27 Aralık 2024 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Seçimin ardından Türkiye-Suriye ilişkileri

Bessam Abu Abdullah

Bessam Abu Abdullah

Gazete Yazarı

A+ A-

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüksek olmayan %52,6 oran ile seçimi kazanması içte ve dışta büyük meydan okumalara hazır olması gerektiğinin de işaretidir. 23 Haziran tarihli yazımda bu meselenin bir bölümüne değinmiştik. Burada altı çizilmesi gereken en önemli husus ise Türkiye’nin bir rejim değişikliğine girdiği ve Başkan’a büyük salahiyetler veren Devlet Başkanlığı nizamının tesis edileceği hususudur. Bu rejimin ajandasında dış politikada hangi stratejik seçenekler olacak? İçte Türkiye’nin milli çıkarına uygun olan hangi projeler uygulamaya konulacak? Uluslararası çatışmada Türkiye ve bölge için ivedi olan Suriye meselesi nasıl bir yol izlenerek hal olacak? Bu konular Devlet Başkanı Erdoğan ve kabinesinin imtihanı olacaktır.

MUHALEFET NEDEN KAYBETTİ?

Amma ve lakin muhalefet partilerinin modası geçmiş bir bayat AB’ye girme hikâyesini yeniden ısıtması kitlelerde bir heyecan uyandırmadı. Türkiye’ye bir fayda sağlamayacağı da aşikâr olmuştur. Onlarca yıldır bu hikâye ile avutulan Türk milleti bu cızırtı sesi çıkaran kırık plağa artık itibar etmemektedir. Türkiye, çıkarlarına hizmet eden Doğu’dan (Asya) uzak kalması için bir Avrupa pembe masalı ile AB kapısına onlarca yıl bağlandı. Muhalefetin bu kulağa hoş gelen nağmeleri söylemesi onun sadece geleneksel göreve (taşeronluk) talip olduğunu göstermiştir. Hâlbuki Türk milleti artık bir vazifeyi icra eden olmaktan çıkıp iradesinin efendisi yapacak söylemlere itibar etmektedir.

Türk ekonomisi ciddi bir kriz ve sınavdan geçmektedir. İç ve dış borçlar, enflasyon, işsizlik, yatırımlarda yaşanan düşüş ve Türk lirasına karşı yapılan oyunlara karşı Türkiye’nin bağımlı ve hasta ekonomik bünyesini iyileştirecek acil önlemlere ihtiyacı var. En başta da Türk milletinin ve bölge devletlerin milli çıkarlarını gözeten dengeli ve akıllı bir dış politikayı benimsemesi gerekmektedir. Bunun da olmazsa olmazı Türkiye’nin Çin, Rusya, İran, Irak, Suriye ve Suriye’ye komşu ülkeler ile samimi ve güvenilir ilişkiler bina etmesidir.

YENİ DÖNEMDE ÖNCELİKLER

Yeni dönemde Türkiye’nin maruz kalacağı önemli meselelerden birisi de sosyal sahada olacaktır. Terör ve terörün yayılması toplumsal ciddi bir meydan okuma yaratmıştır. Suriye dünyanın her yerinden devşirilen ve Suriye’ye ithal edilen terörle mücadelede büyük bir bedel ödedi. İslam ibareleri taşıyan din motifli teröre maalesef Türk hükümetleri de direkt katkılarda bulundular. Suriye sahasına ihraç edilen terör göç dalgalarıyla birlikte Türkiye’ye de ithal edildi. Türkiye’ye göç veya iltica eden milyonlarca Suriyeli ve yabancı ile birlikte Türkiye’ye intikal eden bu terör şebekeleri Türkiye için de ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Ayrıca Suriyeliler kendi aralarında ve Suriyelilerle Türkler arasında ciddi bir sosyal ve siyasal çatışma potansiyeli de mevcuttur. Maalesef Türkiye kendi ülkelerine karşı ihanet içinde olan Müslüman Kardeşler örgütlerine (İhvan) ve diğerlerine ev sahipliği yapmaktadır. Bunların hayatta kalmak ve daim olmak için her türlü yalana, dolana ve nifaka açık olduklarını tarih tescil etmiştir. Tüm bu meselelerin halli için iki ülkenin istihbarat ve güvenlik kuruluşları arasında ciddi bir işbirliği ve koordinasyon gerekmektedir. Bu işbirliği de ancak siyasi düzlemde yaşanacak bir ilişki sonrasında mümkün olacaktır.

