01 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Seçimlerde kültür-sanat olsaydı

Tuna Kiremitçi

Tuna Kiremitçi

Eski Yazar

A+ A-

“İki saattir siyaset konuşuyoruz. Siyasetçiler iki dakika tiyatro konuşuyor mu!” diyen tiyatrocu arkadaşımı belki hatırlarsınız.

Kendisi isyanında haklı. Siyasetin tozu-dumanı başka şeylerin fark edilmesini önlüyor. Sürekli rol çalan, aşırı hırslı bir oyuncuya benziyor siyaset.

Özellikle kültür ve sanat nasibini alıyor bu arka plana düşme sürecinden, genellikle olduğu gibi.

Siyasetçileri geçtim, bazı günler sanatseverlerde bile tiyatroya, konsere, sinemaya gidecek moral kalmıyor.

Güzel bir romana başlamanın, bir şiirin tadına varmanın, galeriye gidip sergi gezmenin “lüks” göründüğü zamanlar yaşıyoruz.

Oysa memlekette kültür-sanat her şeye rağmen, bütün canlılığıyla devam ediyor yaşamaya. Filmler çekiliyor, kitaplar yazılıyor, albümler çıkıyor, sergiler açılıyor, oyunlar sahneleniyor...

Aydınlık’ın kültür-sanat sayfalarına bakınca insan bu pes etmeyen canlılığa şaşıyor.

Belki de siyasetin yol açtığı toplumsal altüst oluşlar kültür-sanatı da besliyor, farkında olmadan. Duygu yoğunlukları ve fikir tartışmalarıyla beraber sanatsal üretim de artıyor.

Hep bir ağızdan “üreterek direnmeye devam!” diyor sanki, kültür-sanat insanları.

Fakat seçim süreçlerine bakınca, hiçbir partinin bu konuda topluma bir şey vaat ettiğini göremiyoruz.

Neden acaba? Kültürün ve sanatın seçmen tercihlerinde belirleyici olmadığını düşündüklerinden mi? Yoksa tam tersine, fazla belirleyici olacağını mı düşünüyorlar?

Öyle ya, sanatın öne çıktığı bir toplumda siyasetin borusunun ötmesi zor. İnsanlar daha tatlı nağmelere kulak verir.

Bosna savaşı sırasında, Sırp bombalarıyla harabeye dönen Saraybosna Milli Kütüphanesi’nde bir konser verilmişti.

Saraybosna Filarmoni Orkestrası, ünlü şef Zubin Mehta yönetiminde, Mozart’ın “Requiem”ini seslendirdi.

Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in fikriydi konser. Amacı, dünyaya “şehirlerimizi yıkmış olabilirler ama biz hâlâ insanlık ailesinin uygar bir üyesiyiz!” diye seslenmekti.

Olay büyük yankı yarattı. Bosna halkının zor şartlarda moral bulmasını ve kenetlenmesini sağladı.

Avrupa’nın bağrında acı çeken Müslümanlar, dünyaya Katolik kültürünün en ünlü ağıtı “Requiem” ile sesleniyordu. Hiçbir siyasi söylevin veremeyeceği güçte bir mesajla.

“Her gün bombalanan biziz ama ağıdı yakılması gereken sizsiniz; çünkü aslında Avrupa ölüyor” mesajıydı. Tüm dünya bu mesajı aldı ve kazanan Bosna halkı oldu.

Olayın mimarlarından şef Emir Nuhanoviç, “Konserden önce biz Müslümanlar, öldürülmesi önemsiz insanlardık.” diyecekti. “Konser, İzzetbegoviç’in geleceği gören ince düşüncesinin bir stratejisiydi.”

Siyasetçiler bazen de Aliya İzzetbegoviç’i örnek almalı. Kültür-sanatın gücünü derinden kavramış “Bilge Kral”ı.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları