22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Seçimin renkleri CMYK

Caner Karavit

Caner Karavit

Gazete Yazarı

A+ A-

80’lerin sonuydu. O zamanlar okula Pazarbaşı’ndaki evimizden Üsküdar’a yürüyerek iner, önce Valide Atik sonra Çavuşdere’den geçerek, nihayet Üsküdar iskelesinden karşıya motorla geçerdim. O sıralarda milletvekili seçimi vardı. Evden Üsküdar’a ininceye kadar ev ve bahçe duvarları partilerin, milletvekili ve muhtar adaylarının afişleriyle donatılırdı. Bilgisayar teknolojisi henüz emekleme devrinde olduğu için, haliyle görsel propaganda işlevini pankartlar ve duvarlara yapıştırılmış afişler görürdü. Parti afişleri bütçeye göre farklı boyutlarda basılır, afişin renk ağırlığını partinin amblem renkleri oluştururdu. Bir de muhtar afişleri vardı ki bunlar küçük boyutta renkli ve birbirine çok benzeyen tasarımlarıyla neredeyse standarttı. Afişte muhtarın büyükçe vesikalık fotoğrafının üstünde “Falan Mahallesi muhtar adayı filan…” yazar, adayın resminin altında da ihtiyar heyeti adaylarının fotoğrafları olurdu. Muhtarların seçim sloganları dosya kağıdı büyüklüğündeki afişte fazla yer kaplamasın diye kısa ve öz olurdu. Adaylar, genel olarak afişi basan ucuz matbaaları tercih ederdi. Bu afişlerin tasarımları gibi sloganları da standarttı: “İçinizden Biri” veya “Destek Sizden Hizmet Bizden” ya da “Hizmet İçin Geliyoruz” gibi beylik başlıklar önceden hazır olurdu. Bununla birlikte, yaratıcı hatta şaşırtıcı sloganlar da vardı. Evden okula aynı yolu yürüyerek indiğim için bu afişleri ezberlerdim. Afişteki muhtarların seçilip seçilmediğini hiçbir zaman öğrenemedim, ama afişlerdeki yüzler hafızama kazınırdı. Ancak, bu yüzler ve sloganlar aylar geçtikçe hava koşullarının etkisiyle giderek eksilir, değişime uğrar ve sonunda yapıştırıldığı yerin dokusuna karışıp kaybolurdu. Belli ki afişlerdeki renkler aynı yerde uzun süre kalmaktan sıkılıyor, bir fırsatını bulup temsiliyetlerini terk edip kaçıyorlardı.

SONUNDA HER ŞEY SİYAHA DÖNÜŞÜR

Matbaalarda renkli baskılar dört renk olur ve bunlar renk terminolojisinde CMYK olarak imlenir. Bu renkler, baskı sırasıyla; Cyan mavisi (C), Citron sarısı (Y), Magenta kırmızısı (M) ve siyahtır (K). Bunlardan sarı, kırmızı, mavi (CMY) özdeksel ana renkler olup, siyah (K) ise matbaa teknolojisine sonradan eklenen renktir. Fotoğraflardaki bu renklerin her biri tıramlı (noktalı) filme çekilerek kalıba alınır, sonra bu kalıplara renk verilip, sırayla basılarak ofset baskı gerçekleşmiş olur. Böylece, üst üste basılan bu dört renkle, çok renkli matbaa baskısı elde edilir. Ancak gerek renklerin baskı sıralaması, gerekse bu renklerin pigmentlerinin güneş ışığına dayanıklılıkları farklı olduğu için, afişin renkleri sırayla solar. Çoğu mürekkep doğrudan güneş ışığı, rüzgar, yağmur, zamanın yıpratmasından kurtulamaz ve kimyasal direncine, ışığa, ısıya ve neme maruz kaldıkları oranda bozulur. Ancak, renklerdeki solmanın asıl nedeni, ışıktaki ultraviyole radyasyona maruz kalmalarıdır. Dış etkilere maruz kalan matbaa baskılarında renk solma sıralaması genel olarak; Magenta kırmızısı, Citron sarısı, Cyan mavisi ve siyah düzeninde oluşur. Ancak, bu genel bir sıralama olsa da, farklı bir mürekkep türü ve diğer etkenler bu sıralamayı değiştirebilir. Pratik olarak, renklerin doğal koşullara direncine göre ve diğer etkiler nedeniyle basılı malzeme sonunda siyaha dönüşür.

