Selin Sayek Böke ve Jeremy Rifkin
İzmir vekili Selin Sayek Böke, New York’ta doğdu, TED Ankara Koleji, ODTÜ, ABD’nin prestijli Duke Üniversitesinde iktisat alanında doktora yaptı. Dünya Bankası projelerinde danışmanlık görevlerinde de bulundu. Başka bir prestijli üniversitede Georgetown’da ders verdi. Bilkent’te öğretim üyeliği, İktisat Bölümü Başkanlığı yaptı. Düzgün bir aile hayatı var. Tüm bu siyasi faaliyetler, milletvekilliği ve yurt içi, yurt dışı seferleri hengamesinde çocukları ve eşiyle zaman geçirmeye özen gösteriyor. Ailesinde vatanımızın iki kadim dinine mensup fertler var; Mesihi alemin kıblesi ve en kıdemlisi olan Antakya Patrikhanesine bağlı Doğu Mesihi dini (Ortodoks Hristiyanlık) ve Müslümanlık.
Mesihi olduğu için hakkında sadece bir barbar zihniyetin tezahürü olan yazılar yazıldı ve değerlendirmeler yapıldı. Selin hanımın ekonomik modelini eleştirebiliriz. Vizyonunu, programını, söylemlerini sorgulayabiliriz. Bu bir demokratik hak ve görevdir. Ama ve lakin faşist, ırkçı ve insanlık onuruna yakışmayan bölücü ifadelerle dini, dili, etnik kökeni üzerinden yargılamak ve nefret söylemlerinde bulunmak suçtur. Sayek ailesinden kıymetli dostlarım var. Vatana ve toplumsal barışa katkıları, bağlılıkları ve hizmetleri tecrübe ile sabittir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ekonomiden sorumlu yardımcısıydı. Sayın Böke, 16 Nisan Anayasa Referandumunda Kemal beyin “lakayt” tavrına gösterdiği tepkiden dolayı rahatsız olur ve bütün görevlerinden istifa eder. İstifasını, yazılı metinde şu sözlerle dile getirdi: “Sosyal demokrat bir partide, parti yönetimlerinin görevi parti kurullarına siyasi ve disiplin kararlarını dayatmak değil, partideki farklı fikirleri sağlıklı bir biçimde karar süreçlerine dahil etmek ve parti kurullarını etkin çalıştırmaktır.”
LONDRA VE WASHINGTON’DAKİ FONLARIN EFENDİLERİ
Mesele Amerika’da eğitim görmek, oradaki üniversitelerin eğitimiyle donanmak ise Kemal beyin danışmanı hemşerimiz ekonomist Böke hanımefendinin bilgisi, vizyonu yetersiz miydi? Haklı bir tepki ortaya koymuştu. Kemal bey, Selin hanımı ikna etmek için çok daha etkin ve kararlı bir tutum izlemeliydi. Ancak sanırım Londra ve Washington’daki fonların efendileri, o kişi ekonomik programlarıyla tezat oluşturmayan vizyon sahibi de olsa, kendi mayaları ile yoğrulmuş hamur değilseniz sizden ekmek yapmıyorlar. Sadece hedefleri için araç olarak kullanıyor, suistimal ve istismar ediyorlar. Yurt dışından ithal danışmanlar getirmek adetten olmuş.
YABANCI EFENDİLERİN HEDİYELERİ
Bir zamanlar Suudi Kralına hediye edilen arabayla birlikte onu kullanmasını bilen şoför ve bozulduğunda tamir edecek bir teknisyen de hediye edilirdi. Sultan Abdülmecit de 1857’de ABD’ye hediye ettiği develerin bakımı, terbiyesi ve kullanımından sorumlu olsun diye İzmirli seyis Hacı Ali’yi birlikte göndermişti (hediye etmişti). Bugün Suudilerin bir şoföre, Amerikalıların bir deve seyisine ihtiyaçları yok. Türkiye’nin de iktisadi, siyasi, askeri danışmanlara ihtiyacı yok. Ama ekonomisini, siyasetini, ordusunu kendi milleti dışındaki müstevliye bağımlı ve muhtaç kalmasını isteyenlerin yabancı efendilerin gönderdiği danışman hediyeleri tıpış tıpış kabul etmek zorundadır.
