara yüzde 100 vergi tarifesi getireceğini belirtti. Bununla birlikte Çin’e uygulanan ithalat vergilerinin yüzde 60’a yükseltilmesini istiyor. Böyle bir adımla ithal mallardan 2 trilyon dolar vergi geliri elde edilmesi bekleniyor.

Biden döneminde Trump döneminin yüksek vergi tarifeleri devam ettirildi. Ancak Trump daha da fazlasını getirmeyi vaat ediyor. Trump’ın dikkat çeken diğer bir vaadi ise kurumlar vergisinin yüzde 21’den yüzde 15’e düşürülmesi.

Trump, yüksek gümrük tarifelerinden sağlanan gelirlerin kurumlar vergisinde sağlanan indirimi karşılayacağını iddia ediyor. Trump’ın öne çıkardığı başka bir vaat ise kaçak ve yasal göçmenlere iş verilmesini engelleyip bunun Amerikan vatandaşlarına verilmesini sağlamak.

Trump’ın geçmişte yaptığı bazı uygulamaları seçilmesi halinde devam ettirmesi bekleniyor. Demir çelik ve alüminyum sektörlerinde gümrük tarifelerinin yükseltilmesi, yeşil sürdürülebilirlik projelerinin yavaşlatılması, ABD merkez bankası Fed üstünde baskı kurmak gibi.

ULUSLARARASI TEKELLER DEĞİŞİM İSTEMİYOR

Sonuç olarak yüksek borçluluk oranı (borç/GSYİH oranı yüzde 122,30), dev bütçe açığı (yüzde 6,30), yüksek enflasyon (temel ürünlerde enflasyon hala yüksek), daha da bozulan gelir dağılımı, orta sınıf için Amerikan Rüyası’nın sona ermesi ile ABD ekonomisi devasa sorunlarla karşı karşıya bulunuyor.

Gerek üretim gücünü kaybetmiş, aşırı finansallaşmış gerekse uluslararası rekabet gücünü kaybeden ve hızla irtifa kaybeden ABD’nin düşüşünü bu seçim vaatlerinin engelleme ihtimali çok zayıf. Keynesçi üretime dayalı politikalara dönüş ABD için bir umut olabilir.

Ancak mevcut sistemden beslenen tekellerin buna engel çıkaracağı aşikârdır. Dolayısıyla Keynesçi politikalara yavaş da olsa dönen ABD’de iç çatışma yaşanma ihtimali gittikçe artıyor. Seçimi kim kazanırsa kazansın ABD’yi zor günler bekliyor.

Kaynakça;

https://www.presidency.ucsb.edu/documents/2024-republican-party-platform

ABD Trump Biden Kamala Harris ekonomi