İTTİFAKTA İLK AYRILIK

O yıllarda, muhtar afişlerinin baskısının bir de sorunu vardı. Alelacele basılan bu afişler kurumaya fırsat bulmadan kendilerini duvarlarda bulurdu. Kurutma işleminin iyi yapılmaması nedeniyle, mürekkebin kağıda emilimi yeterli olmazdı ve afişler kısa sürede solmaya başlardı. Afişlerde ilk olarak sarı mürekkep dış ortamın etkilerine teslim olur, onu magenta kırmızısı takip ederdi. Cyan mavisi ve siyah kararlı renklerdi ve dayanabildikleri kadar kalırdı. Bu nedenle, Üsküdar’a her indiğimde afişlerin bu sıralamaya göre değişime uğramalarını ilgiyle izlerdim. Özellikle seçim yaz ayında yapıldıysa, yazın sonunda gözle görülür bir değişim olurdu. Önce sarı renk (Y) yani Citron sarısı alır başını giderdi. Sarının solması bir yandan afişin görünümünde daha sıcak etki yaratırken, diğer yandan “sarısız” portreler kadavra gibi morarmaya başlardı. Bu terk ediş hali, babamın sarı şeytanlar orkestrasında giydiği sarı ceketi annemin parçalaması ve babamın sahneyi erkenden terk etmesi gibiydi. Eğer sarı ceket parçalanmasaydı, acaba babamın müzik hayatı nasıl olurdu? Bunu da, aynı afişteki sarı renk gibi hiçbir zaman bilemeyecektim. Eğer sarı renk de afişte sonuna kadar kalabilseydi, afişin nasıl görüleceğini bilemeyeceğim gibi.

CMYK İTTİFAKININ DAĞILMASI

Aylar geçtikçe bir rengin daha afişten çekildiğine tanık olurdum. Bu eksilmeyle birlikte, afişte sadece mavi portreler ve siyah kalın harflerle yazılmış sloganlar kalırdı. “Demek ki kırmızının da sabrı bu kadarmış” diye düşünürdüm. İkinci solan renk olan Magenta kırmızısı; Garibarda ya da fuşya olarak da bilinir. 1859’da bir İtalyan kimyacı tarafından üretilen renk, adını aynı yıl İtalya’nın Magenta kasabasının yakınlarında yapılan Magenta savaşında kazanılan zaferden almış. Bu savaş büyük bir mücadele savaşı değildi, ancak yine de bir zaferdi. Magenta rengi de adını aldığı savaştaki gibi, doğa şartlarıyla ortalama bir mücadele verdikten sonra CMYK ittifakını terk eder. Aradan yıllar geçince, afişteki solma sırası bu sefer Cyan mavisine gelirdi. Bu mavi türünün, Lapis Lazuli veya cam göbeği gibi isimleri de vardır. Göksel alemi temsil etmesi nedeniyle Orta Asya’da cami ve kümbetlerde çok kullanılmış bir renktir. Yani öteki dünya ile özdeşleştirilen manevi bir renktir.  Böylece, son kalan Cyan mavisinin de afişi terk etmesiyle, afiş göksel dünyaya kavuşur ve artık afişteki yaşamsallık da kaybolmaya başlardı.

SÖZ DE UÇAR, YAZI DA KALMAZ

Yıllar sonra afişte sadece siyah yazılar kalırdı. Siyah (K) olarak imlenir ve İngilizce “key” yani anahtar renk olarak anlam bulur. Eski matbaa teknolojisinde siyah renk; kırmızı, sarı ve mavinin (CMY) toplamıyla elde edilirdi. Ancak, bu karışım koyu çamurumsu bir renk verir,  tam bir siyah elde edilemezdi. Matbaa teknolojisinin adeta kilitlenmiş bu sorununu bir anahtar gibi açtığı için, siyah renk “key” olarak tanımlanmıştır. Temsillerin tamamen silindiği bu afişlerde muhtar adayının ismi, seçim yeri ve sloganı son kalan göstergelerdi. Bu dayanıklı siyah mürekkeple yıllara direnen göstergeler; afişteki seçim sözlerini, vaatlerini uzun bir süre daha korurdu. Yani, “söz uçmuştur, ama yazı kalmıştır.” Bu muhtarlar seçilmiş miydi, vaatlerini yerine getirmiş miydi, ya da hala yaşıyorlar mıydı? Bunları öğrenemeden siyah da afişi terk edip giderdi. Afişin kağıdı yırtılır, parçalanır, duvarın dokusuyla kaynaşır ve sonunda başka bir seçim için kaçınılmaz olarak zemine dönüşürdü.