Sendika galerisinden portreler
Portre yazıları ilginçtir. Adını duyduğunuz ama tanımadığınız insanları size anlatır. Hele güzel yazılırsa okumanın keyfine doyum olmaz. Cemal Süreya 2000'e Doğru dergisinde enfes pörtler yazardı. İyi bir şair olduğu kadar çok iyi bir portre yazarıydı da. O yazılar bir kitapda toplanıp yayınlandı mı bilmiyorum. Yayınlandı ve kaçırdıysam çok üzülürüm ama toplanmadıysa toplanıp yayınlanması çok yararlı olur sanırım.
Çetin Altan döneklik dönemi öncesinde, bazen adını vermeden, birçok insanın portresini kaleme almıştı. Nefis yazılardı. O yazıların da kitap olarak yayınlanıp yayınlanmadığını bilmiyorum. O günlerin Çetin Altan'ı okunan, yürekli bir yazardı. Sonra ne oldu da o dev cüceleşti bilemiyorum ama Akşam'da yazan o eski Çetin Altan'ı özlemiyor değilim.
SENDİKALARIN MÜTHİŞ YALNIZLIĞI
Yıldırım Koç bir zamanlar sendikacı portreleri yazardı. Güzel yazılardı onlar. Geleceğin sendikacıları için müthiş bir hazineydi. Artık neden portre yazıları yazmıyor, neden o yazıları kitaplaştırarak o güzel kitaplarının ardına eklemiyor bilemiyorum ama Yıldırım'ın o portrelere devam etmesini sendikacılığımızın geleceği açısından önemsiyorum.
Özellikle sendikacılığımızın öne çıkmış isimlerinin portrelerinin yazılması sendikacılık tarihimiz açısından çok önemlidir. Söz uçar yazı kalır. Bugün bir müzesi bile olmayan sendikacılığımızın geçmişi olmayan bir insan gibi müthiş bir yalnızlığı var. Türk-İş'in koca koca yöneticileri neden bir sendika müzesi düşünmezler? Bugüne kadar bu konu ile neden ilgilenilmedi? Romanya'yı ziyaretimde gezdiğim Sendika Müzesi beni müthiş heyecanlandırmıştı. Belgeler, resimler, afişler, portre resimlerinin altında o insanı anlatan yazılar Romanya işçi tarihinde bir gezintiydi. Bu müze konusunu Türk-İş ya da bir üniversitemizin sosyal siyaset veya iş hukuku kürsüsü ele alırsa sendikacılığımızın gelecek nesillerine çok büyük iyilik eder.
YAZMADIĞIM PORTRELER İÇİN ÇOK ÜZGÜNÜM
1965 yılında çalışmaya başladım sendikalarda. İlk olarak büyük sendikacı, sonradan Çalışma Bakanı Bahir Ersoy'un başkanı olduğu TEKSİF'de tanımaya başladım sendikacıları. Daha önce 1957-58 yıllarında Kocamustafapaşa'da otururken üniversite yıllarında Nuri Beşer'i tanımıştım. Eski Türk-İş başkanıydı sanırsam. Tanıdığım zaman Demokrat Parti milletvekili idi ve caddelerden büyük bir tafra ile geçerdi. 27 Mayıs'ta Yassıada'da epey zaman geçirdi. Sonraları çok ilginç sendikacılar tanıdım. 47 sene mali sekreterlik yapan ve sendika paralarını resmi faizden bankaya yatırıp, resmi olmayan faizi hesabına kaydıran, her gece poker masalarında istediği kağıdı istediği adama dağıtma yeteneği olan ve Ankara'nın sendikacıların kumara gömülü gecelerinde büyük paralar kazanan bir başka sendikanın genel başkan yardımcısı, grevlerde bir kilo peynir alıp bir teneke peynir faturası isteyen devrimci sendikacıları gördü bu gözler.
İyisi kötüsü, olumlu olumsuz yanları ile sendikacılığımızda öne çıkan isimlerinin yaşamı yazılıp bir kitapta toplanmalı. Bu konu sosyal siyaset öğrencileri için iyi bir tez konusu ve gelecek nesiller için iyi bir ders olabilir.