23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sektör bilançolarında borç tehlikesi yüksek

Recep Erçin

Recep Erçin

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye ekonomisinin röntgenini çekmek açısından oldukça kıymetli bir çalışma dün Merkez Bankası (TCMB) ve TÜİK tarafından yayınlandı. 2009-2019 yıllarını kapsayan dönemde bilanço esasına göre defter tutan 730 bin 221 girişimin kayıtları esas alındı. Şu sektörde şu kadar firma var, bu sektörde şu kadar cirosal büyüklük, kârlılık var kısmına girmiyoruz. O kısımlar TÜİK'in internet sitesindeki bültende yer alıyor. Sektörlerin genelini içeren mali tablolara bakarak bir Türkiye ekonomisi çerçevesi çizmeye çalışacağız. Öncelikle belirtelim çalışma Türkiye'deki bütün firmaları/girişimleri kapsamıyor ancak TÜİK'in belirttiğine göre yıllık sanayi ve hizmet istatistiklerinin ciro büyüklüğü ile kıyaslandığında yaklaşık olarak yüzde 86'lık bir temsil payına sahip firmalardan oluşuyor.

BORÇ GELİRİN YÜZDE 142'Sİ

730 bin 221 girişimin toplam bilançosuna baktığımızda kısa vadeli yükümlülükler (bu yazıda bundan sonra borçlar olarak anılacak) 3 trilyon 922 milyar TL, uzun vadeli borçlar da 2 trilyon 193 milyar TL. Toplamda 6.1 trilyon TL ediyor. 2019 sonu itibarıyla Türkiye'nin milli gelir büyüklüğü 4.3 trilyon TL. Firmalar milli gelirin yüzde 142'si kadar bir borç yükü altında bulunuyor. Kısa vadeli borçlar tek başına milli gelirin yüzde 91'i kadar. Türkiye, yemese içmese bir yıl çalışsa ancak kısa vadeli borcu öder durumda. Bununla birlikte girişimlerin toplam özkaynakları 2 trilyon 475 milyar TL düzeyinde. Girişimlerin toplam duran varlıklarının (İşletme faaliyetlerinde kullanılmak üzere edinilmiş olan bina, arsa ve makine teçhizat vd. ile lisans hakları, marka değeri ya da şerefiye) büyüklüğü 3 trilyon 611 milyar TL. Dönen varlıkları da (Nakit ve nakit benzerleri, alacak hesapları, stok, menkul kıymet, peşin ödenmiş giderler ve kolayca nakde dönüştürülebilir diğer likit varlıklar) 4 trilyon 979 milyar TL.

DEVALÜASYON SÜRECİNDE KALDIRAÇ ORANI YÜKSELDİ

Tutar olarak borcun en fazla olduğu sektör ise 1.5 trilyon TL ile imalat. Bunu 1.3 trilyon TL ise toptan perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı izledi. İnşaattaki borç da 977 milyar TL. Yabancı kaynakların toplam aktiflere oranının 2009'da yüzde 59.7 iken 2019'da yüzde 71.2 olduğunu görüyoruz. İlginçtir; kaldıraç oranı 2009-2012 döneminde yüzde 59 seviyelerinde kalırken, 2013 ile birlikte yani FED'in politika değiştireceğini ilan edip de ülkemizde devalüasyon süreci başladığı yıldan itibaren, bu oran kademeli olarak artıyor. Kaldıraç oranı firmaların borç kullanma eğilimlerini gösteriyor. Buna göre son on yıllık dönemde 11.5 puanlık artış var. Bir yandan da yüksek kısa vadeli dış borçluluk yüzünden doların değerinin artması TL bazında bilançoları bozmuş; firmalar borcu çevirmek için daha çok borçlanmışlar. Bunu 2018'deki bozulmanın daha net olmasından 2019'da oranlarda hafif de olsa toparlanmadan görüyoruz. Yani nedir? Özel sektör 2018'in Ağustos ayındaki kur şoku sonrası net dış borç itfasına başladılar. Bu da 2019'da kaldıraç oranının bir önceki yıla göre 0.5 yüzde puan azalmasına, özkaynakların aktiflere oranının 0.5 yüzde puan artmasına yol açtı. Özkaynakların yabancı kaynaklara oranının da 1.1 puan düzelmesini sağladı. Benzer şekilde özkaynakların aktif toplamına oranı 2009'da yüzde 40.3 iken 2019'da yüzde 28.8'e düşmüş. 2013 ile birlikte bir bozulma var. Özkaynakların yabancı kaynaklara yani borçlara oranı da 67.5'ten 40.5'e gerilemiş. Şüphesiz burada tutar olarak bir özkaynak erimesi yok. Oranların gösterdiği şu; hızla artan dış kaynak kullanımının bilançolar üzerindeki belirgin etkisi.

KÂRLAR HER GEÇEN YIL DAHA ÇOK FAİZE GİDİYOR

Girişimlerin borçluluğunu göstermesi bakımından kısa ve uzun vadeli yabancı kaynakların pasifler içerisindeki oranına baktığımızda; kısa vadelilerde son on yılda 7.8 yüzde puanlık bir artış var ve toplam pasiflerin yüzde 45.7'si kısa vadeli borçlardan oluşuyor. Uzun vadeliler de geçen süreçte 3.7 yüzde puan artarak yüzde 25.5'e çıktı. Banka kredilerinin aktif toplamına oranı da geçen on yılda 10.3 yüzde puan artarak yüzde 25.2 oldu. Genel anlamda özkaynak karlılık oranı yüzde 8.3'ten yüzde 12.4'e çıkmış durumda. Özkaynak karlılığındaki artışa karşın girişimcilerin son yılda elde ettikleri karşın faiz giderlerini karşılama oranındaki erozyon göze çarpıyor. Faiz ve vergi öncesi karın faiz giderlerine oranı 2009'da yüzde 279.1 iken 2019'da 196.5'e indiğini görüyoruz. Borçlanma yani artan kaldıraç kullanımı karlılığı artırsa da kardan faize daha çok pay ayrılmasına neden olmuş. Öyle ki bu oran döviz krizinin yaşandığı 2018'de yüzde 136.8'e kadar gerilemiş. Bu oran yıllar itibarıyla iniş çıkışlı bir seyir izlese de yine 2013 ve sonrasındaki yıllarda orandaki azalma oldukça belirgin.