Bir önceki yazımda da ifade ettiğim gibi benim için asıl olan Türkiye’nin Suriye ile inşa edeceği ilişkidir;

Türkiye-Suriye ilişkileri intikam duygusu ve kibirden mücerret ilmik ilmik inşa edilmelidir.

Türkiye-Suriye ilişkileri dolaysız ve vasıtasız bina edilmelidir.

Türkiye-Suriye ilişkileri zamana bırakılamayacak kadar değerlidir. Bırakıldığı takdirde mevcut mesafenin kapanması zorlaşır. Başka kuvvetlerin bu mesafeye çomak sokmaları kolaylaşır.

Türkiye-Suriye ilişkilerin ivme kazanması için biran önce dolaysız istihbarat, güvenlik ve askeri kanallar açılmalı.

Türkiye-Suriye ilişkileri örülürken Rusya, İran ve Irak ile teröre karşı ortaya ortak bir irade ve kararlılık konulmalıdır.

Türkiye’de Suriye devleti ile işbirliği konusunda bazı kesimlerde zuhur eden “aceleye gerek yok, siyasi çözüme kadar muhatap almaya gerek yok, ihtiyacımız olanı Rusya’dan ABD’den elde ediyoruz bu yeterli” tarzında ortaya çıkan fodul, mağrur, kibirli ve sorumsuz tavırlara dikkat çekmekte yarar var; Bugüne kadar Suriye sahasında itimat ettiğiniz ve onların üzerinden kazanım arzuladığınız muhalefetin sahada ne askeri ne de siyasi bir kıymeti kalmamıştır. Kıssadan hisse size sağladıklarından daha fazlasını veremezler. Siyasi çözüm sürecinde gözle görülür elle tutulur bir ağırlığı olmayacaktır. Suriye ordusunun askeri sahada kat ettiği ilerleme sonucunda sıfır nüfuz sahibidirler.

SURİYE İLE TEMAS ZORUNLU

Aydınlık okurlarımızın dikkatini çekmek istediğim bir konu da Suriye muhalefetinin riyakâr yani ikiyüzlü tavrıdır; Bu münafık güruh Türkiye’de yasama ve yürütmeden sorumlu başkanlık rejimini selamlarken Suriye’de parlamenter rejimi talep ediyorlar. Bunlar muhalefet mi yoksa burundan düşen akıntıyı silmek için istihdam edilen ve kullanıldıktan sonra çöpe atılan mendil midir? Türkiye bu bukalemun münafıklardan zarardan başka ne tür bir yarar sağlayabilir? Kendi ülkelerine karşı avuçlarını dolduranların kılıcını sallayan bu paralı askerlerin düşman kuvvetler tarafından Türkiye’ye karşı kullanılmayacaklarını kim garanti edebilir?

Tüm bu karmaşık ve çetrefilli konuların adil ve güvenli bir çözümü için iki ülkenin resmi kurumları arasında işbirliği zorunlu ve hayatidir. Ayrıca yaşadığımız krizlerin öğrettiği en önemli ders şudur ki, komşu devletler birbirlerini kuyusunu kazmak, komşunun yaşadığı krizi talancı ve işgalci bir fırsata dönüştürme arzusunda olmak ciddi bir hatadır. Kardeşine çukur kazan o çukura kendisi düşer hak sözünden ibret alarak hepimizi yakacak olan ateşi söndürmek ve onu yakanları işbirlikçileriyle birlikte def etmek işte zor gibi görünen ama aslında en kolay olan çözümdür.

Tercüme: Mehmet Yuva