Büyük edebiyatçı yazar propagandasıyla kendi hamurlarından olan “Siyonist” Orhan Pamuk’u önce New York ve Tel Aviv bilbordlarında yıldız yaptılar ardından Türkiye’nin boğazına soktular. Görevi “Türkler bu topraklarda 30 bin Kürdü ve 1 milyon Ermeni'yi öldürdü" demesiydi. İfa etti. Nobel ve 1 milyon avro kazandı. “Siyonist” Kemal Dervişler büyük kurtarıcı, dünya iktisadına yön veren, müflis ülkeleri ihya eden, krizlerde boğulan sanayiyi düze çıkaran propagandalarıyla yıllarca kafa ütülediler. Şimdi de adını sanını duymadığımız müthiş kurtarıcı kahraman Jeremy Rifkin ile yatıyorlar kalkıyorlar. En büyük özelliği “Siyonist” olmasıdır. Atatürk hayranı, Türk milletini seven, Merkel’i ihya eden, o olmasaydı bildiğimiz Almanya olmazdı pazarlamalarını çok duyacak ve okuyacaksınız. “Şu kadar büyük paralara şöyle devasa holdinglere danışmanlık yapmış, milyarlar kazandırmış, inşallah biz daha az bir meblağ ödeyerek şerefimize leke sürdürmeyiz” diyenler de çıkabilir sakın şaşırmayın.
6’LI MASAYI ÜFLER UÇURUR
CHP’ye Kemal Dervişlerden sonra bir Jeremy Rifkin kalmıştı şimdi tamam oldu. Artık onun sayesinde Kemal beyin yeni danışmanı ekonomik vizyonuyla 6’lı masayı üfler uçurur. Müslüman olmak isteyip İslam’ın şartının kaç olduğunu soran Yahudi’ye “sekiz” diyen Kayserili, Yahudi’nin “ama beş diyorlar” itirazına “O, bize gelişi…” demiş. Olmasaydı Alman ekonomisi şahlanmazdı. Merkel’e danışmanlık yapmasaydı işte o vakit Almanya sefil rüyan olurdu ve bizi hakikaten çok kıskanırdı. Bir gün, bir komşusu gelir Hoca’ya, çamaşır ipi ister: “İşim biter bitmez getiririm!” diye de yemin üstüne yemin eder ama bu kaçıncı yemin! Hoca, vermemek için, bin dereden su getirir, olmaz; nihayet başka bahane bulamaz. “Bizimkiler ipe un serdi!” der. Komşusu: “İşte kuyruklu, kulaklı bir yalan! Hiç ipe un serilir mi Hoca?” deyince, gayrı Hoca baklayı ağzından çıkarır: “Vermeye gönlü olmayınca, öyle bir serilir ki…” Vermeye de gönülleri var ise un serilmiş ipi de verir vatanı da. Hem de güle oynaya, ballıca anlatarak ve tıpış tıpış kabul edeceksiniz diyerek.
İSTERSENİZ HACI ALİ’Yİ GETİRİN
Emperyalizm çağında CHP’nin yalnızca bir vizyonu olabilir. O da partinin kurucu lideri Mustafa Kemal’in vizyonudur. Emperyalizm çağı bitmeden cumhuriyetçi, laik, devletçi, halkçı, devrimci ve milliyetçi vizyon ve anayasa dışında kalanlar ülkemizin siyasi-ekonomik bağımsızlığına, milletin egemenliğine ve refahına, toplumsal barış ve ilerlemesine karşı ayaklarına vurulan prangadır, ellerinin bağlanmasıdır ve daimi krizlerle boğuşmak ve etin kemikten ayrılması misali parçalanmaktır. Yazılarımda CHP’nin 6 Ok ruhu, vizyonu ve programı dışında bir söylem ve eyleme muhtaç olmadığını tekraren vurguladık. Bu 6 ilkenin ruhuna uygun hareket edildiğinde CHP’nin bir cazibe merkezi olacağını üstüne basa basa anlattık.
Bu prensipleri temsil eden CHP’nin Mustafa Kemal gibi mazlum milletlere örnek teşkil edeceğini tarihi olgularla gösterdik. Arabi dünyadan, Asya’dan, Latin Amerika’dan kopuk, Putin, Esad, Reisi, Xi ile fotoğraf vermeyen, Şam, Beyrut, Bağdat, Tahran, Moskova, Pekin, İslamabad, Yeni Delhi, Hanoi, Karakas, Havana, Cezayir, Kudüs sokaklarında gezmeyen, enerjisini Londra, Washington ve NATO’ya harcayan, Rusya, İran, Çin düşmanlığı yapan, çarşaf, etnik açılım, yabancı danışman ithali yapan, NATO, ABD, İngiltere, İsrail politikalarını sorgulamayan söylem ve eylemleriyle eleştirmeyen partiler Jeremy Rifkin’i değil isterlerse yeniden ihya edip ABD’den İzmirli seyis Hacı Ali’yi getirsinler o deveyi güdemezler, hendek atlatamazlar. Yerli ve milli Doğunun Mesih’ine (Hristiyan’ına), Musevi’sine (Yahudi’sine) , Muhammedine ve Mustafa Kemal’ine Batının Siyonist Yahudilerini, Emperyalist holding memurlarını tercih edenin bu vatanın geleceğinde bir yeri olur ama parlak olmaz.